| Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:48 pm | |
| 60- (Onlar mı) Yoksa gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir.
61- Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara-engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
62- Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.
63- Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Allah onların şirk koştuklarından Yücedir.
64- Ya da halkı sürekli yaratmakta olan sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir İlah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz."
65- De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."
66- Hayır onların ahiret konusundaki bilgileri 'ard arda toplanıp pekiştirildi’ hayır onlar bundan bir kuşku içindedirler; hayır onlar bundan yana kördürler.
67- İnkar edenler dedi ki: "Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra mı gerçekten biz mi dirilip-çıkartılacakmışız?"
68- "Andolsun bu (azap ve dirilme tehdidi) bize ve daha önce atalarımıza va'dolunmuştur. Bu olsa olsa geçmişlerin uydurma masallarından başkası değildir."
69- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün"
70- Sen onlara karşı hüzne kapılma ve kurdukları tuzaklardan dolayı sıkıntı içinde olma.
71- Derler ki: "Eğer doğruyu söylüyor iseniz bu va'dolunan (azap) ne zaman?"
72- De ki: "Belki de acele etmekte olduğunuzun (azabın) bir kısmı size yetişmiştir bile."
73- Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı büyük lütuf (fazl) sahibidir ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
74- Ve şüphesiz senin Rabbin sinelerinin gizli tuttuklarını ve açığa vurduklarını kesin olarak bilmektedir.
75- Gökte ve yerde gizli olan hiçbir şey yoktur ki apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) olmasın.
76- Gerçek şu ki bu Kur'an İsrailoğulları'na hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin bir çoğunu aktarıp anlatıyor.
77- Ve gerçekten o mü'minler için bir hidayet ve bir rahmettir.
78- Şüphesiz senin Rabbin onların arasında Kendi hükmünü verecektir. O güçlü ve üstün olandır bilendir.
79- Sen artık Allah'a tevekkül et; çünkü sen apaçık olan hak üzerindesin.
80- Çünkü gerçekten sen ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
81- Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin işte Müslüman olanlar bunlardır.
82- O söz başlarına geldiği zaman onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da insanların Bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.
83- Ve her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan bir grubu toplayacağımız gün artık onlar 'tutuklanıp (azap yerine) dağıtılırlar.'
84- Nihayet geldikleri zaman (Allah) der ki: "Siz Benim ayetlerimi bilgi bakımından kavramadığınız halde yalanladınız mı? Yoksa ne yapıyordunuz?"
85- Zulmetmelerine karşılık söz kendi aleyhlerine gelmiş bulunmaktadır artık konuşmazlar.
86- Görmediler mi Biz geceyi onda sükun bulmaları için gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz iman eden bir kavim için bunda ayetler vardır.
87- Sur'a üfürüleceği gün Allah'ın dilediği kimseler dışında göklerde ve yerde olan herkes artık korkuya kapılmıştır ve her biri 'boyun bükmüş' olarak O'na gelmişlerdir.
88- Dağları görürsün de donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu). Şüphesiz O işlediklerinizden haberdardır.
89- Kim bir iyilikle gelirse artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler.
90- Kim bir kötülükle gelirse artık onlar da ateşe yüzükoyun atılır (ve onlara "Yaptıklarınızdan başkasıyla mı cezalandırılıyorsunuz?" (denir).
91- (De ki "Ben ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki O burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. Herşey O'nundur. Ve Müslümanlardan olmakla emrolundum."
92- "Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa de ki: "Ben yalnızca uyarıcılardanım."
93- Ve de ki: "Allah'a hamdolsun O size ayetlerini gösterecektir siz de onları bilip tanıyacaksınız." Senin Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:52 pm | |
| KASAS SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ta Sin Mim.
2- Bunlar apaçık Kitab'ın ayetleridir.
3- Mü'min olan bir kavim için hak olmak üzere Musa ve Firavun'un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız.
4- Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı.
5- Biz ise yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz.
6- Ve (istiyoruz ki) onları yeryüzünde 'iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım' Firavun'a Haman'a ve askerlerine onlardan sakındıkları şeyi gösterelim.
7- Musa'nın annesine: "Onu emzir şayet onun için korkacak olursan onu suya bırak korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik).
8- Nihayet Firavun'un ailesi onu (ileride bilmeksizin) kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.
9- Firavun'un karısı dedi ki: "Benim için de senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz." Oysa onlar (başlarına geleceklerin) şuurunda değillerdi.
10- Musa'nın annesi ise yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı.
11- Ve onun kız kardeşine: "Onu izle" dedi. Böylece o da kendileri farkında değilken onu uzaktan gözetledi.
12- Biz daha önce ona süt analarını haram etmiştik. (Kız kardeşi "Ben sizin adınıza onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi size bildireyim mi?" dedi.
13- Böylelikle gözünün aydın olması üzülmemesi ve gerçekten Allah'ın va'dinin hak olduğunu bilmesi için onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların çoğu bilmezler.
14- O erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz.
15- (Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi taraftarlarından şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da "Bu şeytanın işindendir; o gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır" dedi.
16- Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben kendi nefsime zulmettim artık beni bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O bağışlayandır esirgeyendir.
17- Dedi ki: "Rabbim bana verdiğin nimetler adına artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım."
18- Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (kişi bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa ona dedi ki: "Sen açıkça bir azgınsın."
19- Sonunda ikisinin de düşmanı olan (adam)ı yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: "Ey Musa dün birini öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun ıslah edicilerden olmak istemiyorsun."
20- Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa önde gelenler seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler artık sen çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim."
21- Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi.
22- Medyen'e doğru yöneldiğinde de: "Umarım Rabbim beni doğru bir yola yöneltip iletir" dedi.
23- Medyen suyuna vardığı zaman su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça biz sürülerimizi sulayamayız; babamız yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır." dediler.
24- Hemencecik onların sürülerini suladı sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım."
25- Çok geçmeden o iki (kadın)dan biri (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun."
26- O (kadın)lardan biri dedi ki: "Ey babacığım onu ücretli olarak tut; çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı gerçekten o kuvvetli güvenilir (biri)dir."
27- (Babaları) Dedi ki: "Doğrusu ben sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan artık o da senden. Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşaAllah salih olanlardan bulacaksın."
28- (Musa) Dedi ki: "Bu benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem artık bana karşı bir haksızlık söz konusu olamaz. Allah söylediklerimize vekildir."
29- Böylelikle Musa süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine: "Siz durun gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan ya bir haber ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm" dedi.
30- Derken oraya geldiğinde o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan: "Ey Musa Alemlerin Rabbi olan Allah Benim;" diye seslenildi.
31- "Asanı bırak." (Attıktan hemen sonra) onun şimdi bir yılan gibi hareket ettiğini görünce arkasına dönüp bakmaksızın kaçmaya başladı. "Ey Musa dön ve korkuya kapılma. Şüphesiz güvendesin."
32- "Elini koynuna sok kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar fasık bir topluluktur."
33- Dedi ki: "Rabbim gerçekten onlardan bir kişi öldürdüm beni öldürmelerinden korkuyorum."
34- "Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum."
35- (Allah) Dedi ki: "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir 'güç ve yetki' vereceğiz ki ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız."
36- Musa onlara apaçık olan ayetlerimizle geldiği zaman: "Bu düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmedik" dediler.
37- Musa dedi ki: "Rabbim kimin Kendisi'nden bir hidayetle geldiğini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacağını daha iyi bilir. Gerçekten zulmedenler felah bulmazlar."
38- Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman çamurun üstünde bir ateş yak da bana yüksekçe bir kule inşa et belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."
39- O ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40- Bunun üzerine onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
41- Biz onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.
42- Bu dünya hayatında onların arkasına lanet düşürdük; kıyamet gününde ise onlar çirkinleştirilmiş olanlardır.
43- Andolsun ilk nesilleri yıkıma uğrattıktan sonra Musa'ya insanlar için (gözleri hikmetle açıp aydınlatacak) basiretler hidayet ve rahmet olmak üzere kitap verdik. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler diye.
44- Musa'ya o işi (ilahi vahyi verip) gerçekleştirdiğimiz zaman sen (Tur'un) batı yanında değildin ve (buna) şahid olanlardan da değildin.
45- Ancak Biz birçok nesiller inşa ettik de onların üzerinde (nice) ömür(ler) uzayıp geçti. Ve sen Medyen halkı içinde yaşayıp da ayetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş değilsin. Ancak (bu bilgileri sana) gönderen Biziz.
46- (Musa'ya) Seslendiğimiz zaman da sen Tur'un yanında değildin. Ancak Rabbinden bir rahmet olmak üzere senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için (gönderildin). Umulur ki öğüt alıp düşünürler diye.
47- Kendi ellerinin öne sürdükleri dolayısıyla onlara bir musibet isabet ettiğinde: "Rabbimiz bize de bir elçi gönderseydin de böylece Senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).
48- Fakat onlara Kendi Katımız'dan hak geldiği zaman: "Musa'ya verilenlerin bir benzeri buna verilmeli değil miydi?" dediler. Onlar daha önce Musa'ya verilenleri inkar etmemişler miydi? "İki büyü birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Gerçekten biz hepsini inkar edenleriz" dediler.
49- De ki: "Eğer doğruysanız bu durumda Allah Katından bu ikisinden (Musa'ya indirilen Tevrat ve bana indirilen Kur'an'dan) daha doğru olan bir kitap getirin de ona uymuş olayım."
50- Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa artık bil ki onlar gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah zulmeden bir kavme hidayet vermez.
51- Andolsun Biz öğüt alıp-düşünsünler diye sözü birbiri ardınca dizip-indirdik.
52- Bu (Kur'an)dan önce kitap verdiklerimiz buna inanmaktadırlar.
53- Onlara okunduğu zaman: "Biz ona inandık gerçekten o Rabbimiz'den olan bir haktır şüphesiz biz bundan önce de Müslümanlar idik" derler.
54- İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
55- 'Boş ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun biz cahilleri benimsemeyiz" derler.
56- Gerçek şu ki sen sevdiğini hidayete erdiremezsin ancak Allah dilediğini hidayete erdirir; O hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.
57- Dediler ki: "Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız." Oysa Biz onları Kendi Katımız'dan bir rızık olarak herşeyin ürününün aktarılıp toplandığı güvenli bir haremde yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
58- Biz yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar Biziz.
59- Senin Rabbin 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve Biz halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.
60- Size verilen herşey yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız? | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:52 pm | |
| 61- Şimdi kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz dolayısıyla ona kavuşan kişi dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyamet günü (azaba uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir?
