| Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:36 pm | |
| HUCURAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey iman edenler Allah'ın Resûlü’nün huzurunda öne geçmeyin ve Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah işitendir bilendir.
2- Ey iman edenler seslerinizi peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi ona sözle bağırıp-söylemeyin; yoksa siz şuurunda değilken amelleriniz boşa gider.
3- Şüphesiz Allah’ın Resûlü’nün yanında seslerini alçak tutanlar; işte onlar Allah kalplerini takva için imtihan etmiştir. Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır.
4- Şüphesiz hücrelerin ardından sana seslenenler de onların çoğu aklını kullanmıyor.
5- Eğer gerçekten yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı herhalde (bu) kendileri için daha hayırlı olurdu. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
6- Ey iman edenler eğer bir fasık size bir haber getirirse onu 'etraflıca araştırın'. Yoksa cehalet sonucu bir kavme kötülükte bulunursunuz da sonra işlediklerinize pişman olursunuz.
7- Ve bilin ki Allah'ın Resûlü içinizdedir. Eğer o size birçok işlerde uysaydı elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size imanı sevdirdi onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkarı fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır.
8- Allah'tan bir fazl (bir ihsan ve lütuf) ve bir nimet olarak. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
9- Mü'minlerden iki topluluk çarpışacak olursa aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa artık tecavüzde bulunanla Allah'ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah'ın emrini kabul edip) dönerse bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah adil olanları sever.
10- Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.
11- Ey iman edenler bir kavim (bir başka) kavimle alay etmesin belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin) belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse işte onlar zalim olanların ta kendileridir.
12- Ey iman edenler zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah tevbeleri kabul edendir çok esirgeyendir.
13- Ey insanlar gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir haber alandır.
14- Bedeviler dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederseniz O sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir."
15- Mü'min olanlar ancak o kimselerdir ki onlar Allah'a ve Resûlü’ne iman ettiler sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele ettiler. İşte onlar sadık (doğru) olanların ta kendileridir.
16- De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğreteceksiniz? Oysa Allah göklerde ve yerde olanları bilir. Allah herşeyi bilendir."
17- Müslüman oldular diye sana minnet etmektedirler. De ki: "Müslümanlığınızı bana karşı minnet (konusu) etmeyin. Tam tersine sizi imana yönelttiği için Allah size minnet etmektedir. Eğer doğru sözlüler iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)"
18- Şüphesiz Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah yaptıklarınızı görendir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:36 pm | |
| KAF SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Kaf. 'Şerefli üstün' Kur'an'a andolsun.
2- Hayır onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesine şaştılar da o kafirler: "Bu şaşılacak bir şey" dediler.
3- "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltilecek mişiz)? Bu uzak bir dönüş (iddiasıdır)."
4- Doğrusu Biz yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımız'da (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır.
5- Hayır hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.
6- Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok.
7- Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik.
8- (Bunlar) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir.
9- Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik.
10- Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da.
11- Kullara rızık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri dirilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir.
12- Onlardan önce Nuh kavmi Ress halkı ve Semud (kavmi) de yalanladı.
13- Ad Firavun ve Lut'un kardeşleri
14- Eyke halkı ve Tubba' kavmi de. Hepsi elçileri yalanladı; böylece Benim tehdidim (onların üzerine) hak oldu.
15- Ya Biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır onlar 'karmaşık bir kuşku' içindedirler.
16- Andolsun insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız.
17- Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken
18- O söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır.
19- O ölüm sarhoşluğu bir gerçek olarak gelip de (insana) "İşte bu senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da).
20- Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu tehdidin (gerçekleştiği) gündür.
21- (Artık) Her bir nefis yanında bir sürücü ve bir şahid ile gelmiştir.
22- "Andolsun sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir."
23- Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek) dedi ki: "İşte bu yanımda hazır durumda olan şey."
24- Siz ikiniz (ey melekler) her inatçı nankörü atın cehennemin içine
25- Hayra engel olan saldırgan şüpheciyi
26- Ki o Allah'la beraber başka bir İlah edinmişti. Artık ikiniz onu en şiddetli olan azabın içine atın.
27- Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi."
28- (Allah buyurur "Benim Huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce 'kesin bir uyarı' göndermiştim."
29- "Huzurumda söz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim."
30- O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da: "Daha fazlası var mı?" diyecek.
31- Cennet de muttakiler için uzakta değildir (o gün) yakınlaştırılmıştır.
32- Bu size vadolunandır; (gönülden Allah'a) yönelip-dönen (İslam'ın hükümlerini) koruyan
33- Görmediği halde Rahman'a karşı 'içi titreyerek korku duyan' ve 'içten Allah'a yönelmiş' bir kalp ile gelen içindir.
34- "Ona 'esenlik ve barış (selam)la' girin. Bu ebedilik günüdür."
35- Orda diledikleri herşey onlarındır; Katımız'da daha fazlası da var.
36- Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak baskı ve şiddetle yönetmek sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip sayısız kazı inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı?
37- Hiç şüphesiz bunda kalbi olan ya da bir şahid olarak kulak veren kimse için elbette bir öğüt (zikir) vardır.
38- Andolsun Biz gökleri yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı.
39- Öyleyse sen onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
40- Gecenin bir bölümünde ve secdelerin arkasından da O'nu tesbih et.
41- Çağırıcının yakın bir yerden çağrıda bulunacağı güne kulak ver;
42- O gün o çığlığı bir gerçek (hak) olarak işitirler. İşte bu (dirilip kabirlerden) çıkış günüdür.
43- Gerçek şu ki dirilten ve öldüren Biziz Biz. Ve dönüş de Bizedir.
44- O gün yer onlardan çatlayıp-ayrılır da (onlar) hızla koşarlar. İşte bu Bize göre oldukça-kolay olan bir haşir (sizi birarada toplama)dır.
45- Biz onların neler söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorba değilsin; şu halde Benim kesin tehdidimden korkanlara Kur'an ile öğüt ver. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:36 pm | |
| ZARİYAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Tozu dumana katıp savuran (rüzgar)lara
2- Derken ağır yük taşıyan (bulut)lara.
3- Sonra kolaylıkla akıp gidenlere
4- Sonra iş(ler)i taksim edenlere andolsun.
5- Size va'dedilmekte olan hiç tartışmasız doğrudur.
6- Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir.
7- 'Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış' göğe andolsun;
8- Siz gerçekten birbirini tutmaz bir söz (çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz.
9- Ondan çevrilen çevrilir
10- Kahrolsun o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler';
11- Ki onlar 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler.
12- "Hesap ve ceza (din) günü ne zaman?" diye sorarlar.
13- O gün onlar ateşin üstünde tutulup-eritilecekler:
14- "Tadın fitnenizi. Bu sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir."
15- Şüphesiz muttaki olanlar cennetlerde ve pınarlardadırlar;
16- Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
17- Gece-boyunca da pek az uyurlardı.
18- Onlar seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.
19- Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.
20- Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.
21- Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?
22- Gökte rızkınız vardır ve size va'dolunmakta olan da.
23- İşte göğün ve yerin Rabbine andolsun ki şüphesiz o (size va'dedilen) sizin (aranızda) konuştuklarınız kadar elbette kesin bir gerçektir.
24- Sana İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?
25- Hani yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. "(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk."
26- Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.
27- Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi.
28- (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.
29- Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.
30- Dediler ki: "Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O hüküm ve hikmet sahibidir bilendir."
31- (İbrahim) dedi ki: "Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir ey elçiler?"
32- "Doğrusu biz suçlu-günahkar bir kavme gönderildik" dediler.
33- "Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için."
34- "(Ki bu taşların her biri) Rabbinin Katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir."
35- Bu arada mü'minlerden orda kim varsa çıkardık.
36- Ne var ki orda Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık.
37- Ve orada acı bir azaptan korkanlar için bir ayet bıraktık.
38- Musa (olayın)da da (düşündürücü ayetler vardır). Hani Biz onu açık bir delille Firavun'a göndermiştik;
39- Fakat o 'bütün kişisel ve askeri gücüyle' yüz çevirdi ve: "(Bu) Ya bir büyücü veya bir delidir" dedi.
40- Bunun üzerine Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o) 'kınanacak işler yapıyordu.'
41- Ad (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onların üzerine köklerini kesen (akim) bir rüzgar gönderdik.
42- Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu.
43- Semud (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onlara: "Belli bir süreye kadar yararlanın" denmişti.
44- Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken onları yıldırım çarpıp-yakaladı.
45- Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler ne yardım bulabildiler.
46- Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar da fasık bir kavim idi.
47- Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.
48- Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz).
49- Ve Biz herşeyi iki çift yarattık. Umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.
50- Öyleyse Allah'a doğru (yönelip şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten Ben sizi O'ndan yana açıkça uyarıyorum.
51- Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi O'ndan yana açıkça uyarıyorum.
52- İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin mutlaka: "Büyücü ve cinlenmiş" demişlerdir.
53- Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler.
54- Öyleyse sen onlardan yüz çevir; artık kınanacak değilsin.
55- Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma mü'minlere yarar sağlar.
56- Ben cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
57- Ben onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup-beslemelerini de istemiyorum.
58- Hiç şüphesiz rızık veren O metin kuvvet sahibi olan Allah'tır.
59- Artık gerçekten zulmedenler için (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler.
60- Kendilerine va'dedilen o (azap) günlerinden dolayı vay o inkar edenlere | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:37 pm | |
| TUR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Tur'a andolsun.
2- Satır (satır) dizili kitaba
3- Yayılmış ince deri üzerine;
4- Ma'mur eve
5- Yükseltilmiş tavana
6- Kabarıp tutuşan denize
7- Şüphesiz senin Rabbinin azabı kesin olarak gerçekleşecektir.
8- Onu uzaklaştırıp-engel olacak yoktur.
9- O gün gök sarsılıp çalkalanır.
10- Ve dağlar (yerlerinden oynatan) bir yürüyüşle yürür.
11- İşte o gün yalanlayanların vay haline
12- Ki onlar 'daldıkları saçma bir uğraşı' içinde oynayan-oyalananlardır.
13- Cehennem ateşine 'küçültücü bir sürüklenme ile ' sürüklenecekleri gün;
14- (Onlara şöyle denir "İşte sizin yalanladığınız ateş budur."
15- "Bu da bir büyü mü yoksa siz mi görmüyorsunuz."
16- "Girin ona; artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için birdir. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz."
17- Hiç şüphesiz muttakiler cennetlerde ve nimet içindedirler;
18- Rablerinin verdikleriyle 'sevinçli ve mutludurlar'. Rableri kendilerini 'çılgınca yanan cehennemin' azabından korumuştur.
19- "Yaptıklarınızdan dolayı afiyetle yiyin ve için."
20- Özenle dizilmiş tahtlar üzerinde yaslanmışlardır. Ve Biz onları iri-ceylan gözlü hurilerle evlendirmişiz.
21- İman edenler ve soyları kendilerini imanda izleyenler; Biz onların soylarını da kendilerine katıp-ekledik. Onların amellerinden hiçbir şeyi eksiltmedik. Her kişi kendi kazandığına karşılık bir rehindir.
22- Onlara istek duyup-arzuladıkları meyvelerden ve etten bol bol verdik.
23- Orada bir kadeh kapışır-çekişirler ki onda ne 'boş ve saçma bir söz' ne günaha sokma yoktur.
24- Kendileri için (hizmet eden) civanlar etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz pırıl pırıl.'
25- Kimi kimine dönüp sorarlar;
26- Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık."
27- "Şimdi Allah bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azaptan korudu."
28- "Şüphesiz biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O iyiliği bol esirgemesi çok olanın ta Kendisi'dir."
29- Şu halde sen öğüt verip-hatırlat; çünkü sen Rabbinin nimetiyle ne kahinsin ne mecnun.
30- Yoksa onlar: "Bir şairdir biz ona zamanın (getireceği) felaketleri gözlüyoruz" mu diyorlar?
31- De ki: "Siz gözetleyedurun; çünkü ben de sizinle birlikte gözetleyenlerdenim."
32- Yoksa bunu kendilerine saçma-akılları mı emrediyor? Yoksa onlar azgın bir kavim midir?
33- Yoksa: "Onu kendisi uydurup-söyledi" mi diyorlar? Hayır; onlar iman etmiyorlar.
34- Şu halde eğer doğru sözlüler iseler benzeri bir söz getirsinler.
35- Yoksa onlar hiçbir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi?
36- Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.
37- Yoksa Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa üstün güç (herşeyin denetim ve yönetim) sahipleri kendileri midir?
38- Yoksa onların bir merdivenleri mi var (ki) onunla (yükselip en yüce makamda konuşulanları) dinliyorlar? Öyleyse dinleyenleri açık bir delil getirsin.
39- Yoksa kızlar O'nun da erkek-çocuklar sizin mi?
40- Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar?
41- Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır böylece yazıp-duruyorlar?
42- Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) ‘o inkar edenler hileli-düzene düşecek olanlardır.
43- Yoksa onların Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah onların şirk koştuklarından Yücedir.
44- Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur." derler.
45- Öyleyse sen onları (en dayanılmaz azapla) çarpılacakları günlerine kavuşuncaya kadar bırak.
46- O gün ne hileli-düzenleri kendilerine herhangi bir şeyle yarar sağlayacak ne yardım görecekler.
47- Şüphesiz zulmedenlere bundan önce de bir azap vardır; ancak onların çoğu bilmiyorlar.
48- Artık Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen Bizim gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.
49- Gecenin bir bölümünde ve yıldızların batışının ardında da O'nu tesbih et. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:37 pm | |
| NECM SURESİ
NECM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Battığı zaman yıldıza andolsun;
2- Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.
3- O hevadan (kendi istek düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.
4- O (söyledikleri) yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
5- Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir.
6- (Ki O) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir. Hemen doğruldu.
7- O en yüksek bir ufuktaydı.
8- Sonra yaklaştı derken sarkıverdi.
9- Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.
10- Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
11- Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.
12- Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız?
13- Andolsun onu bir de diğer inişte görmüştü.
14- Sidretü'l-Münteha'nın yanında.
15- Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.
16- Sidreyi örten örtmekte iken
17- Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.
18- Andolsun o Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.
19- Gördünüz mü-haber verin; Lat ve Uzza'yı.
20- Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?
21- Erkek (evlat) sizin dişi O'nun mu?
22- Eğer böyleyse bu çarpık bir paylaşma.
23- Bu (putlar ise) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir. Onlar yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar. Oysa andolsun onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.
24- Yoksa insana 'her arzu edip dilekte bulunduğu' şey mi var?
25- İşte son da ilk de (ahiret ve dünya) Allah'ındır.
26- Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri hiçbir şeyle yarar sağlamaz; ancak Allah'ın dileyip razı olduğu kimseye izin verdikten sonra başka.
27- Gerçek şu ki ahirete iman etmeyenler melekleri dişi isimlerle isimlendiriyorlar.
28- Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Onlar yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gerçekte zan haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.
29- Şu halde sen Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.
30- İşte onların ilimden yana ulaşabildikleri (son sınır) budur. Şüphesiz senin Rabbin; Kendi yolundan sapanı en iyi bilen O'dur ve hidayet bulanı da en iyi bilen O'dur.
31- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır; öyle ki kötülükte bulunanları yaptıkları dolayısıyla cezalandırır güzel davranışta bulunanları da daha güzeliyle ödüllendirir.
32- Ki onlar ufak tefek günahlar dışında günahın büyük olanından ve çirkin utanmazlıklardan kaçınırlar. Şüphesiz senin Rabbin mağfireti geniş olandır. O sizi daha iyi bilendir; hem sizi topraktan inşa ettiği (yarattığı) ve siz daha annelerinizin karnında cenin halinde bulunduğunuz zaman da. Öyleyse kendinizi temize çıkarıp-durmayın. O sakınanı daha iyi bilendir.
33- Şimdi o yüz çevireni gördün mü?
34- Azıcık verdi ve gerisini kaya gibi sımsıkı elinde tuttu.
35- Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?
36- Yoksa Musa'nın sahifelerinde olan kendisine haber verilmedi mi?
37- Ve vefa eden İbrahim'in (sahifelerinde) olan...
38- Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez.
39- Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.
40- Şüphesiz kendi emeği (veya çabası) görülecektir.
41- Sonra ona en eksiksiz karşılık verilecektir.
42- Elbette son varış Rabbine olacaktır.
43- Doğrusu güldüren ve ağlatan O'dur.
44- Doğrusu öldüren ve dirilten O'dur.
45- Doğrusu çiftleri; erkek ve dişiyi yaratan O'dur.
46- Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü zaman.
47- Gerçek şu ki diğer diriltme (yeniden neş'et) de O'na aittir.
48- Doğrusu muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı.
49- Doğrusu 'Şi'ra (yıldızı)nın' Rabbi O'dur.
50- Doğrusu önce gelen Ad (halkın)ı O yıkıma uğrattı.
51- Semud'u da. Böylelikle (o halklardan kimseyi) bırakmadı.
52- Daha önce Nuh kavmini de. Çünkü onlar daha zalim ve daha azgındılar.
53- Altı üstüne gelen (Lut kavminin) şehirlerini de O yerin dibine geçirdi.
54- Böylece ona (o toplumun başına) sardırdığını sardırdı.
55- Öyleyse Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun?
56- Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.
57- O yaklaşmakta olan yaklaştı.
58- Onu Allah'ın dışında ortaya çıkaracak başka (hiçbir güç yoktur).
59- Şimdi siz bu sözden mi şaşkınlığa düşüyorsunuz?
60- (Alayla) Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
61- Ve şuursuzca baş kaldırıyorsunuz.
62- Hemen Allah'a secde edin ve (yalnızca O'na) kulluk edin. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:37 pm | |
| KAMER SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Saat (kıyamet vakti) yakınlaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir ayet (mucize) görseler sırt çevirirler ve: "(Bu) Süregelen bir büyüdür" derler.
3- Yalanladılar ve kendi heva (istek ve tutku)larına uydular; oysa her iş 'sonunda kendi amacına varıp karar kılacaktır.'
4- Andolsun onlara (kendilerini şirkten ve bozulmalardan) caydırıp vazgeçirtecek nice haberler geldi.
5- (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.
6- Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...
7- Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak' sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.
8- Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken kafirler derler ki: "Bu zorlu bir gün."
9- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler. O 'baskı altına alınıp engellenmişti.'
10- Sonunda Rabbine dua etti: "Gerçekten ben yenik düşmüş durumdayım. Artık Sen (bu kafir toplumdan) intikam al."
11- Biz de 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Derken su takdir edilmiş bir işe karşı (hükmümüzü gerçekleştirmek üzere) birleşti.
13- Ve onu da tahtalar ve çiviler(le inşa edilmiş gemi) üzerinde taşıdık;
14- Gözlerimiz önünde akıp-gitmekteydi. (Kendisi ve getirdikleri) İnkar edilmiş-nankörlük edilmiş olan (Nuh)a bir mükafaat olmak üzere.
15- Andolsun Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
16- Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
17- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
18- Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
19- Biz o uğursuz (felaket yüklü ve) sürekli bir günde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik.
20- İnsanları söküp atıyordu; sanki onlar kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi.
21- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
22- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
23- Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı.
24- Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz."
25- "Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır o çok yalan söyleyen kendini beğenmiş bir şımarıktır."
26- Onlar yarın kimin çok yalan söyleyen kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir.
27- Gerçek şu ki Biz bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
28- "Ve onlara suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse o) hazır bulunsun."
29- Derken arkadaşlarını çağırdılar o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi.'
30- Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
31- Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.
32- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
33- Lut kavmi de uyarıları yalanladı.
34- Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azaptan ayrı tuttuk onları seher vakti kurtardık;
35- Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz şükredenleri böyle ödüllendiririz.
36- Oysa andolsun zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.
37- Andolsun onlar onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. "İşte azabımı ve uyarmamı tadın."
38- Andolsun onları bir sabah vakti erkenden üzerlerinde kararını kılmış bir azap yakalayıp-bastırıverdi.
39- Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.
40- Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
41- Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile kavmi)ne de uyarılar geldi.
42- Onlar Bizim ayetlerimizin tümünü yalanladılar. Biz de onları üstün ve güçlü kudretli olanın yakalayışıyla yakalayıverdik.
43- Sizin kafirleriniz onlardan daha hayırlı mıdır? Yoksa sizin için kitaplarda bir beraat mi var?
44- "Biz 'birbiriyle yardımlaşıp öcünü alan' bir toplumuz" mu diyorlar?
45- Yakında o toplum bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46- Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azap) (kıyamet) saatidir. O saat 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
47- Hiç şüphesiz suçlular-günahkarlar bir sapmışlık (dalalet) ve çılgınlık içindedirler.
48- Ateşin içinde yüzükoyun sürüklenecekleri gün cehennemin dokunuşunu tadın" (denecek)
49- Hiç şüphesiz Biz herşeyi kader ile yarattık.
50- Bizim emrimiz bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.'
51- Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
52- Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır.
53- Küçük büyük herşey satır satır (yazılı)dır.
54- Hiç şüphesiz muttakiler cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.
55- Çok kudretli mülkünün sonu olmayan (Allah)ın yanında doğruluk makamındadırlar. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:37 pm | |
| RAHMAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Rahman (olan Allah)
2- Kur'an'ı öğretti.
3- İnsanı yarattı.
4- Ona beyanı öğretti.
5- Güneş ve ay (belli) bir hesap iledir.
6- Bitki ve ağaç (O'na) secde etmektedirler.
7- Gökyüzü Onu da yükseltti ve mizanı koydu.
8- Sakın mizanda 'haksızlık ve taşkınlık yapmayın.'
9- Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın.
10- Yere gelince onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu.
11- Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var.
12- Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler.
13- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
14- İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı.
15- Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı.
16- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
17- O iki doğunun da Rabbidir iki batının da Rabbidir.
18- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
19- Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi.
20- İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler.
21- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
22- İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
24- Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler O'nundur.
25- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
26- (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur;
27- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır.
28- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
29- Göklerde ve yerde olan ne varsa O'ndan ister. O her gün bir iştedir.
30- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
31- Ey (yeryüzüne yükletilmiş) iki ağırlık (olan ins ve cin) yakında (ahirette hesabınızı görmek üzere) sizin için de vakit bulacağız.
32- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
33- Ey cin ve ins toplulukları eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz hemen aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız.
34- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
35- İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.'
36- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
37- Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;
38- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
39- İşte o gün ne insana ne cinne günahından sorulmaz.
40- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
41- (Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar simalarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından yakalanırlar.
42- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
43- İşte bu suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları cehennemdir.