62- O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?" der.
63- Üzerlerine (azap) sözü hak olanlar derler ki: "Rabbimiz işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.
64- Denir ki: "Ortaklarınızı çağırın." Böylelikle çağırırlar ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.
65- O gün (Allah) onlara seslenerek: "Gönderilen (elçilere) ne cevab verdiniz?" der.
66- Artık o gün haberler onlar için körelmiştir; birbirlerine de soramazlar.
67- Ancak kim tevbe edip iman eder ve salih amellerde bulunursa artık kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.
68- Rabbin dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir Yücedir.
69- Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa vurduklarını bilir.
70- O Allah'tır Kendisi'nden başka İlah yoktur. İlkte de sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
71- De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size aydınlık verecek İlah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?"
72- De ki: "Gördünüz mü söyleyin Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek İlah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz?
73- Kendi rahmetinden olmak üzere O sizin için dinlenmeniz ve O'nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.
74- O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede" der.
75- Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin" dedik. Artık öğrenmiş oldular ki hak gerçekten Allah'ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.
76- Gerçek şu ki Karun Musa'nın kavmindendi ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki anahtarları birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme çünkü Allah şımararak sevince kapılanları sevmez."
77- "Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez."
78- Dedi ki: "Bu bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir." Bilmez mi ki gerçekten Allah kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz.
79- Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o büyük bir pay sahibidir" dediler.
80- Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size Allah'ın sevabı iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.
81- Sonunda onu da konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.
82- Dün onun yerinde olmayı dileyenler sabahladıklarında: "Vay demek ki Allah kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı bizi de şüphesiz batırırdı. Vay demek gerçekten inkar edenler felah bulamaz" demeye başladılar.
83- İşte ahiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.
84- Kim bir iyilikle gelirse artık onun için daha hayırlısı vardır; kim bir kötülükle gelirse artık kötülükleri yapanlar yalnızca yaptıklarıyla karşılık görürler.
85- Şüphesiz sana Kur'an'ı farz kılan seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: "Rabbim hidayetle geleni de açıkça bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir."
86- Kitab'ın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.
87- Sana indirildikten sonra sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.
88- Ve Allah ile beraber başka bir İlah'a tapma. O'ndan başka İlah yoktur O'nun yüzünden (zatından) başka herşey helak olucudur. Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:52 pm | |
| ANKEBUT SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Mim.
2- İnsanlar (sadece) "İman ettik" diyerek sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?
3- Andolsun onlardan öncekileri sınadık; Allah gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.
4- Yoksa kötülükleri yapanlar Bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar?
5- Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa hiç şüphesiz Allah'ın (tespit ettiği) süresi yaklaşarak-gelmektedir. O işitendir bilendir.
6- Kim cihad ederse yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir.
7- İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.
8- Biz insana anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa bu durumda onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.
9- İman edip salih amellerde bulunanlar ise; elbette onları salihlerin arasına katacağız.
10- İnsanlardan öylesi vardır ki "Allah'a iman ettik" der; fakat Allah uğruna eziyet gördüğü zaman insanların (kendisine yönelttikleri işkence ve) fitnesini Allah'ın azabıymış gibi sayar; ama Rabbinden 'bir yardım ve zafer' gelirse andolsun: "Biz gerçekten sizlerle birlikteydik” demektedirler. Oysa Allah alemlerin sinelerinde olanı daha iyi bilen değil midir?
11- Allah muhakkak iman edenleri de bilmekte ve muhakkak münafıkları da bilmektedir.
12- İnkar edenler iman edenlere dedi ki: "Siz bizim yolumuzu izleyin hatalarınızı biz yüklenelim.” Oysa kendileri onların hatalarından hiçbir şeyi yüklenecek değildir. Gerçekten onlar elbette yalancıdırlar.
13- Şüphesiz onlar hem kendi yüklerini hem kendi yükleriyle birlikte başka yükleri de yüklenecekler ve kıyamet günü düzüp uydurduklarına karşı sorguya çekileceklerdir.
14- Andolsun Biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulme devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15- Böylece Biz onu ve gemi halkını kurtardık ve bunu alemlere bir ayet (kendisinden ders çıkarılacak bir olay) kılmış olduk.
16- İbrahim de; hani kavmine demişti ki: "Allah'a kulluk edin ve O'ndan sakının eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır."
17- "Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki sizin Allah'tan başka taptıklarınız size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."
18- "Eğer yalanlarsanız sizden önceki ümmetler de (elçilerin çağrısını) yalanlamışlardır. Elçiye düşen ise yalnızca açık bir tebliğdir."
19- Onlar görmediler mi ki Allah yaratmaya nasıl başlıyor sonra onu iade ediyor? Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.
20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
21- Dilediğini azaplandırır dilediğine merhamet eder. O'na çevrilip-götürüleceksiniz.
22- Siz yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında veliniz yoktur yardım edeniniz de yoktur.
23- Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı 'yok sayıp inkar edenler'; işte onlar Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar acı azap onlarındır.
24- Bunun üzerine kavminin (İbrahim'e) cevabı yalnızca: "Onu öldürün ya da yakın" demek oldu. Böylece Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için ayetler vardır.
25- (İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur."
26- Bunun üzerine Lut ona iman etti ve dedi ki: "Gerçekten ben Rabbime hicret edeceğim. Çünkü şüphesiz O güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir."
27- Biz ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik ve onun soyunda (seçtiklerimize) peygamberliği ve kitabı (vahy ihsanı) kıldık ecrini de dünyada verdik. Şüphesiz o ahirette salih olanlardandır.
28- Lut da; hani kavmine demişti: "Siz gerçekten sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı 'çirkin bir utanmazlığı' yapıyorsunuz."
29- "Siz (yine de) erkeklere yaklaşacak yol kesecek ve biraraya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?" Bunun üzerine kavminin cevabı yalnızca: "Eğer doğru söylüyor isen bize Allah'ın azabını getir" demek oldu.
30- Dedi ki: "Rabbim fesat çıkaran (bu) kavme karşı bana yardım et."
31- Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman dediler ki: "Gerçek şu ki biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.”
32- Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır."
33- Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki: "Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında seni ve aileni muhakak kurtaracağız. O ise arkada kalacaktır."
34- "Şüphesiz Biz fasıklık yapmalarından dolayı bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz."
35- Andolsun Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.
36- Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) Böylece dedi ki: "Ey kavmim Allah'a kulluk edin ve ahiret gününü umud edin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
37- Ancak onu yalanladılar; bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakalayıverdi böylelikle kendi yurtlarında diz üstü çökmüş olarak sabahladılar.
38- Ad'ı ve Semud'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi.
39- Karun'u Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun Musa onlara apaçık delillerle gelmişti ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup) geçecek değillerdi.
40- İşte Biz onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi kimini yerin dibine geçirdik kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
41- Allah'ın dışında başka veliler edinenlerin örneği kendine ev edinen örümcek örneğine benzer. Gerçek şu ki evlerin en dayanıksız olanı örümcek evidir; bir bilselerdi.
42- Allah Kendi dışında hangi şeye taptıklarını şüphesiz bilir. O güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
43- İşte bu örnekler; Biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak alimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.
44- Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda iman edenler için bir ayet vardır.
45- Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah yaptıklarınızı bilir.
46- İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz."
47- İşte Biz sana böyle bir Kitap indirdik. Bundan dolayı kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman etmektedirler. Bunlar (putatapıcılar)dan da ona iman edecek olanlar vardır. İnkarcılardan başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.
48- Bundan önce sen hiç kitap okuyan değildin ve onu sağ elinle de yazmıyordun. Böyle olsaydı batılda olanlar kuşkuya kapılırlardı.
49- Hayır o kendilerine ilim verilenlerin göğüslerinde apaçık olan ayetlerdir. Zulmedenlerden başkası Bizim ayetlerimizi inkar etmez.
50- Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın Katındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım."
51- Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır.
52- De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter. O göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler ise işte onlar hüsrana uğrayanlardır."
53- Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Eğer adı konulmuş bir ecel (tayin edilmiş bir vakit) olmasaydı herhalde onlara azap gelmiş olurdu. Fakat kendileri şuurunda olmadan onlara kuşkusuz apansız geliverecektir.
54- Azap konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır.
55- Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): "Yaptıklarınızı tadın" der.
56- Ey iman eden kullarım şüphesiz Benim arzım geniştir; artık yalnızca Bana ibadet edin.
57- Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.
58- İman edip salih amellerde bulunanlar; onları içinde ebedi kalıcılar olarak altından ırmaklar akan cennetin yüksek köşklerine muhakkak yerleştireceğiz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
59- Ki onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
60- Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O işitendir bilendir.
61- Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?
62- Allah kullarından dilediğine rızkı yayıp-genişletir (ve) kısar da. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir.
63- Andolsun onlara: "Gökten su indirip de ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye soracak olursan şüphesiz: "Allah" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'ındır." Hayır onların çoğu akletmiyorlar.
64- Bu dünya hayatı yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise asıl hayat odur. Bir bilselerdi.
65- Onlar gemiye bindikleri zaman dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca hemen şirk koşarlar.
66- Kendilerine verdiğimiz (nimetler)e nankörlük etsinler ve yararlanıp-metalansınlar diye. Ancak onlar yakında bileceklerdir.
67- Görmediler mi ki çevrelerinde insanlar kapılıp-yağma edilirken Biz Harem (Mekke)yi güvenilir (ve dokunulmaz) kıldık? Yine de onlar batıla inanıp Allah'ın nimetlerine nankörlük mü ediyorlar?
68- Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem içinde bir konaklama yeri mi yok?
69- Bizim uğrumuzda cihad edenlere şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah ihsan edenlerle beraberdir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:52 pm | |
| RUM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Mim.
2- Rum (orduları) yenilgiye uğradı.
3- Yakın bir yerde. Ama onlar yenilgilerinden sonra yeneceklerdir.
4- Birkaç yıl içinde. Bundan önce de sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir.
5- Allah'ın yardımıyla. O dilediğine yardım eder. O güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
6- (Bu) Allah'ın va’didir; Allah vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler.
7- Onlar dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.
8- Kendi nefisleri konusunda düşünmüyorlar mı? Allah gökleri yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre (ecel) olarak yaratmıştır. Gerçekten insanlardan çoğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar.
9- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler toprağı alt-üst etmişler (ekmişler madenler sular arayıp çıkarmışlar) ve onu kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
10- Sonra kötülük yapanların uğradıkları son Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.