44- Onlar kendisiyle alabildiğine kaynar hale getirilmiş su arasında dönüp-dolaşırlar.
45-Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
46- Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır.
47-Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
48- Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' (veya her türden sık ağaçlara) sahiptirler.
49- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
50- İkisinde de akmakta olan iki pınar vardır.
51- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
52- İkisinde de her meyveden iki çift vardır.
53- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
54- Astarları ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetin de meyve-devşirmesi (ordakilere) yakın (kolay)dır.
55- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
56- Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır ki bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.
57- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
58- Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
59- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
60- İhsanın karşılığı ihsandan başkası mıdır?
61- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
62- Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var.
63- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
64- Alabildiğine yemyeşildirler.
65- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
66- İçlerinde durmaksızın fışkırıp-akan iki pınar vardır.
67- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
68- İçlerinde (her türden) meyve eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır.
69- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
70- Orada huyları güzel yüzleri güzel kadınlar vardır.
71- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
72- Otağlar içinde korunmuş huri kadınlar.
73- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
74- Bunlardan önce kendilerine ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.
75- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
76- Yeşil yastıklara ve çarpıcı güzellikteki döşeklere yaslanırlar.
77- Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
78- Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin adı ne Yücedir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:38 pm | |
| VAKIA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman
2- Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
3- O aşağılatıcı yücelticidir.
4- Yer şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı
6-Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
8- İşte o "Ashab-ı Meymene" ne (kutludur o) "Ashab-ı Meymene".
9- "Ashab-ı Meş'eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashab-ı Meş'eme".
10- Yarışıp öne geçenler de öne geçmiş öncülerdir.
11- İşte onlar yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden
14- Birazı da sonrakilerden.
15- 'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.
16- Karşılıklı yaslanmışlardır.
17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;
18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler ibrikler ve kadehler
19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler
21- Canlarının çektiği kuş eti.
22- Ve iri gözlü huriler
23- Sanki saklı inciler gibi;
24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
25- Orada ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler ne günaha sokma.
26- Yalnızca bir söz (işitirler "Selam selam."
27- "Ashab-ı Yemin" ne (kutludur o) "Ashab-ı Yemin."
28- Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları)
29- Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları
30- Yayılıp-uzanmış gölgeler
31- Durmaksızın akan su(lar);
32- Ve (daha) birçok meyveler arasında
33- Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
34- Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
35- Gerçek şu ki Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
36- Onları hep bakireler olarak kıldık
37- Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt
38- "Ashab-ı Yemin" olanlar için.
39- (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden
40- Birçoğu da sonrakilerdendir.
41- "Ashab-ı Şimal" ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
44- Ki o ne serindir ne ferahlatıcı (kerim).
45- Çünkü onlar bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
46- Onlar büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
47- Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz toprak ve kemik olduğumuzda mı gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
48- "Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"
49- De ki: "Şüphesiz öncekiler de ve sonrakiler de."
50- "Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
51- Sonra gerçekten siz ey sapık olan yalanlayıcılar
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.
56- İşte bu onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
57- Sizleri Biz yarattık yine de tasdik etmeyecek misiniz?
58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?
59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz yoksa Yaratıcı Biz miyiz?
60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
62- Andolsun ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?
64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz yoksa bitiren Biz miyiz?
65- Eğer dilemiş olsaydık gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.
66- (Şöyle de sızlanırdınız "Doğrusu biz ağır bir borç altına girip-zorlandık."
67- "Hayır biz büsbütün yoksun bırakıldık."
68- Şimdi siz içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz yoksa indiren Biz miyiz?
70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?
71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız) yoksa onu inşa eden Biz miyiz?
73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu) hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
75- Hayır yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
76- Şüphesiz bu eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
77- Elbette bu bir Kur'an-ı Kerim'dir.
78- Saklanmış-korunmuş bir Kitap'ta (yazılı)dır.
79- Ona temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?
82- Ve rızkınızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
83- Hele can boğaza gelip dayandığında
84- Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz
85- Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
86- İşte o vakit eğer ceza görmeyecek iseniz
87- Eğer doğru söylüyorsanız onu (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.
88- Eğer o (ölecek kişi) yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise
89- Bu durumda rahatlık güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).
90- Ve eğer "Ashab-ı Yemin"den ise
91- Artık "Ashab-ı Yemin"den selam sana.
92- Ve eğer o yalanlayan sapıklardan ise
93- Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
94- Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.
95- Şüphesiz bu kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:38 pm | |
| HADİD SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O üstün ve güçlü (aziz) olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O herşeye güç yetirendir.
3- O Evveldir Ahirdir Zahirdir Batındır. O herşeyi bilendir.
4- Gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni ondan çıkanı gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz O sizinle beraberdir Allah yaptıklarınızı görendir.
5- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür.
6- Geceyi gündüze bağlayıp-katar gündüzü de geceye bağlayıp-katar. O göğüslerin özünde (saklı) olanı bilendir.
7- Allah'a ve Resûlü’ne iman edin. "Sizi kendilerinde halifeler kılıp harcama yetkisi verdiği' şeylerden infak edin. Artık sizden kim iman edip infak ederse onlara büyük bir ecir vardır.
8- Size ne oluyor ki elçi sizi Rabbinize iman etmeye çağırıp-dururken Allah'a iman etmiyorsunuz? Oysa O sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü'min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin).
9- Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah size karşı elbette şefkatli olandır esirgeyendir.
10- Size ne oluyor ki Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah her birine en güzel olanı va'detmiştir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
11- Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir? Artık Allah bunu onun için kat kat arttırır. Onun için ‘kerim (üstün ve onurlu) bir ecir vardır.
12- O gün mü'min erkekler ile mü'min kadınları nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. "Bugün sizin müjdeniz içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz) altından ırmaklar akan cennetlerdir." İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur.
13- O gün münafık erkekler ile münafık kadınlar iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet dış yanında o yönden azap vardır.
14- (Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu."
15- Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir.
16- İman edenlerin Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması' zamanı gelmedi mi? Onlar bundan önce kendilerine kitap verilmiş sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.
17- Bilin ki gerçekten Allah ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.
18- Gerçek şu ki sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır.
19- Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman edenler; işte onlar Rableri Katında sıddîklar ve şehidler (veya şahid)lerdir. Onların ecirleri ve nurları vardır. İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise; işte onlar da cehennem halkıdır.
20- Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama' bir süs kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu) mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir sonra kuruyuverir bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş sonra o bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.
21- Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın' ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu Allah'ın fazlıdır ki onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir.
22- Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki Biz onu yaratmadan önce bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre pek kolaydır.
23- Öyle ki elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.
24- Ki onlar cimrilik ederler ve insanlara cimriliği emr (tavsiye) ederler. Her kim yüz çevirirse artık şüphesiz Allah Ğaniy (hiçbir şeye muhtaç olmayan) Hamid (övülmeye layık olan) O'dur.
25- Andolsun Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah Kendisi'ne ve elçilerine gayb ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın). Şüphesiz Allah büyük kuvvet sahibidir üstün olandır.
26- Andolsun Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık. Öyle iken içlerinde hidayeti kabul edenler vardır onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
27- Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik onlardan birçoğu da fasık olanlardır.
28- Ey iman edenler Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
29- Öyle ki Kitap Ehli (Yahudi ve Hıristiyanlar) Allah'ın fazlından hiçbir şeye 'güç yetirip-sahip olmadıklarını' ve fazlın muhakkak Allah'ın elinde olduğunu onu dilediğine verdiğini bilip-öğrensin. Allah büyük fazl (üstün lütuf ve ihsan) sahibidir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:38 pm | |
| MÜCADELE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Gerçekten Allah eşi konusunda seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah işitendir görendir.
2- Sizden kadınlarına "zıhar"da bulunanlar (bilsinler ki kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah çok affeden çok bağışlayandır.
3- Kadınlarına "zıhar"da bulunanlar sonra söylediklerinden geri dönenlerin birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah yaptıklarınızı haber alandır.
4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık) Allah'a ve O'nun Resûlü’ne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
5- Gerçekten Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.
6- Allah hepsini dirilteceği gün onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah herşeye şahid olandır.
7- Allah'ın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun her nerede olsalar mutlaka O kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.
8- 'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis) men' edilip sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah düşmanlık ve Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o ne kötü bir gidiş yeridir.
9- Ey iman edenler kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman bundan böyle günah düşmanlık ve Peygamber’e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının.
10- Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis) iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.
11- Ey iman edenler size meclislerde "Yer açın" dendiği zaman yer açın; Allah size genişlik versin. Size: "Kalkın" denildiği zaman da kalkın. Allah sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
12- Ey iman edenler Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız artık şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
13- Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü yapmadınız Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru kılın zekatı verin ve Allah'a ve O'nun Resûlü’ne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
14- Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde yalan üzere yemin ediyorlar.
15- Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.
16- Onlar yeminlerini bir siper edindiler böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
17- Ne malları ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar ateşin halkıdır içinde süresiz kalacaklardır.
18- Onların tümünü Allah'ın dirilteceği gün sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar yalan söyleyenlerin ta kendileridir.
19- Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
20- Hiç şüphesiz Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar en çok zillete düşenler arasında olanlardır.
21- Allah yazmıştır: "Andolsun ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah en büyük kuvvet sahibidir güçlü ve üstün olandır.
22- Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar ister babaları ister çocukları ister kardeşleri isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar öyle kimselerdir ki (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:38 pm | |
| HAŞR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Kitap Ehlinden inkar edenleri ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Onların çıkacaklarını siz sanmamıştınız onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Böylece Allah(ın azabı) da onlara hesaba katmadıkları bir yönden geldi yüreklerine korku saldı; öyle ki evlerini kendi elleriyle ve mü'minlerin elleriyle tahrip ediyorlardı. Artık ey basiret sahipleri ibret alın.
3- Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı muhakkak onları (yine) dünyada azaplandırırdı. Ahirette ise onlar için ateş azabı vardır.
4- Bu onların Allah'a ve O'nun Resûlü’ne 'başkaldırıp ayrılık çıkarmaları' dolayısıyladır. Kim Allah'a başkaldırıp-ayrılık çıkarırsa muhakkak Allah cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
5- Hurma ağaçlarından her neyi kesmişseniz veya kökleri üzerinde dimdik bırakmışsanız (bu) Allah'ın izniyledir ve fasık olanları alçaltması içindir.
6- Onlardan Allah'ın elçisine verdiği "fey'e" gelince ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at ne deve sürdünüz. Ancak Allah elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah herşeye güç yetirendir.
7- Allah'ın o (fethedilen) şehir halkından Resûlü’ne verdiği fey Allah'a Resûl’e (ve Resûl’e) yakın akrabalığı olanlara yetimlere yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah cezası (ikabı) pek şiddetli olandır.
8- (Bundan başka bu mallar) Hicret eden fakirleredir ki onlar Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) arayıp Allah'a ve O'nun Resûlü’ne yardım ederlerken yurtlarından ve mallarından sürülüp-çıkarılmışlardır. İşte bunlar sadık olanlar bunlardır.
9- Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.
10- Bir de onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz gerçekten Sen çok şefkatlisin çok esirgeyicisin."
11- Münafıklık edenleri görmüyor musun ki Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah şahidlik etmektedir ki onlar gerçekten yalancıdırlar.
12- Andolsun (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez.
13- Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz Allah'tan daha çetinsiniz. Bu şüphesiz onların 'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir.