11- Allah yaratmayı başlatır sonra onu iade eder sonra da siz O'na döndürülürsünüz.
12- Kıyamet-saatinin kopacağı gün suçlu-günahkarlar umutsuzca yıkılırlar.
13- (Allah'a eş koştukları) Ortaklarından kendilerine şefaatçi olan yoktur; onlar ortaklarını inkar ediyorlar.
14- Kıyamet-saatinin kopacağı gün (mü'minlerle kafirler birbirlerinden) ayrılırlar.
15- Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar 'bir cennet bahçesinde' 'sevinç içinde ağırlanırlar'.
16- Ancak inkar edip ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar ise; artık onlar da azap için hazır bulundurulurlar.
17- Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin).
18- Hamd O'nundur; göklerde ve yerde günün sonunda ve öğleye erdiğiniz vakit de.
19- O ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır ölümünden sonra da yeri diriltir. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.
20- Sizi topraktan yaratmış bulunması O'nun ayetlerindendir; sonra siz (yeryüzünün her yanına) yayılmakta olan bir beşer (türü) oldunuz.
21- Onda 'sükun bulup durulmanız' için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
22- Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda alimler için gerçekten ayetler vardır.
23- Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun fazlından (geçiminizi temin için rızkınızı) aramanız O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
24- Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
25- Göğün ve yerin O'nun emriyle (hareketten kesilip olduğu yerde veya bu düzen içinde) durması da O'nun ayetlerindendir. Sonra sizi yerden (toprağın altından) bir (kere) çağırma ile çağırdığı zaman hemencecik siz (bir de bakarsınız ki) çıkarılmışsınız.
26- Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar.
27- Yaratmayı başlatan sonra onu iade edecek olan O'dur; bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en Yüce misal O'nundur. O güçlü ve üstün olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
28- Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde sağ ellerinizin malik olduklarınızdan sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? “İşte Biz aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız.
29- Hayır zulmedenler hiçbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allah'ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
30- Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
31- 'Gönülden katıksız bağlılar' olarak O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.
32- (O müşrikler ki) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır; ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
33- İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman 'gönülden katıksız bağlılar' olarak Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar.
34- Kendilerine (nimet olarak) verdiklerimize nankörlük etsinler diye. Öyleyse metalanıp-yararlanın artık yakında bileceksiniz.
35- Yoksa Biz onlara ispatlı bir delil indirdik de o mu O'na ortak koşmalarını söylüyor?
36- Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde hemen umutsuzluğa kapılırlar.
37- Görmüyorlar mı ki Allah dilediğine rızkı yayıp-genişletir ve kısar da. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
38- Öyleyse yakınlara hakkını ver yoksula da yolcuya da. Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyenler için bu daha hayırlıdır ve felaha erenler onlardır.
39- İnsanların mallarından artsın diye verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır.
40- Allah; sizi yarattı sonra size rızık verdi sonra sizi öldürmekte daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.
41- İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır.
42- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi."
43- Öyleyse sen Allah'tan (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. O gün parça parça bölünecekler.
44- Kim inkar ederse artık onun inkarı kendi aleyhinedir; kim salih bir amelde bulunursa artık onlar kendi lehlerine olarak (cennetteki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar.
45- (Bu Allah'ın) Kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O kafirleri sevmez.
46- Size Kendi rahmetinden taddırması emriyle gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (rızkınızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi O'nun ayetlerindendir.
47- Andolsun Biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler; böylece Biz de suçlu günahkarlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise Bizim üzerimizde bir haktır.
48- Allah rüzgarları gönderir böylece bir bulut kaldırır da onu nasıl dilerse gökte yayıp-dağıtır ve onu parça parça kılar; nihayet onun arasından yağmurun akıp çıktığını görürsün. Sonunda Kendi kullarından dilediğine verince hemen sevince kapılıverirler.
49- Oysa onlar bundan önce (yağmurun) üzerine inmesinden evvel umutlarını kesmişlerdi.
50- Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Şüphesiz O ölüleri de gerçekten diriltecektir. O herşeye güç yetirendir.
51- Andolsun Biz bir rüzgar göndersek de onu(n ekinini) sararmış görseler mutlaka ardından nankörlük ederler.
52- Şimdi sen ölülere (söz) duyuramazsın ve arkalarını dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın.
53- Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır.
54- Allah sizi bir za'ftan yarattı sonra (bu) za'fın ardından bir kuvvet kıldı sonra bu kuvvetin ardından da bir za'f ve yaşlılık verdi. Dilediğini yaratır. O bilendir güç yetirendir.
55- Kıyamet-saatinin kopacağı gün suçlu-günahkarlar tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı.
56- Kendilerine ilim ve iman verilenler ise dediler ki: "Andolsun siz Allah'ın Kitabında (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz."
57- Artık o gün zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir.
58- Andolsun Biz bu Kur'an'da insanlar için her örneği gösterdik. Şüphesiz sen onlara bir ayetle geldiğin zaman o inkar edenler mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz" derler.
59- İşte Allah bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler.
60- Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah'ın va'di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:53 pm | |
| LOKMAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Mim.
2- Bunlar hikmetli Kitab'ın ayetleridir;
3- Muhsin olanlara bir hidayet ve bir rahmettir.
4- Onlar namazı dosdoğru kılarlar zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar.
5- İşte onlar Rab'lerinden bir hidayet üzerindedirler ve felah bulanlar da onlardır.
6- İnsanlardan öyleleri vardır ki bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edinmek için sözün 'boş ve amaçsız olanını' satın alırlar. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.
7- Ona ayetlerimiz okunduğunda sanki işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak (müstekbirce) sırtını çevirir. Artık sen ona acı bir azap ile müjde ver.
8- (Ancak) Gerçekten iman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için nimetlerle-donatılmış cennetler vardır.
9- Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah'ın va'di haktır. O üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
10- O gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır bunu görmektesiniz. Arzda da sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi. Biz gökten su indirdik böylelikle orada her güzel olan çiftten bir bitki bitirdik.
11- Bu Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde O'nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin. Hayır zulmedenler açıkça bir sapıklık içindedirler.
12- Andolsun Lukman'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik. Kim şükrederse artık o kendi lehine şükreder. Kim inkar ederse artık şüphesiz (Allah) Gani (hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır Hamiddir (hamd yalnızca O'na aittir).
13- Hani Lukman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk gerçekten büyük bir zulümdür."
14- Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması iki yıl içindedir. "Hem Bana hem anne ve babana şükret dönüş yalnız Banadır."
15- Bununla birlikte onların ikisi (annen ve baban) hakkında bir bilgin olmayan şeyi Bana şirk koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın) da onlara iyilikle (ma'ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve Bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.
16- "Ey oğlum (yaptığın iş) gerçekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da (bu) ister bir kaya parçasından ya da göklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile Allah onu getirir (açığa çıkarır). Şüphesiz Allah latif olandır (herşeyden) haberdardır."
17- "Ey oğlum namazı dosdoğru kıl ma'rufu emret münkerden sakındır ve sana isabet eden (musibetler)e karşı sabret. Çünkü bunlar azmedilmesi gereken işlerdendir.
18- "İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez."
19- "Yürüyüşünde orta bir yol tut sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir."
20- Görmüyor musunuz ki şüphesiz Allah göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip-tamamlamıştır. (Buna rağmen) İnsanlardan öyleleri vardır ki hiçbir ilme dayanmadan bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında mücadele edip durur.
21- Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde derler ki; "Hayır biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?
22- Kim ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini) Allah'a teslim ederse artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allah'a varır.
23- Kim de inkar ederse artık onun inkarı seni hüzne kaptırmasın. Onların dönüşü Bizedir artık Biz de onlara yaptıklarını haber vereceğiz. Şüphesiz Allah sinelerin özünde saklı olanı bilendir.
24- Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız sonra onları ağır bir azaba katlandırırız.
25- Andolsun onlara; "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan tartışmasız; "Allah" diyecekler. De ki; "Hamd Allah'ındır." Hayır onların çoğu bilmezler.
26- Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Şüphesiz Allah Gani (hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan)dır Hamid (hamd da yalnızca O'na ait)tir.
27- Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir.
28- Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz yalnızca tek bir kişi(yi yaratıp sonra diriltmek) gibidir. Şüphesiz Allah işitendir görendir.
29- Görmüyor musun ki gerçekten Allah geceyi gündüze bağlayıp-katar gündüzü de geceye bağlayıp-katar. Güneş ile ayı emre amade kılmıştır. Her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gider. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
30- İşte-böyle; şüphesiz Allah O Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları (tanrılar) ise batıldır. Şüphesiz Allah Yücedir büyüktür.
31- Görmüyor musun ki size ayetlerinden (bazılarını) göstermesi için gemiler Allah'ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir! Hiç şüphesiz bunda çok sabreden çok şükreden için gerçekten ayetler vardır.
32- Onları kara gölgeler gibi dalgalar sarıverdiği zaman dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak Allah'a yalvarıp yakarırlar (dua ederler). Böylece onları karaya çıkarıp-kurtarınca artık onlardan bir kısmı orta yolu tutuyor. Bizim ayetlerimizi gaddar nankör olandan başkası inkar etmez.
33- Ey insanlar Rabbinizden korkup-sakının ve öyle bir günün azabından çekinip-korkun ki (o gün hiç) bir baba çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç)bir çocuk da babası için bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın.
34- Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz Allah'ın Katındadır. Yağmuru yağdırır; rahimlerde olanı bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiç kimse de hangi yerde öleceğini bilmez. Hiç şüphesiz Allah bilendir haberdardır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:53 pm | |
| SECDE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif-Lam Mim.
2- Kendisinde şüphe olmayan bu Kitab'ın indirilişi alemlerin Rabbi tarafındandır.
3- Yoksa onlar: "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayır; o Rabbinden olan bir haktır; senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş bir kavmi uyarman için (onu sana indirdik). Umulur ki hidayet bulurlar.
4- Allah; gökleri yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı sonra arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?
5- Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.
6- İşte gaybı da müşahede edilebileni de bilen üstün ve güçlü olan esirgeyen O'dur.
7- Ki O yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır.
8- Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den) basbayağı bir sudan yapmıştır.
9- Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?
10- Dediler ki: "Biz yer (toprağın için) de yok olup gittikten sonra gerçekten biz mi yeniden yaratılmış olacağız?" Hayır onlar Rablerine kavuşmayı inkar edenlerdir.
11- De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği hayatınıza son verecek sonra Rabbinize döndürülmüş olacaksınız."
12- Suçlu-günahkarları Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak: "Rabbimiz gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir salih bir amelde bulunalım artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız" (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen.
13- Eğer Biz dilemiş olsaydık her bir nefse kendi hidayetini verirdik. Fakat Benden çıkan şu söz gerçekleşecektir: "Andolsun cehennemi cinlerden ve insanlardan (İnkar edenlerle) tamamıyla dolduracağım."
14- Öyleyse bu (azap) gününüzle karşılaşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın. Biz de sizi gerçekten unuttuk; yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın.
15- Bizim ayetlerimize ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman hemen secdeye kapananlar Rablerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan)lar iman eder.
16- Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
17- Artık hiçbir nefis yaptıklarına karşılık olmak üzere kendileri için gözler aydınlığı olarak nelerin (sayısız nimetlerin) saklandığını bilmez.
18- Öyleyse iman eden kimse fasık olan gibi olur mu? Bunlar eşit olmazlar.
19- İman eden ve salih amellerde bulunanlar ise artık onlar için yaptıklarınıza karşılık olmak üzere bir ağırlanma konağı olarak barınma cennetleri vardır.
20- Fasık olanlar içinse artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir.
21- Andolsun Biz onlara belki (inkarcılıktan) dönerler diye o büyük (uhrevi) azapdan önce yakın (dünyevi) azaptan da taddıracağız.
22- Kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatıldıktan sonra yüz çevirenden daha zalim kimdir? Gerçekten Biz suçlu-günahkarlardan intikam alıcılarız.
23- Andolsun Biz Musa’ya kitabı vermiştik; böylece sen ona kavuşmaktan kuşku içinde olma. Biz onu İsrailoğulları'na bir yol gösterici kılmıştık.
24- Ve onların içinden sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar Bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı.
25- Şüphesiz senin Rabbin ihtilafa düştükleri şeyler konusunda kıyamet günü aralarında 'hükmünü verip ayıracaktır'.
26- Yurtlarında gezip dolaştıkları nice nesilleri kendilerinden evvel yıkıma uğratmış olmamız hala onları doğru yola iletip yöneltmedi mi? Elbette bunda ayetler vardır; yine de işitmiyorlar mı?
27- Görmüyorlar mı; Biz suyu çorak toprağa sürüyoruz da onunla ekin bitiriyoruz; ondan hayvanları kendileri yemektedir. Yine de görmüyorlar mı?
28- Derler ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz şu fetih ne zamanmış?"
29- De ki: "Fetih günü inkar edenlere (o gün) inanmaları bir yarar sağlamaz ve onlara bir süre tanınmaz | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:53 pm | |
| AHZAB SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey Peygamber Allah'tan sakın kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
3- Allah'a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
4- Allah bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah bağışlayandır esirgeyendir.
6- Peygamber mü'minler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de Allah'ın Kitab'ında birbirlerine öteki mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitap'ta yazılmış bulunmaktadır.
7- Hani Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden Nuh'tan İbrahim'den Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
8- Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allah'ın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azap hazırlamıştır.
9- Ey iman edenler Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah yaptıklarınızı görendir.
10- Hani onlar size hem üstünüzden hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
11- İşte orada iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
12- Hani münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı.
13- Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) halkı artık sizin için (burada) kalacak yer yok şu halde dönün." Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
14- Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
15- Oysa andolsun daha önce 'arkalarını dönüp kaçmayacaklarına' dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahid) ise (ağır bir) sorumluluktur.
16- De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız."
17- De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli ne bir yardımcı bulamazlar.
18- Gerçekten Allah içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
19- (Geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.
20- Onlar (münafıklar düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
21- Andolsun sizin için Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.
22- Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu Allah'ın ve Resûlü’nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
23- Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
24- Çünkü Allah (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
25- Allah inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü'minlere yetti. Allah çok güçlüdür üstün ve galib olandır.
26- Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz bir kısmını ise esir alıyordunuz.
27- Ve sizi onların topraklarına yurtlarına mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah herşeye güç yetirendir.
28- Ey peygamber eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim."
29- "Eğer siz Allah'ı Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."
30- Ey peygamberin kadınları sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allah'a göre pek kolaydır.
31- Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü’ne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
32- Ey peygamberin kadınları siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız artık sözü çekicilikle söylemeyin ki sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
33- Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin) ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın zekatı verin Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt gerçekten Allah sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
34- Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah latiftir haberdar olandır.
35- Şüphesiz Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar mü'min erkekler ve mü'min kadınlar gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar sabreden erkekler ve sabreden kadınlar saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
36- Allah ve Resûlü bir işe hükmettiği zaman mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse artık gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
37- Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd ondan ilişkisini kesince Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir.
38- Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allah'ın bir sünnetidir. Allah'ın emri takdir edilmiş bir kaderdir.
39- Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40- Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah herşeyi bilendir.
41- Ey iman edenler Allah'ı çokça zikredin.
42- Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin.
43- O'dur ki sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O mü'minleri çok esirgeyicidir.
44- O'na kavuşacakları gün onların dirlik temennileri: "Selam"dır. Ve O onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.
45- Ey Peygamber gerçekten Biz seni bir şahid bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46- Ve Kendi izniyle Allah'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
47- Mü'minlere müjde ver; gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.
48- Kafirlere ve münafıklara itaat etme eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
49- Ey iman edenler mü’min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:54 pm | |
| 50- Ey Peygamber gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını halanın kızlarını dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mü'min bir kadını da -mü'minler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (mü'minler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
51- Onlardan dilediğini geri bırakır dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir halimdir.
52- Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip denetleyendir.
53- Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resûlü’ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.
54- Bir şeyi açığa vursanız da saklı tutsanız da; şüphesiz Allah herşeyi bilici olandır.
55- Onlar için babaları oğulları kardeşleri erkek kardeşlerinin oğulları kız kardeşlerinin oğulları kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar) Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah herşeye şahid olandır.
56- Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler siz de O'na salat edin ve tam bir teslimiyetle O'na selam verin.
57- Gerçek şu ki Allah'a ve elçisine eziyet edenler; Allah onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.
58- Mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
59- Ey Peygamber eşlerine kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
60- Andolsun eğer münafıklar kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa gerçekten seni onlara saldırtırız sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
61- Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
62- (Bu) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
63- İnsanlar sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki: "Onun bilgisi yalnızca Allah'ın Katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.
64- Gerçekten Allah kafirleri lanetlemiş ve onlar için 'çılgın bir ateş' hazırlamıştır.
65- Orda ebedi olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
66- Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün derler ki: "Eyvahlar bize keşke Allah'a itaat etseydik ve Resûl’e itaat etseydik."
67- Ve dediler ki: "Rabbimiz gerçekten biz efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular."
68- "Rabbimiz onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et."
69- Ey iman edenler Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu demekte olduklarından temize çıkardı. O Allah Katında vecihti.
70- Ey iman edenler Allah'tan sakının ve sözü doğru söyleyin.
71- Ki O ( Allah) amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve elçisine itaat ederse artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
72- Gerçek şu ki Biz emanetleri göklere yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalim çok cahildir.
73- Şundan ki: Allah münafık erkekleri ve münafık kadınları müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mü'min erkeklerin ve mü'min kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:54 pm | |
| SEBE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Hamd göklerde ve yerde olanların tümü Kendisi'ne ait olan Allah'ındır; ahirette de hamd O'nundur. O hüküm ve hikmet sahibidir haber alandır.
2- Yerin içine gireni ondan çıkanı; gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. O esirgeyendir bağışlayandır.
3- İnkar edenler dediler ki: "Kıyamet-saati bize gelmez." De ki: "Hayır gaybı bilen Rabbime andolsun o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da daha büyük olanı da istisnasız mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."
4- (Çünkü O) İman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirecek. İşte mağfiret ve üstün rızık onlarındır.
5- (Sözde) Aciz bırakmak için ayetlerimiz hakkında çaba harcamış olanlar işte onlar; onlar için de (en) iğrenç olanından acı bir azap vardır.
6- Kendilerine ilim verilenler ise Rabbinden sana indirilenin hakkın ta kendisi olduğunu ve üstün güçlü övülmeye layık olan (Allah)ın yoluna yöneltip- ilettiğini görüyorlar.
7- İnkar edenler dediler ki: "Siz darmadağın olup dağıldığınızda gerçekten sizin yeni bir yaratılışta bulunacağınızı size haber veren bir adamı gösterelim mi size?"
8- "Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır ahirete inanmayanlar azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.
9- Onlar gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı? Eğer Biz dilersek onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphesiz bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.
10- Andolsun Biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. "Ey dağlar onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.
11- "Geniş zırhlar yap (onları) düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapın. Gerçekten ben sizin yaptıklarınızı görenim" (diye vahyettik).
12- Süleyman için de sabah gidişi bir ay akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.
13-Ona dilediği şekilde kaleler heykeller havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey Davud ailesi şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır.
14- Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman ölümünü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o yere yıkılıp-düşünce açıkça ortaya çıktı ki şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp-yaşamazlardı.
15- Andolsun Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki "Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz var)."
16- Ancak onlar yüz çevirdiler böylece Biz de onlara Arim selini gönderdik. Ve onların iki bahçesini buruk yemişli acı ılgınlı ve içinde az bir şey de sedir ağacı olan iki bahçeye dönüştürdük.
17- Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?
18- Kendileriyle içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkanlarını) takdir ettik: "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın" (dedik).
19- Onlar ise: "Rabbimiz seferlerimizin arasını aç (şehirlerimiz birbirine çok yakındır) dediler ve kendi nefislerine zulmetmiş oldular. Böylece Biz de onları efsaneler(e konu olan bir halk) kıldık ve onları darmadağın edip dağıttık. Şüphesiz bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
20- Andolsun İblis kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu böylelikle iman eden bir grup dışında ona uymuş oldular.
21- Oysa onun kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni ondan kuşku içinde olandan ayırdetmek için (ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur.
22- De ki: "Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi O'nun bunlardan hiçbir destekçi olanı da yoktur.
23- O'nun Katında izin verdiğinin dışında (hiç kimsenin) şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine "Rabbiniz ne buyurdu?" derler "Hak olanı" derler. O çok Yücedir çok büyüktür.
24- De ki: "Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran kim?" De ki: " Allah gerçekten ya biz ya da siz herhalde bir hidayet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklıkta."
25- De ki: "Siz bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz."
26- De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır (herşeyi hakkıyla) bilendir."