14- Onlar iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın oysa kalpleri paramparçadır. Bu şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir.
15- Kendilerinden önce yakın geçmişte olanların durumu gibi; onlar yaptıklarının sonucunu tadmışlardır. Onlara acı bir azap vardır.
16- Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi inkar edince de: "Gerçek şu ki ben senden uzağım. Doğrusu ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi.
17- Sonunda onların akibetleri şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.
18- Ey iman edenler Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
19- Kendileri Allah'ı unutmuş böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar fasık olanların ta kendileridir.
20- Ateş halkı ile cennet halkı bir olmaz. Cennet halkı 'umduklarına kavuşup mutluluk içinde olanlardır.'
21- Şayet Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş parça parça olmuş görürdün. İşte Biz belki düşünürler diye insanlara böyle örnekler veririz.
22- O Allah ki O'ndan başka İlah yoktur. Gaybı da müşahede edilebileni de bilendir. Rahman Rahim olan O'dur.
23- O Allah ki O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir.
24- O Allah ki Yaratan'dır (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O Aziz Hakimdir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:38 pm | |
| MÜMTEHİNE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey iman edenler Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler Rabbiniz olan Allah'a inanmanızdan dolayı elçiyi de sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa artık o elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.
2- Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa size düşman kesilirler ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir.
3- Ne yakın akrabalarınız ne çocuklarınız kıyamet günü size bir yarar sağlayamaz. (Allah) Sizin aranızı ayıracaktır. Allah yaptıklarınızı görendir.
4- İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır. Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizlerden ve Allah'ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkar ettik. Sizinle aramızda siz Allah'a bir olarak iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir." Ancak İbrahim'in babasına: "Sana bağışlanma dileyeceğim ama Allah'tan gelecek herhangi bir şeye karşı senin için gücüm yetmez." demesi hariç. "Ey Rabbimiz biz Sana tevekkül ettik ve 'içten Sana yöneldik.' Dönüş Sanadır."
5- "Rabbimiz bizi inkar edenler için fitne (deneme konusu) kılma ve bizi bağışla Rabbimiz. Şüphesiz Sen üstün ve güçlüsün hüküm ve hikmet sahibisin."
6- Andolsun onlarda sizlere Allah'ı ve ahiret gününü umud edenlere güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirecek olursa artık şüphesiz Allah Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) Hamid (övülmeye layık olan)dır.
7- Belki Allah sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık besledikleriniz arasında bir sevgi-bağı kılar. Allah güç yetirendir. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
8- Allah sizinle din konusunda savaşmayan sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah adalet yapanları sever.
9- Allah ancak din konusunda sizinle savaşanları sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. Kim onları dost edinirse artık onlar zalimlerin ta kendileridir.
10- Ey iman edenler mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını bilip-öğrenirseniz artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne bunlar onlara helaldir ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara) ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını istesinler. Bu Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
11- Ve eğer eşlerinizden (kafirlere kaçmalarından dolayı) herhangi bir şey kafirlere geçer böylece siz de (savaşta onları yenip) ganimete kavuşursanız eşleri (kaçıp) gidenlere (mehir olarak) harcama yaptıklarının bir mislini verin. Kendisi'ne iman ettiğiniz Allah'tan sakının.
12- Ey Peygamber mü'min kadınlar Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak hırsızlık yapmamak zina etmemek çocuklarını öldürmemek elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak) ma'ruf (iyi güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
13- Ey iman edenler Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinmeyin; ki onlar kafirlerin mezar halkından umut kesmeleri gibi ahiretten umut kesmişlerdir | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:39 pm | |
| SAFF SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Ey iman edenler yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?
3- Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah Katında bir gazab (konusu olması) bakımından büyüdü (büyük bir suç teşkil etti).
4- Şüphesiz Allah Kendi yolunda sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.
5- Hani Musa kavmine demişti ki: "Ey kavmim gerçekten benim sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçi olduğumu bildiğiniz halde niçin bana eziyet ediyorsunuz?" İşte onlar eğrilip-sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış oldu. Allah fasık bir kavmi hidayete erdirmez.
6- Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları gerçekten ben sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu açıkça bir büyüdür" dediler.
7- İslam'a çağrıldığı halde Allah'a karşı yalan uyduranlardan daha zalim kimdir? Allah zalim bir kavmi hidayete erdirmez.
8- Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile.
9- Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile.
10- Ey iman edenler sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?
11- Allah'a ve O'nun Resulü’ne iman edersiniz mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda mücadele edersiniz. Bu sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
12- O da sizin günahlarınızı bağışlar sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur.
13- Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele.
14- Ey iman edenler Allah'ın yardımcıları olun: Meryem oğlu İsa'nın havarilere: "Allah'a (yönelirken) benim yardımcılarım kimlerdir?" demesi gibi. Havariler de demişlerdi ki: "Allah'ın yardımcıları bizleriz." Böylece İsrailoğulları'ndan bir topluluk iman etmiş bir topluluk da inkar etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik onlar da üstün geldiler.
CUMA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder.
2- O ümmîler içinde kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler.
3- Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de (peygamber gönderilmiştir); O (Allah) üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.
4- Bu Allah'ın dilediğine verdiği fazl (lütuf ve ihsan)ıdır. Allah büyük fazl sahibidir.
5- Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu (içindeki derin anlamları hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenmemiş olanların durumu koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah zalim bir kavmi hidayete erdirmez.
6- De ki: "Ey Yahudi olanlar eğer siz (bütün) insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri (dost ve sevgili kulları) olduğunuzu öne sürüyorsanız şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru sözlü iseniz (bunu çekinmeden yapın)."
7- Oysa onlar ellerinin öne takdim ettikleri dolayısıyla bunu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah zalimleri bilendir.
8- De ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da müşahede edilebileni de bilen (Allah)a döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir."
9- Ey iman edenler cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
10- Artık namazı kılınca yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz.
11- Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman (hemen) ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın Katında bulunan eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:39 pm | |
| MÜNAFİKUN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.
2- Onlar yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.
3- Bu onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir artık onlar kavrayamazlar.
4- Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.
5- Onlara: "Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin" denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün.
6- Senin onlar adına mağfiret dilemen ile mağfiret dilememen onlar için birdir. Allah onlara kesin olarak mağfiret etmeyecektir. Şüphesiz Allah fasık bir kavme hidayet vermez.
7- Onlar ki: "Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın sonunda dağılıp gitsinler" derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.
8- Derler ki "Andolsun Medine'ye bir dönecek olursak gücü ve onuru çok olan düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç onur ve üstünlük) Allah'ın O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar.
9- Ey iman edenler ne mallarınız ne çocuklarınız sizi Allah'ı zikretmekten 'tutkuya kaptırarak-alıkoymasın'; kim böyle yaparsa artık onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
10- Sizden birinize ölüm gelip de: "Rabbim beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve salihlerden olsam" demezden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.
11- Oysa Allah kendi eceli gelmiş bulunan hiçbir kimseyi kesinlikle ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
TEGABÜN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur hamd (övgü) de O'nundur. O herşeye güç yetirendir.
2- Sizi yaratan O'dur; buna rağmen sizden kiminiz kafirdir kiminiz mü'min Allah yaptıklarınızı görendir.
3- Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır.
4- Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da açığa vurduklarınızı da bilir. Allah sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
5- Bundan önce inkar edenlerin haberi size gelmedi mi? İşte onlar işlerinin vebalini taddılar. Onlara acı bir azap vardır.
6- Bu kendilerine apaçık belgelerle elçiler geldiği halde "bizi bir beşer mi hidayete ulaştıracak?" demeleri ve bu yüzden inkar edip saparak yüz çevirmeleri nedeniyledir. Allah da (onlara karşı) müstağni olduğunu (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını) gösterdi. Allah Ğani'dir Hamid'dir.
7- İnkar edenler kesin olarak diriltilmeyeceklerini öne sürdüler. De ki: "Hayır Rabbim adına andolsun siz muhakkak diriltileceksiniz; sonra mutlaka yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu da Allah'a göre oldukça kolaydır."
8- "Şu halde Allah'a O'nun Resûlü’ne ve indirdiğimiz nur (Kur'an)a iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."
9- Sizi toplanma günü için birarada toplayacağı gün; işte bu aldanma (teğabün) günüdür. Kim Allah'a iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onun kötülüklerini örter ve içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş (fevz)' budur.
10- İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.
11- Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse onun kalbini hidayete yöneltir. Allah herşeyi bilendir.
12- Allah'a itaat edin ve Resûle de itaat edin. Şayet yüz çevirecek olursanız artık elçimiz üzerine düşen (yalnızca) apaçık bir tebliğ (gerçeği en yalın biçimde size iletme)dir.
13- Allah; O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse mü'minler (yalnızca) Allah'a tevekkül etsinler.
14- Ey iman edenler gerçek şu ki sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için (birer) düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız artık elbette Allah bağışlayandır esirgeyendir.
15- Mallarınız ve çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise büyük ecir (en güzel karşılık) O'nun Katında olandır.
16- Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayır (en büyük yarar) olmak üzere infakta bulunun. Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar felah (kurtuluş) bulanlardır.
17- Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden) Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir).
18- Gaybı da müşahede edilebileni de bilen Aziz (üstün ve güçlü) Hakim (hüküm ve hikmet sahibi)dir.
TALAK SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey Peygamber kadınları boşadığınız zaman iddetleri süresinde (temizlendiklerinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz Allah'tan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın onlar da çıkmasınlar; ancak açık 'çirkin bir hayasızlık' göstermeleri durumu başka. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını çiğnerse gerçekte o kendi nefsine zulmetmiş olur. Sen bilmezsin; olabilir ki Allah bunun arkasından bir iş (durum) oluşturur.
2- Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir;
3- Ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a tevekkül ederse O ona yeter. Elbette Allah Kendi emrini yerine getirip-gerçekleştirendir. Allah herşey için bir ölçü kılmıştır.
4- Kadınlarınızdan artık adetten kesilmiş olanlarla henüz adet görmemiş bulunanların iddet (bekleme süre)leri -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. Hamile kadınların bekleme-süresi ise yüklerini bırakmaları (ile biter). Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir.
5- Bu Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa Allah kötülüklerini örter ve onun ecrini büyütür.
6- (Boşadığınız) Kadınları gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar hamile iseler yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası emzirebilir.
7- Geniş-imkanları olan nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir.
8- Ülkelerden niceleri vardır ki Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrine karşı gelip azmışlar böylece Biz de onları çetin bir hesaba çekmişiz ve onları benzeri görülmedik bir azapla azaplandırmışız.
9- Artık o (ülkelerin halkı) yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.
10- Allah onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır; öyleyse ey iman eden temiz akıl sahipleri Allah'tan korkun. Doğrusu Allah size bir zikir (uyaran hatırlatan ve öğüt veren Kur'an) indirmiştir.
11- İman edip salih amellerde bulunanları karanlıklardan nura çıkarması için Allah'ın apaçık ayetlerini size okuyan bir elçi de (gönderdik). Kim iman edip salih bir amelde bulunursa (Allah) onu içinde süresiz kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Allah gerçekten ona ne güzel bir rızık vermiştir.
12- Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz öğrenmeniz için. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:40 pm | |
| TAHRİM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey Peygamber eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
2- Allah yeminlerinizin (keffaretle) çözülmesini size farz (veya meşru) kıldı. Allah sizin mevlanız (sahibiniz yardımcınız)dır. O bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
3- Hani Peygamber eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri) bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca O da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti.
4- Eğer sizler (Peygamberin iki eşi) Allah'a tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız artık Allah onun mevlasıdır; Cibril ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler.
5- Belki onun Rabbi -eğer o sizi boşayacak olursa- ona yerinize sizlerden daha hayırlı Müslüman mü'min gönülden itaat eden tevbe eden ibadet eden oruç tutan dul ve bakire eşler' verir.
6- Ey iman edenler kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.
7- Ey inkar edenler bugün özür beyan etmeyin. Siz ancak yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz.
8- Ey iman edenler Allah'a kesin (nasuh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki Allah sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar. Derler ki: "Rabbimiz nurumuzu tamamla bizi bağışla. Şüphesiz Sen herşeye güç yetirensin."
9- Ey Peygamber kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı 'sert ve caydırıcı' davran. Onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir dönüş yeridir o.
10- Allah inkar edenlere Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de kullarımızdan salih olan iki kulumuzun nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı (kocaları) kendilerine Allah'tan gelen hiçbir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de: "Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi.
11- Allah iman edenlere de Firavun'un karısını örnek verdi. Hani demişti ki: "Rabbim bana Kendi Katında cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."
12- İmran'ın kızı Meryem'i de. Ki o kendi ırzını korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı.
MÜLK SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Mülk elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. O herşeye güç yetirendir.
2- O amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O üstün ve güçlü olandır çok bağışlayandır.
3- O biri diğeriyle 'tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
5- Andolsun Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.
6- Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü dönüş yeridir o.
7- İçine atıldıkları zaman kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu işitirler.
8- Öfkesinin-şiddetinden neredeyse patlayıp parçalanacak. Her bir grup içine atıldığında bekçileri onlara sorar: "Size bir uyarıcı gelmedi mi?"
9- Onlar: "Evet" derler. "Bize gerçekten bir uyarıcı geldi. Fakat biz yalanladık ve: “Allah hiçbir şey indirmedi siz yalnızca büyük bir sapmışlık içindesiniz dedik."
10- Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık."
11- Böylece kendi günahlarını itiraf ettiler. Çılgınca yanan ateşin halkına (Allah'ın rahmetinden) uzaklık olsun.
12- Gerçek şu ki Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır.
13- Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun. Şüphesiz O sinelerin özünde saklı duranı bilendir.
14- O yarattığını bilmez mi? O Latif'tir; Habir'dir.
15- Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O'nadır.
16- Gökte olanın sizi yere geçirmeyeceğinden emin misiniz? Bir bakmışsınız ki o (yeryüzü) sallanıp-çalkalanmaktadır.
17- Yoksa gökte olanın üzerinize 'taş yağdıran (fırtınalı) bir rüzgar' göndermeyeceğinden emin misiniz? Siz o takdirde Benim uyarmam nasılmış bilip-öğreneceksiniz.
18- Andolsun kendilerinden öncekiler de yalanladı. Fakat Beni inkar (etmelerine karşılık verdiğim azap) nasılmış?
19- Onlar üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O herşeyi hakkıyla görendir.
20- Rahmana karşı size yardım edecek olan kimmiş? Şu sizin ordunuz mu? Kafirler yalnızca bir gurur (kesin bir aldanış) içindedirler.
21- Eğer O rızkını tutsa (vermese) rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar.
22- Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı?
23- De ki: "Sizi inşa eden (yaratan) size kulak gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?"
24- De ki: "Sizi yeryüzünde üretip-türeten O'dur. Siz O'na toplanıp götürüleceksiniz."
25- Derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız şu tehdit (ettiğiniz azap) ne zamanmış?"
26- De ki: "(Bununla ilgili) Bilgi ancak Allah'ın Katındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."
27- Nihayet onu pek yakında gördüklerinde o inkar edenlerin yüzleri kötüleşip-karardı. Ve: "İşte bu sizin (gerçekleşmeyecek diye) öne sürüp durduğunuz şeydir" denildi.
28- De ki: "Haber verir misiniz; eğer Allah beni ve benimle birlikte olanları yıkıma uğratır ya da bizi esirgerse (peki) bu durumda kafirleri acı bir azaptan kurtaracak olan kimdir?"
29- De ki: "O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Artık siz kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz."
30- De ki: "Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir? | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:40 pm | |
| KALEM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.
2- Sen Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.
3- Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır.
4- Ve şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzerindesin.
5- Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler.
6- Sizden hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını.'
7- Elbette senin Rabbin kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir.
8- Şu halde yalanlayanlara itaat etme.
9- Onlar senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı.
10- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık
11- Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan)
12- Hayrı engelleyip sürdüren saldırgan olabildiğince günahkar
13- Zorba-saygısız sonra da kulağı kesik;
14- Mal (servet) ve çocuklar sahibi oldu diye
15- Kendisine ayetlerimiz okunduğu zaman: "(Bunlar) Eskilerin uydurma masallarıdır" diyen.
16- Yakında Biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız.
17- Gerçek şu ki Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi bunlara da bela verdik. Hani onlar sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.
18- (Bu konuda) Hiçbir istisna yapmıyorlardı.
19- Fakat onlar uyuyorlarken Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela' onun üstünü sarıp-kuşatıverdi.
20- Sonunda (bahçe) kökünden kuruyup-kapkara kesildi.
21- Nihayet sabah vakti birbirlerine seslendiler.
22- "Eğer ürününüzü devşirecekseniz erkence kalkıp-çıkın."
23- Derken aralarında fısıldaşarak çıkıp-gittiler:
24- "Bugün sakın oraya hiçbir yoksul girip de karşınıza çıkmasın."
25- (Yoksulları) Engellemeye güçleri yetebilirmiş gibi erkenden gittiler.
26- Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler.
27- "Hayır biz (herşeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık."
28- (İçlerinde) Mutedil olan biri dedi ki: "Ben size dememiş miydim? (Allah'ı) Tesbih edip yüceltmeniz gerekmez miydi?"
29-Dediler ki: "Rabbimiz Seni tesbih eder yüceltiriz; gerçekten bizler zalim imişiz."
30- Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar.
31- "Yazıklar bize gerçekten bizler azgınmışız" dediler.
32- "Belki Rabbimiz onun yerine daha hayırlısını verir; şüphesiz biz yalnızca Rabbimiz'e rağbet eden kimseleriz."
33- İşte azap böyledir. Ahiret azabı ise muhakkak çok daha büyüktür; bir bilseler.
34- Doğrusu muttaki olanlar için Rableri Katında nimetlerle donatılmış cennetler vardır.
35- Öyleyse Müslümanları suçlu-günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız?
36- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?
37- Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
38- İçinde neyi seçip-beğenirseniz mutlaka sizin olacak diye.
39- Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o mutlaka sizin kalacak diye.
40- Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak?
41- Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse ortaklarını getirsinler.
42- Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün artık güç yetiremezler.
43- Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi.
44- Artık bu sözü yalan sayanı sen Bana bırak. Biz onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece (azaba) yaklaştıracağız.
45- Ben onlara süre tanıyorum. Elbette Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır.
46- Sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki onlar haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altında kalmışlar?
47- Yoksa gayb (görünmeyenin bilgisi) onların yanında mıdır ki kendileri yazıp duruyorlar?
48- Şimdi sen Rabbinin hükmüne sabret ve balık sahibi (Yunus) gibi olma; hani o içi kahır dolu olarak (Rabbine) çağrıda bulunmuştu.
49- Eğer Rabbinden bir nimet ona ulaşmasaydı mutlaka yerilmiş ve çıplak bir durumda (karaya) atılmış olacaktı.
50- Fakat Rabbi onu seçti ve onu salih olanlardan kıldı.
51- O inkar edenler zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman seni neredeyse gözleriyle devireceklerdi. "O gerçekten bir delidir" diyorlar.
52- Oysa o (Kur'an) alemlere bir zikr (öğüt hatırlatma hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:40 pm | |
| HAKKA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- 'Elbette gerçekleşecek olan' (kıyamet).
2- Nedir o 'muhakkak gerçekleşecek olan?'
3- O gerçekleşecek olanı (kıyameti) sana bildiren nedir?
4- Semud ve Ad (toplumları) karia’yı yalan saydılar.
5- Bu nedenle Semud (halkı) korkunç bir sesle helak edildi.
6- Ad (halkın)a gelince; onlar da uğultu yüklü azgın bir kasırga ile helak edildiler.
7- (Allah) Onu yedi gece ve sekiz gün aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki o kavmin orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
8- Şimdi onlardan hiç arta kalan (bir şey) görüyor musun?
9- Firavun (kavmi) ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı da hep) o hata ile (tarih sahnesine) geldiler.
10- Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.
11- Gerçek şu ki su taştığı zaman o gemide Biz sizi taşıdık;
12- Öyle ki onu sizlere bir ibret (hatırlatma ve öğüt) kılalım. 'Gerçeği belleyip kavrayabilen' kullar da onu belleyip-kavrasın.'
13- Artık sur'a tek bir üfürülüşle üfürüleceği.
14- Yeryüzü ve dağlar yerlerinden oynatılıp kaldırılacağı ardından tek bir çarpma ile birbirlerine çarpılıp parça parça olacağı zaman.
15- İşte o gün vakıa (bir gerçek olan kıyamet) artık vukubulmuş (gerçekleşmiş)tur.
16- Gök yarılıp-çatlamıştır; artık o gün 'sarkmış-za'fa uğramıştır.'
17- Melek(ler) ise onun çevresi üzerindedir. O gün Rabbinin arşını onların da üstünde sekiz (melek) taşır.
18- Siz o gün arzolunursunuz; sizden yana hiçbir gizli (şey) gizli kalmaz.
19- Artık kitabı sağ-eline verilen kişi der ki: "Alın kitabımı okuyun."
20- "Çünkü ben gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım."
21- Artık o hoşnut bir yaşama içindedir.
22- Yüksek bir cennette.
23- Devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır.
24- "Geride kalan günlerde 'peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere' afiyetle yiyin ve için."
25- Kitabı sol eline verilen ise; o da der ki: "Bana keşke kitabım verilmeseydi."
26- "Hesabımı hiç bilmeseydim."
27- "Keşke o (ölüm herşeyi) kesip bitirseydi.
28- "Malım bana hiçbir yarar sağlayamadı."
29- "Güç ve kudretim yok olup gitti."
30- (Allah buyruk verir "Onu tutuklayın hemen bağlayın."
31- "Sonra çılgın alevlerin içine atın."
32- "Daha sonra onu uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincire vurup gönderin."
33- "Çünkü o büyük olan Allah'a iman etmiyordu."
34- "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı."
35- "Bundan dolayı bugün kendisine hiçbir sıcak dost yoktur."
36- "İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur."
37- "Bunu da hata edenlerden başkası yemez."
38- Hayır; gördüklerinize yemin ederim
39- Görmediklerinize de.
40- Hiç şüphesiz o (Kur'an) şerefli bir elçinin kesin sözüdür.
41- O bir şairin sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz?
42- Bir kahinin de sözü değildir. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz?
43- Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir.
44- Eğer o Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı.
45- Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alıverirdik.
46- Sonra onun can damarını elbette keserdik.
47- O zaman sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı.
48- Çünkü o (Kur'an Allah'tan sakınan) muttakiler için bir öğüttür.