27- De ki: "O'na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin. Asla (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır O güçlü ve üstün olan hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır."
28- Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.
29- Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu va'd(ettiğiniz azap) ne zamanmış?" derler.
30- De ki: "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki ondan ne bir an ertelenebilirsiniz ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.
31- İnkar edenler dedi ki: "Biz kesin olarak ne bu Kur'an'a inanırız ne ondan önceki (indirile)ne." Sen o zulmedenleri Rableri huzurunda tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler). Za'fa uğratılan (müstaz'af)lar büyüklük taslayanlara derler ki: "Eğer sizler olmasaydınız gerçekten bizler mü'min (kimse)ler olurduk."
32- Büyüklük taslayanlar za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki: "Size hidayet geldikten sonra sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır siz (zaten) suçlu-günahkarlardınız."
33- Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?
34- Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir.
35- Ve: “Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz” de demişlerdir.
36- De ki: "Şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir-yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar."
37- Bizim Katımız'da sizi (bize) yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar; onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafaat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.
38- Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar; işte onlar da azabın içine getirilmişlerdir.
39- De ki: "Şüphesiz benim Rabbim kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz O (Allah) yerine bir başkasını verir; O rızık verenlerin en hayırlısıdır."
40- O gün onların hepsini birarada toplayacak (haşredecek) sonra meleklere diyecek ki: "Size tapanlar bunlar mıydı?"
41- (Melekler) Derler ki: "Sen Yücesin bizim velimiz Sensin onlar değil. Hayır onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara iman etmişlerdi."
42- Artık bugün bir kısmınızın bir kısmınıza yarar ve zarar sağlamaya gücü yetmez. Biz de o zulmedenlere deriz ki: "Yalanlamakta olduğunuz ateşin azabını tadın."
43- Onlara apaçık olan ayetlerimiz okunduğunda: "Bu sizi babalarınızın taptıkların(ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir" dediler. Ve dediler ki: "Bu düzülüp uydurulmuş bir yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir." İnkar edenler de kendilerine geldiği zaman hak için: "Bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir" dediler.
44- Oysa Biz onlara ders alacakları kitaplar vermemiştik ve kendilerine senden önce bir uyarıcı da göndermemiştik.
45- Kendilerinden öncekiler de yalanladı. Oysa bunlar öbürlerine verdiklerimizin onda birine bile ulaşamamışlardı. Buna rağmen (şımararak) elçilerimi yalanladılar; ancak Benim de (onları) inkarım (yıkıma uğratmam) nasıl oldu?
46- De ki: "Size bir tek öğüt veriyorum: “Allah için ikişer ikişer ve teker teker kıyam etmeniz sonra düşünmeniz. Sizin sahibiniz (veya arkadaşınız olan Peygamber)de hiçbir delilik yoktur. O yalnızca sizi şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır."
47- De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim) yalnızca Allah'a aittir. O herşeye şahid olandır."
48- De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O gaybleri bilendir.
49- De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir ne geri getirebilir.”
50- De ki: "Eğer ben sapacak olsam artık kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kur'an) sayesindedir. Şüphesiz O işitendir yakın olandır.”
51- Sen onları korkuya kapıldıklarında bir görsen. Artık hiçbir kaçış yoktur ve yakın bir yerden yakalanıvermişlerdir.
52- "Biz ona iman ettik" derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
53- Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi; onlar uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı (dil uzatıyorlardı).
54- (Şimdi) Kendileriyle istek duydukları şeyler arasında perde çekilmiştir; daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar kuşku verici bir tereddüt içinde idiler. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:54 pm | |
| FATIR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Hamd gökleri ve yeri yaratan ikişer üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
2- Allah insanlar için rahmetinden her neyi açacak olsa artık onu kısıp-tutacak yoktur; her neyi kısar-tutarsa artık onu da ondan sonra salıverecek yoktur. O üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
3- Ey insanlar Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
4- Eğer seni yalanlıyorlarsa senden önceki elçiler de yalanlandı. (En sonunda bütün) İşler Allah'a döndürülür.
5- Ey insanlar hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.
6- Gerçek şu ki şeytan sizin düşmanınızdır öyleyse siz de onu düşman edinin. O kendi grubunu ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmağa çağırır.
7- O inkar edenler; onlar için şiddetli bir azap vardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise; onlar için de bir bağışlanma ve büyük bir ecir vardır.
8- Kötü olarak işledikleri kendisine çekici-süslü kılınıp da onu güzel gören mi (Allah Katında kabul görecek)? Artık şüphesiz Allah dilediğini saptırır dilediğini hidayete eriştirir. Öyleyse onlara karşı nefsin hasretlere kapılıp gitmesin. Gerçekten Allah yaptıklarını bilendir.
9- Allah rüzgarları gönderir onlar da bulutu kaldırır böylece Biz onu ölü bir beldeye sürükleriz onunla yeri ölümünden sonra diriltiriz. İşte (ölümden sonra) dirilip- yayılma da böyledir.
10- Kim izzeti istiyorsa artık bütün izzet Allah'ındır. Güzel söz O'na yükselir salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azap vardır. Onların tasarladıkları 'boşa çıkıp bozulur'.
11- Allah sizi topraktan yarattı sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı. O'nun bilgisi olmaksızın hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Ömür sürene ömür verilmesi ve onun ömründen kısaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı)dır. Gerçekten bu Allah'a göre kolaydır.
12- İki deniz bir değildir. Şu tatlı susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz ve takınmakta olduğunuz süs eşyalarını çıkarırsınız. O'nun fazlından aramanız ve umulur ki şükretmeniz için gemilerin onda (denizde) suları yara yara akıp gittiğini görürsün.
13- (Allah) Geceyi gündüze bağlayıp-katar gündüzü de geceye bağlayıp-katar; güneşi ve ayı emre amade kılmıştır her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedir. İşte bunları (yaratıp düzene koyan) Allah sizin Rabbinizdir; mülk O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise 'bir çekirdeğin incecik zarına' bile malik olamazlar.
14- Eğer onlara dua ederseniz duanızı işitmezler işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez.
15- Ey insanlar siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır Hamid (övülmeye layık)tır.
16- Dileyecek olsa sizi giderir (yok eder) ve yepyeni bir halk getirir.
17- Bu Allah'a göre güç değildir.
18- Hiçbir günahkar bir başka günahkarın günahını yüklenemez. Eğer yükü ağır olan kimse (bir başkasını) onu taşımaya çağırsa -bu yakın-akrabası da olsa- kendisine ondan hiçbir şey yükletilmez. Sen yalnızca gayb ile Rablerinden 'içleri titreyerek-korkmakta' olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenip-arınırsa artık o kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah'adır.
19- Kör olanla (basiretle) gören bir değildir;
20- Karanlıklarla aydınlık
21- Gölge ile sıcaklık da.
22- Diri olanlarla ölüler de bir değildir. Gerçekten Allah dilediğine işittirir; sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.
23- Sen yalnızca bir uyarıcısın.
24- Şüphesiz Biz seni hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.
25- Eğer seni yalanlıyorlarsa senden öncekiler de yalanlandı; elçileri ise; kendilerine apaçık ayetler sahifeler ve aydınlatıcı kitaplar getirmişlerdi.
26- Sonra Ben de o inkar edenleri yakalayıverdim. Beni inkarları nasıl oldu (onlar gördüler)?
27- Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla renkleri değişik olan meyveler çıkardık. Dağlardan da beyaz kırmızı renkleri değişik ve siyah yollar (kıldık).
28- İnsanlardan hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'. Şüphesiz Allah üstün ve güçlü olandır bağışlayandır.
29- Gerçekten Allah'ın Kitab'ını okuyanlar namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.
30- Çünkü (Allah) ecirlerini noksansız olarak öder ve Kendi fazlından onlara artırır. Şüphesiz O bağışlayandır şükrü kabul edendir.
31- Kendinden öncekini doğrulayıcı olarak sana Kitap'tan vahyettiğimiz gerçeğin ta kendisidir. Şüphesiz Allah elbette haber alandır görendir.
32- Sonra Kitab'ı kullarımızdan seçtiklerimize miras kıldık. Artık onlardan kimi kendi nefsine zulmeder kimi orta bir yoldadır kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer. İşte bu büyük fazlın kendisidir.
33- Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.
34- Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun; şüphesiz Rabbimiz gerçekten bağışlayandır şükrü kabul edendir."
35- "Ki O bizi Kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
36- İnkar edenlere gelince onlar için de cehennem ateşi vardır. Onlar için ne karar verilir ki böylece ölüversinler ne de kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte Biz her nankör olanı böyle cezalandırırız.
37- İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz bizi çıkar yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada) öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur.
38- Şüphesiz Allah göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O sinelerin özünde (saklı) olanı bilir.
39- Yeryüzünde sizi halifeler kılan O'dur. Öyleyse kim inkar ederse artık inkarı kendi aleyhinedir. Rableri Katında kafir olanlara kendi inkarları gazabtan başkasını arttırmaz ve kafir olanlara kendi inkarları kayıptan başkasını arttırmaz.
40- De ki: "Siz Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır zulmedenler birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar.
41-Şüphesiz Allah gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun eğer zeval bulacak olurlarsa Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O Halim’dir bağışlayandır.
42- Yeminlerinin olanca güçleriyle kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu) nefretlerinden başkasını artırmadı.
43- (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın.
44- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O bilendir güç yetirendir.
45- Eğer Allah kazandıkları dolayısıyla insanları (azap ile) yakalayıverecek olsaydı (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:55 pm | |
| YASİN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Yasîn.
2- Andolsun hikmetli Kur'an'a
3- Gerçekten sen gönderilen (elçi)lerdensin.
4- Dosdoğru bir yol üzerinde(sin).
5- (Kur'an) Güçlü ve üstün olan esirgeyen (Allah')ın indirmesidir.
6- Babaları uyarılmamış böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).
7- Andolsun onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur; artık inanmazlar.
8- Gerçekten Biz onların boyunlarına çenelere kadar (dayanan) halkalar geçirdik; bu yüzden başları yukarı kalkıktır.
9- Biz önlerinde bir sed arkalarında bir sed çektik. Böylelikle onları örtüverdik artık görmezler.
10- Kendilerini uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
11- Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.
12- Şüphesiz Biz ölüleri Biz diriltiriz; onların önden takdim ettiklerini ve eserlerini Biz yazarız. Biz herşeyi apaçık bir kitapta tespit edip korumuşuz.
13- Sen onlara o şehir halkının örneğini ver; hani oraya elçiler gelmişti.