49- Elbette Biz içinizde yalanlayanların bulunduğunu biliyoruz.
50- Gerçekten o (Kur'an) kafirler için bir hasrettir.
51- Ve şüphesiz o kesin bir gerçektir (hakku'l-yakîn).
52- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:40 pm | |
| MEARİC SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- İstekte bulunan biri (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi.
2- Kafirler için olan bu (azabı) geri çevirecek yoktur.
3- (Bu azap) Yüce makamlar sahibi olan Allah'tandır.
4- Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.
5- Şu halde güzel bir sabır (göstererek) sabret.
6- Çünkü gerçekten onlar bunu uzak görüyorlar.
7- Biz ise onu pek yakın görüyoruz.
8- Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün;
9- Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak.
10- (Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz.
11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar o günün azabına karşılık olmak üzere oğullarını fidye olarak vermek ister;
12- Kendi eşini ve kardeşini
13- Ve onu barındıran aşiretini de;
14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.
15- Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem) cayır cayır yanmakta olan ateştir:
16- Başın derisini kavurup-soyar.
17- Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur.
18- (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı.
19- Gerçekten insan 'bencil ve haris' olarak yaratıldı.
20- Kendisine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı basar.
21- Ona bir hayır dokunduğunda engelleyici olur (veya cimrilik eder).
22- Ancak namaz kılanlar hariç;
23- Ki onlar namazlarında süreklidirler.
24- Ve onların mallarında belirli bir hak vardır:
25- Yoksul ve yoksun olan(lar)için.
26- Onlar din gününü tasdik etmektedirler.
27- Rablerinin azabına karşı (daimi) bir korku duymaktadırlar.
28- Şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz.
29- Ve onlar ırzlarını (ferç) korurlar;
30- Ancak kendi eşleri ya da sağ ellerinin malik olduğu başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar.
31- Fakat bunun ötesini arayanlar artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.
32- (Bir de) Onlar kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyyen) riayet edenlerdir.
33- Şahidliklerinde dosdoğru davrananlardır.
34- Namazlarını (titizlikle) koruyanlardır.
35- İşte onlar cennetler içinde ağırlananlardır.
36- Şimdi inkar edenlere ne oluyor ki boyunlarını sana uzatıp koşuyorlar.
37- Sağ yandan ve sol yandan bölükler halinde.
38- Onlardan her biri nimetlerle donatılmış cennete gireceğini mi umuyor (tamah ediyor)?
39- Hayır; doğrusu Biz onları bildikleri şeyden yarattık.
40- Artık doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz;
41- Onların yerine kendilerinden daha hayırlılarına getirip-değiştirmeye. Üstelik Bizim önümüze geçilemez.
42- Şu halde sen kendilerine vadedilen (azap) günlerine kavuşuncaya kadar onları bırak; dalıp-oynasınlar oyalansınlar.
43- Kabirlerinden koşarcasına çıkarılacakları gün sanki onlar dikili birşeye yönelmiş gibidirler.
44- Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azap) günüdür. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:41 pm | |
| NUH SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Şüphesiz Biz Nuh'u; "Kavmini onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (peygamber olarak) gönderdik.
2- O da dedi ki: "Ey Kavmim gerçek şu ki ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım."
3- "Allah'a kulluk edin O'ndan korkun ve bana itaat edin."
4- "Ki günahlarınızı bağışlasın ve sizi adı konulmuş bir ecele kadar ertelesin. Elbette Allah'ın eceli geldiği zaman o ertelenmez. Bir bilmiş olsaydınız."
5- Dedi ki: "Rabbim gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum."
6- "Fakat davet etmem bir kaçıştan başkasını arttırmadı."
7- "Doğrusu ben onları bağışlaman için her davet edişimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.'
8- "Sonra onları açıktan açığa davet ettim."
9- "Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim."
10- "Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O çok bağışlayandır.
11- "(Öyle yapın ki) Üzerinize gökten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın."
12- "Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Size (ürün yüklü) bağlar-bahçeler versin ırmaklar da versin."
13- "Size ne oluyor ki Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz?"
14- "Oysa O sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır."
15- "Görmüyor musunuz; Allah yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?"
16- "Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır."
17- "Allah sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi."
18- "Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır."
19- "Allah yeri sizin için bir yaygı kıldı."
20- "Öyle ki onun içinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız diye."
21- Nuh: "Rabbim gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi artırmayan kimselere uydular."
22- "Ve büyük büyük hileli-düzenler kurdular."
23- "Ve dediler ki: Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd'i ne Suva'ı ne Yeğus'u ne Ye'uk'u ve ne de Nesr'i."
24- "Böylece onlar çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma."
25- Bunlar hataları dolayısıyla suda boğuldular sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hiçbir yardımcı bulamadılar.
26- Nuh "Rabbim yeryüzünde kafirlerden yurt edinen hiç kimseyi bırakma." dedi.
27- "Çünkü Sen onları bırakacak olursan Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar kötülükten sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar."
28- "Rabbim beni annemi babamı mü'min olarak evime gireni iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma."
CİN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz (büyük) hayranlık uyandıran bir Kur'an dinledik"
2- "O (Kur'an) 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız."
3- Elbette Rabbimiz'in şanı Yücedir. O ne bir eş edinmiştir ne de bir çocuk."
4- "Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler."
5- "Oysa biz insanların ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
6- "Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı."
7- "Ve onlar sizin de sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi kesin olarak diriltmeyeceğini sanmışlardı."
8- "Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk."
9- "Oysa gerçekte biz dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur."
10- "Doğrusu bilmiyoruz; yeryüzünde olanlara bir kötülük mü istendi yoksa Rableri kendileri için (doğruya iletici) bir hayır mı diledi?"
11- "Gerçek şu ki bizden salih olanlar vardır ve bunun dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların fırkaları olmuşuz."
12- "Biz şüphesiz Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamıyacağımızı kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde aciz bırakamıyacağımızı anladık."
13- "Elbette biz o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse o ne (ecrinin) eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından."
14- "Ve elbette bizden Müslüman olanlar da var zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır."
15- Zulmedenler ise onlar da cehennem için odun olmuşlardır.
16- Eğer onlar (insanlar ve cinler) yol üzerinde 'dosdoğru bir istikamet tuttursalardı' mutlaka Biz onlara bol miktarda su içirir (tükenmez bir rızık ve nimet verir)dik.
17- Ki kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse (Allah) onu 'gittikçe şiddeti artan' bir azaba sürükler.
18- Şüphesiz mescidler (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse Allah ile beraber başka hiçbir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin tapmayın).
19- Şu bir gerçek ki Allah'ın kulu (olan Muhammed) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında onlar (müşrikler) neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi.
20- De ki: "Ben gerçekten yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
21- De ki: "Doğrusu ben sizin için ne bir zarar ne de bir yarar (irşad) sağlayabilirim."
22- De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam."
23- "(Benim görevim) Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır."
24- Sonunda onlar kendilerine vadedileni gördükleri zaman yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır."
25- De ki: "Bilmiyorum size vadedilen (kıyamet ve azap) yakın mı yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?"
26- O gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.)
27- Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.
28- Öyle ki onların Rablerinden gelen risaleti (insanlara gönderilenleri) tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) onların nezdinde olanları sarıp-kuşatmış ve herşeyi sayı olarak da sayıp-tespit etmiştir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:41 pm | |
| MÜZZEMMİL SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey örtüsüne bürünen
2- Az bir kısmı hariç olmak üzere geceleyin kalk:
3- (Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt.
4- Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku.
5- Gerçek şu ki biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız.
6- Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli okumak bakımından daha sağlamdır.
7- Çünkü gündüz senin için uzun uğraşılar vardır.
8- Rabbinin ismini zikret ve herşeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel.
9- (Allah) Doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka İlah yoktur. Şu halde (yalnızca) O'nu vekil tut.
10- Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl.
11- Yalanlamakta olan nimet (refah ve servet) sahiplerini sen Bana bırak ve onlara az bir süre tanı.
12- Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve cayır cayır yanan bir ateş vardır:
13- Boğazı tıkayıp kalan bir yemek ve acı bir azap vardır.
14- (Öyle) Bir gün ki yeryüzü ve dağlar titremeye-tutulur ve dağlar göçüveren bir kum yığını olur.
15- Şüphesiz size üzerinize şahid olacak bir elçi gönderdik; Firavun'a bir elçi gönderdiğimiz gibi.
16- Fakat Firavun elçiye isyan etti Biz de onu pek vahim bir tarzda (azapla) yakalayıverdik.
17- Eğer inkar edecek olursanız çocukların saçlarını ağartan bir günde kendinizi nasıl koruyacaksınız?
18- Bu nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir.
19- Şüphesiz bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
20- Gerçekten Rabbin senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi böylece tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
MÜDDESSİR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey bürünüp örtünen
2- Kalk (ve) bundan böyle uyar.
3- Rabbini tekbir et (yücelt)
4- Elbiseni temizle.
5- Pislikten kaçınıp-uzaklaş.
6- Daha çok istekte bulunmak için iyilik yapma.
7- Rabbin için sabret.
8- Çünkü o boruya (sur'a) üfürüldüğü zaman
9- İşte o gün zorlu bir gündür;
10- Kafirler içinse hiç kolay değildir.
11- Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak;
12- Ki Ben ona 'alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim.
13- Göz önünde-hazır çocuklar (verdim).
14- Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim.
15- Sonra daha arttırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur).
16- Hayır; çünkü o Bizim ayetlerimize karşı 'kesin bir inatçıdır."
17- Onu alabildiğine sarp bir yokuşa süreceğim.
18- Çünkü o düşündü ve bir ölçü tespit etti.
19- Kahrolası nasıl bir ölçü koydu?
20- Yine kahrolası nasıl bir ölçü koydu?
21- Sonra bir baktı.
22- Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti.
23- Sonra da sırt çevirdi ve büyüklük tasladı (istikbar).
24- Böylece: "Bu yalnızca 'aktarılarak öğrenilen' bir büyüdür" dedi.
25- "Bu bir beşer sözünden başkası değildir."
26- Onu Ben cehenneme sürükleyip-atacağım.
27- Cehennem (sakar) nedir sen bilir misin?
28- Ne alıkoyar ne bırakır.
29- Beşere delicesine susamıştır.
30- Onun üzerinde ondokuz vardır.
31- Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin bir bilgiyle inansın iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını Kendisi'nden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür.
32- Hayır; Ay'a andolsun
33- Dönüp gittiği zaman geceye
34- Ağardığı zaman sabaha
35- Gerçekten o büyük (musibet)lerden biridir.
36- Beşer (insan) için bir uyarıdır.
37- Sizlerden öne geçmek veya geride kalmak isteyenler için.
38- Her nefis kazandıklarına karşılık bir rehinedir.
39- Ancak Ashab-ı Yemin (sağ ehli) hariç.
40- Onlar cennetlerdedirler; birbirlerine sorarlar.
41- Suçlu-günahkarları;
42- "Sizi şu cehenneme sürükleyip-iten nedir?"
43- Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.
44- "Yoksula yedirmezdik."
45- "(Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik."
46- "Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk."
47- "Sonunda yakîn (kesin bir gerçek olan ölüm) gelip bize çattı."
48- Artık şefaat edenlerin şefaati onlara bir yarar sağlamaz.
49- Buna rağmen bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar?
50- Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri gibidirler;
51- Arslandan korkup-kaçmışlar.
52- Hayır; her biri kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister.
53- Hayır; onlar şüphesiz ahiretten korkmuyorlar.
54- Gerçek (şu ki) o (Kur'an) elbette bir öğüttür.
55- Artık kim dilerse öğüt alıp-düşünür.
56- Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O'dur mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:42 pm | |
| KIYAMET SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Hayır kalkış (kıyamet) gününe and ederim.
2- Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim.
3- İnsan onun kemiklerini Bizim kesin olarak biraraya getirmeyeceğimizi mi sanıyor?
4- Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz.
5- Ancak insan önündeki (sonsuz geleceği)ni de 'fücurla sürdürmek ister.'
6- "Kıyamet günü ne zamanmış" diye sorar.
7- Ama göz 'kamaşıp da kaydığı'
8- Ay karardığı
9- Güneş ve ay birleştirildiği zaman;
10- İnsan o gün: "Kaçış nereye?" der.
11- Hayır sığınacak herhangi bir yer yok.
12- O gün 'sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)' yalnızca Rabbinin katıdır.
13- İnsana o gün önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir.
14- Hayır; insan kendi nefsine karşı bir basirettir.
15- Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.
16- Onu (Kur'an'ı kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip-durma.
17- Şüphesiz onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir.
18- Şu halde Biz onu okuduğumuz zaman sen de onun okunuşunu izle.
19- Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.
20- Hayır; siz çarçabuk geçmekte olanı (dünyayı) seviyorsunuz.
21- Ve ahireti terk edip-bırakıyorsunuz.
22- O gün yüzler ışıl ışıl parlar.
23- Rablerine bakıp-durur.
24- O gün öyle yüzler vardır ki kararmış-ekşimiştir.
25- Kendisine beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
26- Hayır; can köprücük kemiğine gelip dayandığı zaman
27- "Son müdahaleyi yapacak kim" denir.
28- Artık gerçekten kendisi de bir ayrılık olduğunu anlamıştır.
29- (Ölüm korkusundan) Ayaklar birbirine dolaştığında;
30- O gün sevk yalnızca Rabbinedir.
31- Fakat o ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.
32- Ancak o yalanlamış ve yüz çevirmişti.
33- Sonra çalım satarak yakınlarına gitmişti.
34- Sen buna müstahaksın dahasına müstahaksın.
35- Yine müstahaksın dahasına da müstahaksın.
36- İnsan 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?
37- Kendisi akıtılan meniden bir damla su değil miydi?
38- Sonra bir alak (embriyo) oldu derken (Allah onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'
39- Böylece ondan erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı.
40- (Öyleyse Allah) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir?
İNSAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Gerçek şu ki insanın üzerinden daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
2- Şüphesiz Biz insanı karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.
3- Biz ona yolu gösterdik; (artık o) ya şükredici olur ya da nankör.
4- Doğrusu Biz kafirlere zincirler demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
5- Şüphesiz ki iyiler (ebrar) karışımı kafur olan bir kadehten içerler.
6- Allah'ın kullarının kendisinden içtikleri bir kaynak; onu fışkırttıkça fışkırtıp akıtırlar.
7- Adaklarını yerine getirirler ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar.
8- Kendileri ona duydukları sevgiye rağmen yemeği yoksula yetime ve esire yedirirler.
9- "Biz size ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz ne bir teşekkür."
10- "Çünkü biz asık suratlı zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz'den korkuyoruz."
11- Artık Allah onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve bir sevinç vermiştir.
12- Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.
13- Orada tahtlar üzerinde yaslanıp-dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler.
14- (Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşirilmeleri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış.
15- Çevrelerinde gümüşten billur kablar kupalar dolaştırılır.
16- Gümüşten billur kaplar ki onları belli bir ölçüyle tespit etmişlerdir.
17- Orada onlara bir kadeh içirilir ki karışımı zencefildir.
18- Bir pınar ki orada "selsebil" olarak adlandırılır.
19- Çevrelerinde (gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın.
20- Her nereye baksan bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
21- Onların üzerinde hafif ipek ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler vardır. Gümüşten bileziklerle bezenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir şarab içirmiştir.
22- Şüphesiz bu sizin için bir mükafaattır. Sizin çaba-harcamanız şükre değer (meşkur:makbul) görülmüştür.
23- Gerçek şu ki Kur'an'ı senin üzerine 'safhalar halinde bir indirme tarzıyla (tenzil)’ indiren Biziz Biz.
24- Öyleyse Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme.
25- Ve sabah akşam Rabbinin adını zikret.
26- Gecenin bir bölümünde O'na secde et ve geceleyin uzun uzadıya O'nu tesbih et.
27- Gerçek şu ki bunlar çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.
28- Onları Biz yarattık ve bağlarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz zaman da onları benzerleriyle değiştiririz.
29- Şüphesiz bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol bulabilir.
30- Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
31- Dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere ise onlar için acı bir azap hazırlamıştır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:42 pm | |
| MÜRSELAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun;
2- Derken kökünden koparıp savuranlara.
3- Yaydıkça yayanlara.
4- Böylece ayırdıkça ayıranlara
5- Zikr (vahy öğüt) bırakanlara;
6- Özür (suçu eksikliği ortadan kaldırmak) veya uyarmak için.
7- Şüphesiz size vaadedilen gerçekleşecektir.
8- Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman
9- Gök yarıldığı zaman
10- Dağlar kökünden sökülüp savurulduğu zaman
11- Ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman
12- (Bu) Hangi gün için ertelenmişti?
13- (Mü'mini müşrikten haklıyı haksızdan) Ayırma günü için.
14- Bu ayırma gününü sana ne bildirdi?
15- O gün yalanlayanların vay haline.
16- Biz öncekileri helak etmedik mi?
17- Sonra arkadan gelenleri onların izinde yürüteceğiz.
18- İşte Biz suçlu-günahkarlara böyle yapıyoruz.
19- O gün yalanlayanların vay haline.
20- Sizi basbayağı bir sudan yaratmadık mı?
21- Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
22- Belli bir süreye kadar;
23- İşte (buna) güç yetirdik. Demek ki Biz ne güzel güç yetirenleriz.
24- O gün yalanlayanların vay haline.
25- Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?
26- Dirilere ve ölülere.
27- Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?
28- O gün yalanlayanların vay haline.
29- Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin.
30- Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin.
31- Ne gölge altında barındırır ne (yakıcı) alevden korur.
32- Gerçekten o sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar.
33- Her biri sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
34- O gün yalanlayanların vay haline.
35- Bu onların konuşamayacakları bir gündür.
36- Ve onlara özür beyan etmeleri için izin verilmez.
37- O gün yalanlayanların vay haline.
38- Bu hüküm günüdür; sizi ve öncekileri 'birarada topladık.'
39- Şayet kurabileceğiniz hileli bir düzeniniz varsa durmaksızın bana karşı kurun.
40- O gün yalanlayanların vay haline.
41- Şüphesiz muttaki olanlar gölgeliklerde ve pınar-başlarındadır;
42- Ve canlarının çekip-arzu ettiği meyveler (arasındadırlar).
43- Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere afiyetle yiyin ve için.
44- Elbette Biz 'iyi ve güzel' davrananları işte böyle ödüllendiririz.
45- O gün yalanlayanların vay haline.
46- (Sizler de dünyada) Yiyin ve biraz yararlanın. Çünkü siz suçlu-günahkar kimselersiniz.
47- O gün yalanlayanların vay haline.
48- Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman rüku etmezler.
49- O gün yalanlayanların vay haline.
50- Artık onlar bundan sonra hangi söze inanacaklar?
NEBE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Birbirlerine hangi şeyi sorup duruyorlar?
2- O büyük haberi mi?
3- Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
4- Hayır; yakında bileceklerdir.
5- Yine hayır; yakında bileceklerdir.
6- Biz yeryüzünü bir döşek kılmadık mı?
7- Dağları da birer kazık?
8- Sizi çift çift yarattık.
9- Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
10- Geceyi bir örtü yaptık.
11- Gündüzü bir geçim-vakti kıldık.
12- Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik.
13- Parıldadıkça parıldayan bir kandil (güneş) kıldık.
14- Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik.
15- Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.
16- Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de.
17- Şüphesiz o hüküm (fasl) günü belirlenmiş bir vakittir.
18- Sur'a üfürüleceği gün artık siz dalga dalga geleceksiniz.
19- O sırada gök açılmış ve kapı kapı olmuştur.
20- Dağlar yürütülmüş artık bir serab oluvermiştir.
21- Gerçekten cehennem bir gözetleme yeridir.
22- Taşkınlık edip-azanlar için son bir varış yeridir.
23- Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.
24- Orada ne serinlik tadacaklar ne bir içecek.
25- Kaynar sudan ve irinden başka.
26- (İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak
27- Doğrusu onlar hesaba çekileceklerini ummuyorlardı.
28- Bizim ayetlerimizi yalanlayabildikleri kadar yalanlıyorlardı.
29- Oysa Biz herşeyi yazıp saymışızdır.
30- Şimdi tadın. Size artık azaptan başkasını arttırmayacağız;
31- Gerçek şu ki muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır.
32- Nice bahçeler ve üzüm bağları.
33- Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.
34- Dopdolu kadehler.
35- İçinde ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler ne bir yalan.
36- Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır bu).
37- Göklerin yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi Rahman olan (Allah); O’na hitap etmeye güç yetiremezler.
38- Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün; Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlar konuşmazlar. (Konuşacak olan da) Doğruyu söyleyecektir.
39- İşte bu hak gündür. Şu halde dileyen Rabbine bir dönüşyolu edinsin.
40- Gerçekten Biz sizi yakın bir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin önceden takdim ettiklerine bakacağı gün kafir olan da: "Ah keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:42 pm | |
| NAZİAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ta en derinden acıyla sökerek çıkaranlara andolsun.
2- Yumuşacık çekip alanlara
3- Yüzdükçe yüzerek gidenlere
4- Öncü olarak yarışıp geçenlere
5- Derken işi bir düzen içinde evirip çevirenlere
6- O sarsıntının sarsacağı gün
7- Arkasından onu diğer bir sarsıntı izleyecek.
8- O gün yürekler (dehşet içinde) hoplayacak.
9- Gözler zillet içinde düşecek.
10- Derler ki: "Biz çukurda iken gerçekten biz mi yeniden (diriltilip) döndürüleceğiz?"
11- "Biz çürüyüp dağılmış kemikler olduğumuz zaman mı?"
12- Derler ki: "Şu durumda zararına bir dönüştür bu."
13- Oysa bu yalnızca tek bir haykırıştır.
14- Bir de bakarsın ki onlar yerin üstündedirler.
15- Musa'nın haberi sana geldi mi?
16- Hani Rabbi ona kutsal vadi Tuva'da seslenmişti:
17- "Firavun'a git; çünkü o azdı."
18- Ona de ki: “Temizlenmek ister misin?"
19- "Seni Rabbine yönelteyim böylece (O'ndan) korkmuş olursun."
20- (Musa) Ona büyük mucizeyi gösterdi.
21- Fakat o yalanladı ve isyan etti.
22- Sonra (karşı yönde) çaba harcayıp sırtını döndü.
23- Sonunda (yardımcı güçlerini) topladı seslendi;
24- Dedi ki: "Sizin en yüce Rabbiniz benim."
25- Böylelikle Allah onu ahiret ve dünya azabıyla yakaladı.