14- Hani onlara iki (elçi) göndermiştik fakat ikisini yalanlamışlardı. Biz de (iki elçiyi) bir üçüncüyle güçlendirdik; böylece dediler ki: "Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz."
15- Dediler ki: "Siz bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsiniz Rahman (olan Allah) da herhangi bir şey indirmiş değildir. Siz yalnızca yalan söylüyorsunuz."
16- Dediler ki: "Rabbimiz gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu bilir."
17- "Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur."
18- Dediler ki: "Herhalde biz sizlerden dolayı uğursuzluğa uğradık. Eğer (bu söylediklerinize) bir son vermeyecek olursanız andolsun sizi taşa tutacağız ve mutlaka bizden yana size acı bir azap dokunacaktır."
19- Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz."
20- Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim elçilere uyun" dedi.
21- "Sizden ücret istemeyenlere uyun onlar hidayet bulmuş kimselerdir."
22- "Bana ne oluyor ki beni yaratana kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz."
23- "Ben O'ndan başka İlahlar edinir miyim ki Rahman (olan Allah) bana bir zarar dileyecek olsa ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar ne de onlar beni kurtarabilirler."
24- "O durumda ise gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum."
25- "Şüphesiz ben sizin Rabbinize iman ettim; işte beni işitin."
26- Ona: "Cennete gir" denildi. O da: "Keşke benim kavmim de bir bilseydi" dedi.
27- "Rabbimin beni bağışladığını ve ağırlananlardan kıldığını."
28- Kendisinden sonra ise kavminin üzerine gökten bir ordu indirmedik; indirecek de değildik.
29- (Ancak onlara) Yalnızca bir tek çığlık (yetti); anında sönüverdiler.
30- Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün mutlaka onunla alay ederlerdi.
31- Görmüyorlar mı kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik? Onlar bir daha kendilerine dönmemektedirler.
32- Ancak onların hepsi toplanmış olarak Huzurumuz'a getirilmişlerdir.
33- Ölü toprak kendileri için bir ayettir; Biz onu dirilttik ondan taneler çıkarttık böylelikle ondan yemektedirler.
34- Biz orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık:
35- Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?
36- Yerin bitirdiklerinden kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) Yücedir.
37- Gece de kendileri için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırıp yüzeriz hemen artık karanlıkta kalıvermişlerdir.
38- Güneş de kendisi için (tespit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan bilen (Allah)ın takdiridir.
39- Ay'a gelince Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o eski bir hurma dalı gibi döndü (döner).
40- Ne Güneş'in Ay'a erişip-yetişmesi gerekir ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler.
41- Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir.
42- Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da.
43- Eğer dilersek onları batırır-boğarız; bu durumda ne onların imdadına yetişen olur ne de kurtulabilirler.
44- Ancak Bizden bir rahmet olması ve (onları) belirli bir zamana kadar yararlandırmamız başka.
45- Onlara: "Önünüzde ve arkanızda olandan sakının belki esirgenirsiniz" denildiğinde (dinlemeyip inkara devam edenler).
46- Onlara Rablerinin ayetlerinden bir ayet gelmeyi görsün mutlaka ondan yüz çevirirler.
47- Ve onlara: "Size Allah'ın rızık olarak verdiklerinden infak edin" denildiği zaman o inkar edenler iman edenlere dediler ki: "Allah'ın eğer dilemiş olsaydı yedireceği kimseyi biz mi yedirecek mişiz? Gerçekten siz apaçık bir şaşkınlık içindesiniz."
48- Ve derler ki: "Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit (etmekte olduğunuz yıkım ve azap) ne zamanmış?"
49- Onlar yalnızca tek bir çığlıktan başkasını gözetmezler onlar birbirleriyle çekişip-dururken o kendilerini yakalayıverir.
50- Artık ne bir tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler ne ailelerine dönebilirler.
51- Sur'a üfürülmüştür; böylece onlar kabirlerinden (diriltilip) Rablerine doğru (dalgalar halinde) süzülüp-giderler.
52- Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı? Bu Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş".
53- O yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir; artık onların hepsi toplanmış olarak Huzurumuz'a getirilmişlerdir.
54- İşte bugün hiç kimseye (hiç)bir şeyle zulmedilmez ve siz de yaptıklarınızdan başkasıyla karşılık görmezsiniz.
55- Gerçek şu ki bugün cennet halkı 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler.
56- Kendileri ve eşleri gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.
57- Orada taptaze-meyveler onların ve istek duydukları herşey onlarındır.
58- Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır).
59- "Ey suçlu-günahkarlar bugün siz bir yana çekilin."
60- "Ey Ademoğulları ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır;"
61- "Bana kulluk edin doğru yol budur."
62- Andolsun o sizden birçok insan-neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz?
63- İşte bu size vadedilmiş cehennemdir.
64- İnkar etmenize karşılık olmak üzere bugün oraya girin.
65- Bugün Biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazandıklarını elleri Bize söylemekte ayakları (aleyhlerinde) şahitlik etmektedir.
66- Eğer dilemiş olsaydık gözlerinin üstüne bastırır-kör ederdik böylece yola dökülüp-koşuşurlardı. Fakat nasıl göreceklerdi ki?
67- Eğer dilemiş olsaydık oldukları yerde (en görkemli çağlarında) onları bir başka kalıba sokardık; böylece ne ileri gitmeye ne geri dönmeye güç yetirebilirlerdi.
68- Kime uzun ömür verirsek yaratılışta onu tersine çeviririz. Yine de akıllarını kullanmayacaklar mı?
69- Biz ona (Peygambere) şiir öğretmedik; (bu) ona yakışmaz da. O (kendisine indirilen Kitap) yalnızca bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.
70- (Kur'an) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin üzerine sözün hak olması için (indirilmiştir).
71- Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar.
72- Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir bir kısmını(n da etini) yiyorlar.
73- Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?
74- Yardım görürler umuduyla Allah'tan başka İlahlar edindiler.
75- Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir.
76- Öyleyse onların sözleri seni hüzne kaptırmasın. Gerçekten Biz sakladıklarını da açığa vurduklarını da biliyoruz.
77- İnsan Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o apaçık bir düşman kesilmiştir.
78- Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken bu kemikleri kim diriltecekmiş?"
79- De ki: "Onları ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O her yaratmayı bilir."
80- Ki O size yeşil ağaçtan bir ateş kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.
81- Gökleri ve yeri yaratan onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O yaratandır bilendir.
82- Bir şeyi dilediği zaman O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir.
83- Herşeyin melekutu (hükümranlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:55 pm | |
| SAFFAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Saflar halinde dizilenlere andolsun
2- Haykırıp sürükleyenlere
3- Zikir okuyanlara
4- Tartışmasız sizin İlahınız gerçekten birdir.
5- Göklerin yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir doğuların da Rabbidir.
6- Şüphesiz Biz dünya göğünü 'çekici bir süsle' yıldızlarla süsleyip-donattık.
7- Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;
8- Ki onlar Mele'i A'la'ya kulak verip dinleyemezler her yandan kovulup atılırlar;
9- Uzaklaştırılırlar. Onlara kesintisiz bir azap vardır.
10- Ancak (sözü hırsızlama) çalıp-kapan olursa artık onu da delip geçen 'yakıcı bir alev' izler (ve yok eder).
11- Şimdi onlara sor: Yaratılış bakımından onlar mı daha zorlu yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Doğrusu Biz onları cıvık-yapışkan bir çamurdan yarattık.
12- Hayır sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar.
13- Kendilerine öğüt verildiğinde öğüt almıyorlar.
14- Bir ayet (mucize) gördüklerinde de alay konusu edinip eğleniyorlar.
15- "Bu açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler.
16- "Biz öldüğümüz toprak ve kemik olduğumuzda mı gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
17- "Veya önceki atalarımız da mı?"
18- De ki: "Evet üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz).”
19- İşte o yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.
20- Derler ki: "Eyvahlar bize; bu din günüdür."
21- "Bu sizin yalanladığınız (mü'mini kafirden haklıyı haksızdan) ayırma günüdür."
22- "Zulmedenleri eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın."
23- "Allah'tan başka (taptıklarını); artık onları cehennemin yoluna yöneltip götürün."
24- "Ve onları durdurup-tutuklayın çünkü sorguya çekileceklerdir."
25- (Onlara seslenilir "Ne oluyor size birbirinizle (dünyada olduğu gibi) yardımlaşmıyorsunuz?"
26- Hayır bugün onlar teslim olmuşlardır.
27- Kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
28- "Gerçekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler.
29- (Diğerleri de "Hayır" derler. "Zaten sizler mü'min kimseler değildiniz."
30- "Bizim üzerinizde zorlayıcı hiçbir gücümüz yoktu; hayır siz (kendiniz) azgın bir kavimdiniz."
31- "Böylece Rabbimiz'in sözü (yıkım ve azap va'di) üzerimize hak oldu. Şüphesiz (azabı) tadıcılarız."
32- "Evet sizi azdırdık çünkü biz de azgın kimselerdik."
33- Artık o gün onlar azapta ortaktırlar.
34- Doğrusu Biz suçlu-günahkarlara böyle yaparız.
35- Çünkü onlara: "Allah'tan başka İlah yoktur" denildiği zaman büyüklük taslarlardı.
36- Ve derlerdi ki: "Biz ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?"
37- Hayır o hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı.
38- Şüphesiz siz acı azabı tadıcılarsınız."
39- Yaptıklarınızdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.
40- Ancak muhlis olan kullar başka.
41- İşte onlar; onlar için bilinen bir rızık vardır.
42- Çeşitli-meyveler. Onlar ikram görenlerdir.
43- Nimetlerle donatılmış (naim) cennetlerde.
44- Birbirlerine karşı tahtlar üzerinde (otururlar).
45- Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşılır.
46- Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içki).
47- Onda ne bir gaile vardır ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
48- Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır.
49- Sanki onlar saklı bir yumurta gibi (çarpıcı ve pürüzsüz).
50- Böyleyken kimi kimine yönelmiş olarak birbirlerine soruyorlar:
51- Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı."
52- "Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
53- "Bizler öldüğümüz toprak ve kemikler olduğumuzda mı gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?"
54- (Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"
55- Derken bakıverdi onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
56- Dedi ki: "Andolsun Allah'a neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin."
57- "Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı muhakkak ben de (azap yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
58- "Nasıl biz ölecek olanlar değil miymişiz?"
59- "Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?"
60- Şüphesiz bu asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:55 pm | |
| 61- Böylece çalışanlar da bunun bir benzeri için çalışmalıdır.