26- Gerçekten bunda 'içi titreyerek korkacak' kimse için elbette bir ibret (ders) vardır.
27- Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti.
28- Boyunu yükseltti ona belli bir düzen verdi.
29- Gecesini kararttı kuşluğunu açığa-çıkardı.
30- Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi.
31- Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı.
32- Dağlarını dikip-oturttu;
33- Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.
34- Ancak o 'herşeyi batırıp gömen büyük-felaket’ (kıyamet) geldiği zaman.
35- O gün insan neye çaba harcadığını düşünüp-anlar.
36- Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir.
37- Artık kim taşkınlık edip-azarsa
38- Ve dünya hayatını seçerse
39- Şüphesiz cehennem (onun için) bir barınma yeridir.
40- Kim Rabbinin makamından korkar ve nefsi heva (istek ve tutkular) dan sakındırırsa
41- Artık şüphesiz cennet (onun için) bir barınma yeridir.
42- "O ne zaman demir atacak?" diye sana kıyamet-saatini soruyorlar.
43- Onunla ilgili bilgi vermekten yana sende ne var ki…
44- En sonunda o (ve onunla ilgili bilgi) Rabbine aittir.
45- Sen yalnızca ondan 'içi titreyerek korkanlar' için bir uyarıcısın.
46- Onu gördükleri gün sanki bir akşam veya bir kuşluk-vaktinden başkasını yaşamamış gibidirler.
ABESE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Surat astı ve yüz çevirdi;
2- Kendisine o kör geldi diye.
3- Nerden biliyorsun; belki o temizlenip-arınacak?
4- Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
5- Fakat kendini müstağni gören (hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını sanan) ise
6- İşte sen onda 'yankı uyandırmaya’ çalışıyorsun.
7- Oysa onun temizlenip-arınmasından sana ne?
8- Ama koşarak sana gelen ise
9- Ki o 'içi titreyerek korkar' bir durumdadır;
10- Sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.
11- Hayır; çünkü o (Kur'an) bir öğüttür.
12- Artık dileyen onu 'düşünüp-öğüt alsın.'
13- O (Kur'an) 'şerefli-üstün' sahifelerdedir.
14- Yüceltilmiş tertemiz (mutahhar) kılınmış.
15- Katiplerin ellerinde.
16- (Ki onlar) Üstün değerli 'iyilik ve dürüstlük sembolü.'
17- Kahrolası insan ne kadar nankördür.
18- (Allah) Onu hangi şeyden yarattı?
19- Bir damla sudan yarattı da onu 'bir ölçüyle biçime soktu.'
20- Sonra ona yolu kolaylaştırdı.
21- Sonra onu öldürdü böylece kabre gömdürdü.
22- Sonra dilediği zaman onu diriltir.
23- Hayır; ona (Allah'ın) emrettiğini yerine getirmedi.
24- Bir de insan yediğine bir bakıversin;
25- Biz şüphesiz suyu akıttıkça akıttık
26- Sonra yeri yardıkça yardık;
27- Böylece onda taneler bitirdik
28- Üzümler yoncalar
29- Zeytinler hurmalar
30- Boyları birbiriyle yarışan ve içiçe girmiş ağaçlı bahçeler.
31- Meyveler ve otlaklıklar
32- Size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere.
33- Fakat 'kulakları patlatırcasına olan o gürleme' geldiği zaman
34- Kişi o gün kendi kardeşinden kaçar;
35- Annesinden ve babasından
36- Eşinden ve çocuklarından
37- O gün onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır.
38- O gün öyle yüzler vardır ki apaydınlıktır;
39- Güler ve sevinç içindedir.
40- Ve o gün öyle yüzler de vardır ki üzerini toz bürümüştür.
41- Bir karartı sarıp-kaplamıştır.
42- İşte onlar da kafir facir olanlardır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:43 pm | |
| TEKVİR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Güneş köreltildiği zaman
2- Yıldızlar bulanıklaşıp-döküldüğü zaman
3- Dağlar yürütüldüğü zaman
4- Gebe develer kendi başına terk edildiği zaman
5- Vahşi-hayvanlar toplandığı zaman
6- Denizler tutuşturulduğu zaman
7- Nefisler birleştiği zaman
8- Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
9- "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"
10- Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman
11- Gök sıyrılıp-yüzüldüğü zaman
12- Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman
13- Cennet de yakınlaştırıldığı zaman
14- (Artık her) Nefis neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.
15- Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen)lere
16- Bir akış içinde yerini alanlara;
17- Kararmaya ilk başladığı zaman geceye andolsun
18- Ve nefes almaya başladığı zaman sabaha;
19- Şüphesiz o (Kur'an) üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür;
20- (Bu elçi) Bir güç sahibidir arşın sahibi Katında şereflidir.
21- Ona itaat edilir sonra güvenilirdir.
22- Sizin sahibiniz bir deli değildir.
23- Andolsun o (peygamber) onu apaçık bir ufukta görmüştür.
24- O gayb (haberlerin)e karşı (söylediklerinden dolayı) suçlanamaz (ya da cimrilikte bulunup kıskançlık yapmaz.)
25- O (Kur'an) da kovulmuş şeytanın sözü değildir.
26- Şu halde siz nereye kaçıp-gidiyorsunuz?
27- O (Kur'an) alemler için yalnızca bir zikirdir;
28- Sizden dosdoğru bir yön (istikamet) tutturmak dileyenler için.
29- Alemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
İNFİTAR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Gök çatlayıp-yarıldığı zaman
2- Yıldızlar dağılıp-yayıldığı zaman
3- Denizler fışkırtılıp-taşırıldığı zaman
4- Ve kabirlerin içi 'deşilip dışa atıldığı' zaman;
5- (Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir.
6- Ey insan 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir?
7- Ki O seni yarattı 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı.
8- Dilediği bir surette seni tertib etti.
9- Asla hayır; siz dini yalanlıyorsunuz;
10- Oysa gerçekten sizin üzerinizde koruyucular var
11- 'Şerefli-üstün' yazıcılar.
12- Her yapmakta olduğunuzu bilirler.
13- Şüphesiz ebrar olanlar elbette nimetler(le donatılmış cennetler) içindedirler.
14- Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.
15- Onlar din günü oraya yollanırlar.
16- Ve ondan ayrılıp-kaybolacak değildirler.
17- Din gününü sana bildiren şey nedir?
18- Ve yine din gününü sana bildiren şey nedir?
19- Hiçbir nefsin bir başka nefse herhangi bir şeye güç yetiremeyeceği gündür; o gün emir yalnızca Allah'ındır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:44 pm | |
| MUTAFFİFİN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Eksik ölçüp tartanların vay haline
2- Ki onlar insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar.
3- Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler.
4- Yoksa onlar diriltileceklerini sanmıyor mu?
5- Büyük bir günde.
6- İnsanların alemlerin Rabbi için kalkacağı günde.
7- Hayır; facir olanların kitabı şüphesiz "Siccîn" dedir.
8- "Siccîn"in ne olduğunu sana öğreten nedir?
9- Yazılı bir kitaptır.
10- O gün yalanlayanların vay haline.
11- Ki onlar din gününü yalanlıyorlar.
12- Oysa onu 'sınır tanımaz saldırgan' günahkar olandan başkası yalanlamaz.
13- Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Geçmişlerin masallarıdır" dedi.
14- Asla hayır; onların kazandıkları kalpleri üzerinde pas tutmuştur.
15- Hayır; gerçekten onlar Rablerinden perdelenerek-yoksun tutulmuşlardır.
16- Sonra onlar kuşkusuz cehenneme yollanacaklardır.
17- Sonra onlara: "İşte sizin yalanladığınız (şey) budur" denir.
18- Hayır; ebrar olanların kitabı "İlliyîn"dedir.
19- "İlliyîn"in ne olduğunu sana öğreten nedir?
20- Yazılı bir kitaptır.
21- Ona yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar şahid olurlar.
22- Gerçek şu ki ebrar olanlar elbette nimetler içindedirler.
23- Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmektedirler.
24- Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın.
25- Onlara mühürlü katıksız bir şaraptan içirilir.
26- Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler bunun için yarışsınlar.
27- Onun karışımı "tesnim"dendir.
28- Bir kaynak ki yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar ondan içer.
29- Doğrusu 'suç ve günah işleyenler' kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi.
30- Yanlarına vardıkları zaman birbirlerine kaş-göz ederlerdi.
31- Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi.
32- Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır" derlerdi.
33- Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi.
34- Artık bugün iman edenler kafir olanlara gülmektedirler.
35- Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle.
36- Nasıl kafir olanlar işlediklerinin 'feci karşılığını gördüler mi?'
İNŞİKAK SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Gök yarılıp-parçalandığı
2- Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;
3- Yer düzlendiği
4- İçinde olanları dışa atıp boşaldığı
5- Ve 'kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman.
6- Ey insan gerçekten sen hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın.
7- Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse
8- O kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek
9- Ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır.
10- Kimin de kitabı ardından verilirse
11- O da helak (yok olmay)ı çağıracak
12- Çılgın alevli ateşe girecek.
13- Çünkü o (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.
14- Doğrusu o (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini sanmıştı.
15- Hayır; gerçekten Rabbi kendisini çok iyi görendi.
16- Yoo şafak-vaktine yemin ederim
17- Geceye ve toplayıp-taşıdığı şeylere
18- Ondördüne girdiği zaman aya;
19- Siz gerçekten tabakadan tabakaya bineceksiniz.
20- Şu halde onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar?
21- Kendilerine Kur'an okunduğunda secde etmiyorlar.
22- Tersine o nankörler yalanlıyorlar.
23- Oysa Allah onların içlerinde sakladıklarını daha iyi bilendir.
24- Bu durumda sen onlara acı bir azap ile müjde ver.
25- Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka; onlar için kesintisi olmayan bir ecir (mükafaat) vardır.
BURUC SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Burçları olan göğe andolsun
2- O vadedilen güne
3- Şahid olana (görene) ve şahit olunana (görülene).
4- Kahrolsun Ashab-ı Uhdud
5- 'Tutuşturucu-yakıt dolu o ateş'
6- Hani kendileri (ateş hendeğinin) çevresinde oturmuşlardı.
7- Ve mü'minlere yaptıklarını seyrediyorlardı.
8- Onlardan yalnızca 'üstün ve güçlü olan' öğülen Allah'a iman ettiklerinden dolayı intikam alıyorlardı.
9- Ki O (Allah) göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Allah herşeyin üzerinde şahid olandır.
10- Gerçek şu ki mü'min erkeklerle mü'min kadınlara işkence (fitne) uygulayanlar sonra tevbe etmeyenler; işte onlar için cehennem azabı vardır ve yakıcı azap onlaradır.
11- Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
12- Doğrusu Rabbinin 'zorlu yakalayışı' şiddetlidir.
13- Çünkü O ilkin var eden (sonra dirilterek) döndürecek olandır.
14- O çok bağışlayandır çok sevendir.
15- Arşın sahibidir; Mecid (pek Yüce)dir.
16- Her dilediğini yapıp-gerçekleştirendir.
17- Orduların haberi sana geldi mi?
18- Firavun ve Semud (ordularının)?
19- Hayır; inkar edenler (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.
20- Allah ise onları arkalarından sarıp-kuşatmıştır.
21- Hayır; o (Kitap) 'şerefli-üstün' olan bir Kur'an'dır;
22- Levh-i Mahfuz'dadır. | |
|
| |
| Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. | |
|