62- Nasıl böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı?
63- Doğrusu Biz onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık.
64- Şüphesiz o ‘çılgınca yanan ateşin’ dibinde bitip çıkar.
65- Onun tomurcukları şeytanların başları gibidir.
66- Artık gerçekten ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar.
67- Sonra kendileri için onun üzerinde kaynar su karıştırılmış bir içkileri de vardır.
68- Sonra onların dönecekleri yer elbette (yine) çılgınca yanan ateştir.
69- Çünkü onlar atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
70- Kendileri de onları izleri üzerinde koşturup-duruyorlardı.
71-Andolsun onlardan önce evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
72- Andolsun Biz onlara uyarıcılar göndermiştik.
73- Uyarılanların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
74- Ancak muhlis olan kullar başka.
75- Andolsun Nuh Bize (dua edip) seslenmişti de ne güzel icabet etmiştik.
76- Onu ve ailesini o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
77- Ve onun soyunu (dünyada) onları da baki kıldık.
78- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
79- Alemler içinde selam olsun Nuh’a.
80- Gerçekten Biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
81- Şüphesiz o Bizim mü’min olan kullarımızdandı.
82- Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- Doğrusu İbrahim de onun (soyunun) bir kolundandır.
84- Hani o Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti.
85- Hani babasına ve kavmine demişti ki: “Sizler neye tapıyorsunuz?”
86- “Birtakım uydurma yalanlar için mi Allah’tan başka ilahlar istiyorsunuz?”
87- “Alemlerin Rabbi hakkındaki zannınız nedir?”
88- Sonra yıldızlara bir göz attı.
89- “Ben doğrusu hastayım” dedi.
90- Böylelikle arkalarını çevirip ondan kaçmaya başladılar.
91- Bunun üzerine onların ilahlarına sokulup: “Yemek yemiyor musunuz?” dedi.
92- “Size ne oluyor ki konuşmuyorsunuz?”
93- Derken onların üstüne yürüyüp sağ eliyle bir darbe indirdi.
94- Çok geçmeden (halkı) birbirine girmiş durumda kendisine yönelip geldiler.
95- Dedi ki: “Yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?”
96- “Oysa sizi de yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.”
97- Dediler ki: “Onun için (yüksekçe) bir bina inşa edin de onu çılgınca yanan ateşin içine atın.”
98- Böylelikle ona bir tuzak hazırlamak istediler. Oysa Biz onları alçaltılmışlar kıldık.
99- (İbrahim) Dedi ki: “Şüphesiz ben Rabbime gidiciyim; O beni hidayete erdirecektir.”
100- “Rabbim bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.”
101- Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
102- Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): “Oğlum” dedi. “Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak sen ne düşünüyorsun.” (Oğlu İsmail) Dedi ki: “Babacığım emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah beni sabredenlerden bulacaksın.”
103- Sonunda ikisi de (Allah’ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası İsmail’i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı.
104- Biz ona: “Ey İbrahim” diye seslendik.
105- “Gerçekten sen rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.”
106- Doğrusu bu apaçık bir imtihandı.
107- Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
108- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
109- İbrahim’e selam olsun.
110- Biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
111- Şüphesiz o Bizim mü’min olan kullarımızdandır.
112- Biz ona salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı da müjdeledik.
113- Ona ve İshak’a bereketler verdik. İkisinin soyundan ihsanda bulunan (muhsin olan) da var açıkça kendi nefsine zulmeden de.
114- Andolsun Biz Musa’ya ve Harun’a lütufta bulunduk.
115- Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
116- Onlara yardım ettik böylece üstün gelenler oldular.
117- Ve ikisine anlatımı-açık kitabı verdik.
118- Onları dosdoğru yola yöneltip-ilettik.
119- Sonra gelenler arasında da ikisine (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
120- Musa’ya ve Harun’a selam olsun.
121- Şüphesiz Biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
122- Şüphesiz ikisi Bizim mü’min olan kullarımızdandılar.
123- Gerçekten İlyas da gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
124- Hani kendi kavmine demişti ki: “Siz korkup sakınmaz mısınız?”
125- “Siz Ba’le tapıp da Yaratıcıların en güzeli (olan Allah’ı) mı bırakıyorsunuz?”
126- “Allah ki sizin de Rabbiniz önceki atalarınızın da Rabbidir.”
127- Fakat onu yalanladılar; bundan dolayı gerçekten onlar (azap için getirilip) hazır bulundurulacak olanlardır.
128- Ancak muhlis olan kullar başka.
129- Sonra gelenler arasında ona (hayırlı ve şerefli bir isim) bıraktık.
130- İlyas’a selam olsun.
131- Şüphesiz Biz ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.
132- Şüphesiz o Bizim mü’min olan kullarımızdandı.
133- Gerçekten Lût da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
134- Hani Biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
135- Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın dışında.
136- Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
137- Siz onların üstünden muhakkak geçip gidiyorsunuz; sabah vakti.
138- Ve geceleyin. Yine de akıllanmayacak mısınız?
139- Şüphesiz Yunus da gönderilmiş (elçi)lerdendi.
140- Hani o dolu bir gemiye kaçmıştı.
141- Böylece kur’aya katılmıştı da kaybedenlerden olmuştu.
142- Derken onu balık yutmuştu oysa o kınanmıştı.
143- Eğer (Allah’ı çokça) tesbih edenlerden olmasaydı
144- Onun karnında (insanların) dirilip-kaldırılacakları güne kadar kalakalmıştı.
145- Sonunda o hasta bir durumdayken çıplak bir yere (sahile) attık.
146- Ve üzerine sık-geniş yaprakla (kabağa benzer) türden bir ağaç bitirdik.
147- Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (peygamber olarak) gönderdik.
148- Sonunda ona iman ettiler Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık.
149- Şimdi sen onlara sor: -Kızlar senin Rabbinin erkek çocuklar onların mı?
150- Yoksa onlar şahidlik etmekteyken Biz melekleri dişiler olarak mı yarattık?
151- Dikkat edin; gerçekten onlar düzdükleri yalanlardan dolayı derler ki:
152- “Allah doğurdu.” Onlar hiç şüphesiz muhakkak yalan söyleyenlerdir.
153- (Allah) Kızları erkek çocuklara tercih mi etmiş?
154- Size ne oluyor nasıl hüküm veriyorsunuz?
155- Hiç mi öğüt alıp-düşünmüyorsunuz?
156- Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var?
157- Eğer doğru söylüyorsanız öyleyse getirin kitabınızı.
158- Onlar Kendisi'yle (Allah ile) cinler arasında bir soy-bağı kurdular. Oysa andolsun cinler de onların gerçekten (azap için getirilip) hazır bulundurulacaklarını bilmişlerdir.
159- Onların nitelendirdiklerinden Allah Yücedir.
160- Ancak muhlis olan kullar başka.
161- Artık siz de tapmakta olduklarınız da.
162- O’na karşı kimseyi fitneye sürükleyecek değilsiniz.
163- Ancak kendisi çılgınca yanan ateşe girecek olan başka (onu sürüklersiniz).
164- (Melekler der ki “Bizden her birimiz için belli bir makam vardır.”
165- “Biziz o saflar halinde dizilmiş olanlar gerçekten biziz.”
166- “Biziz o tesbih edenler de gerçekten biziz.”
167- Onlar (putatapıcılar) her ne kadar şöyle diyor idiyseler de:
168- ”Eğer yanımızda öncekilerden bir zikir (kitap) bulunmuş olsaydı.”
169- “Gerçekten bizler de Allah’ın muhlis olan kullarından olurduk.”
170- Fakat (kitap gelince) onu tanımayıp-küfrettiler; yakında bileceklerdir.
171- Andolsun (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir:
172- Gerçekten onlar muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır.
173- Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız üstün gelecek olanlar onlardır.
174- Öyleyse sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175- Ve onları seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
176- Şimdi onlar Bizim azabımızı mı acele istiyorlar?
177- Fakat (azap) onların sahasına indiği zaman uyarılıp-korkutulanların sabahı ne kötü olur.
178- Sen bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
179- Ve seyret; (azabı) yakında göreceklerdir.
180- Üstünlük ve güç (izzet) sahibi olan senin Rabbin onların nitelendirdiklerinden Yücedir.
181- Gönderilmiş (peygamber)lere selam olsun.
182- Ve alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:55 pm | |
| SAD SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Sad Zikir dolu Kur'an'a andolsun;
2- Hayır; o inkar edenler (boş) bir gurur ve bir parçalanma içindedirler.
3- Biz kendilerinden önce nice kuşakları yıkıma uğrattık da onlar feryad ettiler; ancak (artık) kurtulma zamanı değildi.
4- İçlerinden kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar. Kafirler dedi ki: "Bu yalan söyleyen bir büyücüdür."
5- "İlahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu şaşırtıcı bir şey."
6- Onlardan önde gelen bir grup: "Yürüyün ilahlarınıza karşı (bağlılıkta) kararlı olun; çünkü asıl istenen budur" diye çekip gitti.
7- "Biz bunu diğer dinde işitmedik bu içi boş bir uydurmadan başkası değildir."
8- "Zikir (Kur'an) içimizden ona mı indirildi?" Hayır onlar Benim zikrimden bir kuşku içindedirler. Hayır onlar henüz Benim azabımı tatmamışlardır.
9- Yoksa güçlü ve üstün olan karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?
10- Yoksa göklerin yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülkü onların mı? Öyleyse sebepler içinde (bir imkan ve güç bularak göğe) yükselsinler.
11- Onlar burada (çeşitli) fırkalardan olma bozguna uğratılmış bir ordu(durlar).
12- Onlardan önce Nuh kavmi Ad ve kazıklar sahibi Firavun da yalanlamıştı.
13- Semud Lut kavmi ile Eyke halkı da. İşte onlar (Allah'a karşı isyanda birleşen ve güç toplayan) fırkalar(dı).
14- Hepsi de elçileri yalanladılar böylece azapla-sonuçlandırmam (onlara) hak oldu.
15- Bunlar da (geldiğinde) bir anlık gecikmesi bile olmayan bir tek çığlıktan başkasını gözetlemiyorlar.
16- (Alaylı alaylı) Dediler ki: "Rabbimiz hesap gününden önce (azaptan bize vadettiğin) payımızı çabuklaştırıver."
17- Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud'u hatırla; çünkü o (her tutum ve davranışında Allah'a) yönelen biriydi.
18- Doğrusu Biz dağlara boyun eğdirdik akşam ve sabah kendisiyle birlikte (Allah'ı) tesbih ederlerdi.
19- Ve toplanıp gelen kuşları da. Hepsi onunla (Allah'ı tesbih etmede uyum içinde) yönelip-dönmekte olanlar idi.
20- Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik.
21- Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani mihraba (Davud'un bulunduğu yere girmek için) yüksek duvardan tırmanmışlardı.
22- Davud'a girdiklerinde o onlardan ürkmüştü; dediler ki: "Korkma iki davacıyız birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip-ilet."
23- "Bu benim kardeşimdir doksan dokuz koyunu vardır benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen "Onu da benim payıma (koyunlarıma) kat" dedi ve bana konuşmada üstün geldi."
24- (Davud) Dedi ki: "Andolsun senin koyununu kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir. Doğrusu (emek ve mali güçlerini) birleştirip katan (ortak)lardan çoğu birbirlerine karşı tecavüz ederler; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. Onlar da ne kadar azdır." Davud gerçekten Bizim onu imtihan ettiğimizi sandı böylece Rabbinden bağışlanma diledi ve rüku ederek yere kapandı ve (Bize gönülden) yönelip-döndü.
25- Böylece onu bağışladık. Şüphesiz onun Bizim Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
26- "Ey Davud gerçek şu ki Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık. Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azap vardır."
27- Biz gökyüzünü yeryüzünü ve ikisi arasında bulunan şeyleri batıl olarak yaratmadık. Bu inkar edenlerin zannıdır. Ateşten (görecekleri azaptan) dolayı vay o inkar edenlere.
28- Yoksa Biz iman edip salih amellerde bulunanları yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar gibi (bir) mi tutacağız? Ya da muttakileri facirler gibi (bir) mi tutacağız?
29- (Bu Kur'an) Ayetlerini iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır.
30- Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O ne güzel kuldu. Çünkü o (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.
31- Hani ona akşama yakın bir ayağını tırnağı üstüne diken öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan yağız atlar sunulmuştu.
32- O da demişti ki: "Gerçekten ben mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.
33- "Onları bana geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.
34- Andolsun Biz Süleyman'ı imtihan ettik tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.
35- "Rabbim beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen karşılıksız armağan edensin."
36- Böylece rüzgarı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi.
37- Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıç olanı.
38- Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini.
39- "İşte bu bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın ver ya da tut."
40- Şüphesiz onun Bizim Katımız'da gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardır.
41- Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti.
42- "Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su diye vahyettik.).
43- Katımız'dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.
44- "Ve eline bir deste (sap) al böylece onunla vur ve andını bozma." Gerçekten Biz onu sabredici bulduk. O ne güzel kuldu. Çünkü o (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.
45- Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i İshak'ı ve Yakub'u da hatırla.
46- Gerçekten Biz onları katıksızca (ahiretteki asıl) yurdu düşünüp-anan ihlas sahipleri kıldık.
47- Ve gerçekten onlar Bizim Katımız'da seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır.
48- İsmail'i Elyesa'ı ve Zülkifl'i de hatırla. Hepsi de hayırlı olanlardandır.
49- Bu bir zikirdir. Şüphesiz muttakiler için elbette varılacak güzel bir yer vardır.
50- Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır.
51- İçinde yaslanıp-dayanmışlardır; orda birçok meyve ve şarap istemektedirler.
52- Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.
53- İşte hesap günü size va'dedilen budur.
54- Şüphesiz bu Bizim rızkımızdır bitip tükenmesi de yok.
55- Bu (böyle işte); gerçekten azgınlar için de muhakkak varılacak kötü bir yer vardır.
56- Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o.
57- İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin.
58- Ve onun şeklinden başka çift çift (olan daha beter azaplar) vardır.
59- (Müşrik olan hakim güçlere "İşte bu(nlar) da sizinle birlikte (küfür ve zulümde) göğüs gerenlerdir. Onlara bir merhaba (bile) yok. Çünkü onlar ateşe gireceklerdir." (denilir).
60- (Onlara uyanlar) Derler ki: "Hayır sizler; asıl size bir merhaba yok. Bunu (azabı) siz bizim önümüze sürdünüz. Ne kötü bir durak."
61- Derler ki: "Rabbimiz kim bunu bizim önümüze sürdüyse ateşteki azabını kat kat arttır."
62- Ve derler ki: "Bize ne oluyor ki kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz."
63- Biz onları bir alay konusu edinmiştik; yoksa gözler mi onlardan kaydı?"
64- Bu cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.
65- De ki: "Ben yalnızca bir uyarıcıyım. Bir olan kahreden Allah'tan başka bir İlah yoktur."
66- "Göklerin yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir üstün ve güçlü olan bağışlayandır."
67- De ki: "Bu (Kur'an) büyük bir haberdir."
68- Sizler ise ondan yüz çeviriyorsunuz.
69- "Mele-i Ala (yüce topluluk) tartışıp dururken benim hiçbir bilgim yoktur."
70- "Bana ancak yalnızca apaçık bir uyarıcı olduğum vahyolunmaktadır."
71- Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti.
72- "Onu bir biçime sokup ona Ruhum'dan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın."
73- Meleklerin hepsi topluca secde etti;
74- Yalnız İblis hariç. O büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu.
75- (Allah) Dedi ki: "Ey İblis iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?"
76- Dedi ki: "Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın."
77- (Allah) Dedi ki: "Öyleyse ordan (cennetten) çık artık sen kovulmuş bulunmaktasın."
78- "Ve şüphesiz din (kıyametteki hesap) gününe kadar Benim lanetim senin üzerinedir."
79- Dedi ki: "Rabbim öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı."
80- Dedi ki: "O halde süre tanınanlardansın."
81- "Bilinen vaktin gününe kadar."
82- Dedi ki: "Senin izzetin adına andolsun ben onların tümünü mutlaka azdırıp-kışkırtacağım."
83- "Ancak onlardan muhlis olan kulların hariç."
84- (Allah) "İşte bu haktır ve Ben hakkı söylerim" dedi.
85- "Andolsun senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım."
86- (Ey Peygamber) De ki: "Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim."
87- "O (Kur'an) alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma)dir."
88- "Gerçekten onun haberini bir zaman sonra öğreneceksiniz." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:56 pm | |
| ZÜMER SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- (Bu) Kitab'ın indirilmesi üstün ve güçlü olan hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın)dandır.
2- Şüphesiz sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.
3- Haberin olsun; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler "Biz bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Elbette Allah kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah yalancı kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.
4- Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi yarattıklarından dilediğini elbette seçerdi. O Yücedir; O bir olan kahredici olan Allah'tır.
5- Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor gündüzü de gecenin üstüne sarıp-örtüyor. Güneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (süreye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; üstün ve güçlü olan bağışlayan O'dur.
6- Sizi tek bir nefisten yarattı sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur mülk O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?
7- Eğer inkar edecek olursanız artık şüphesiz Allah size karşı hiçbir ihtiyacı olmayandır ve O kulları için inkara rıza göstermez. Ve eğer şükrederseniz sizin (yararınız) için ondan razı olur. Hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz böylece yaptıklarınızı size haber verecektir. Şüphesiz O sinelerin özünde saklı olanı bilendir.
8- İnsana bir zarar dokunduğu zaman gönülden katıksızca yönelmiş olarak Rabbine dua eder. Sonra ona Kendinden bir nimet verdiği zaman daha önce O'na dua ettiğini unutur ve O'nun yolundan saptırmak amacıyla Allah'a eşler koşmaya başlar. De ki: "İnkarınla biraz (dünya zevklerinden) yararlan; çünkü sen ateşin halkındansın."
9- Yoksa o gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler."
10- De ki: "Ey iman eden kullarım Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir."
11- De ki: "Ben dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum."
12- "Ve ben Müslümanların ilki olmakla da emrolundum."
13- De ki: "Ben Rabbime isyan ettiğim takdirde büyük bir günün azabından korkarım."
14- De ki: "Ben dinimi yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim."
15- "Siz O'nun dışında dilediklerinize ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar kıyamet günü hem kendilerini hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir."
16- Onların üstlerinde ateşten tabakalar altlarında da tabakalar vardır. İşte Allah Kendi kullarını bununla tehdit edip-korkutuyor. Ey kullarım öyleyse Benden sakının.
17- Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır öyleyse kullarıma müjde ver.
18- Ki onlar sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar temiz akıl sahipleridir.
19- Azap sözü kendisi üzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın?
20- Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise; onlara yüksek köşkler vardır onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu) Allah'ın va'didir. Allah va'dinden dönmez.
21- Görmüyor musun; gerçekten Allah gökyüzünden su indirdi de onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda temiz akıl sahipleri için gerçekten öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.
22- Allah kimin göğsünü İslam'a açmışsa artık o Rabbinden bir nur üzerinedir (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
23- Allah müteşabih (benzeşmeli) ikişerli bir Kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O’ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu Allah'ın yol göstermesidir onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah kimi saptırırsa artık onun için de bir yol gösterici yoktur.
24- Kıyamet günü o kötü azaptan kendini yüzü ile kim koruyabilecek? Ve zalimlere "Kazandığınızı tadın" denmiştir.
25- Onlardan öncekiler de yalanladı; böylece azap onlara hiç şuurunda olmadıkları bir yerden gelip-çattı.
26- Artık Allah onlara dünya hayatında 'horluğu ve aşağılanmayı' taddırdı. Eğer bilmiş olsalardı ahiretin azabı gerçekten daha büyüktür.
27- Andolsun Biz bu Kur'an'da belki öğüt alıp-düşünürler diye insanlar için her bir örnekten verdik.
28- Çarpıklığı olmayan Arapça bir Kur'an'dır (bu). Umulur ki sakınırlar.
29- Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar.
30- Gerçek şu ki sen de öleceksin onlar da öleceklerdir.
31- Sonra şüphesiz sizler kıyamet günü Rabbinizin huzurunda davalaşacaksınız.
32- Allah'a karşı yalan söyleyenden ve kendisine geldiğinde doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha zalim kimdir? Kafirler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
33- Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır.
34- Rableri Katında dileyecekleri herşey onlarındır. İşte bu ihsanda bulunanların ödülüdür.
35- Çünkü Allah onların (dünyada) yaptıklarının en kötüsünü temizleyip-giderecek ve yaptıklarının en güzeliyle ecirlerini verecektir.
36- Allah kuluna yeterli değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.
37- Allah kimi hidayete erdirirse onun için bir saptırıcı yoktur. Allah intikam sahibi güçlü ve üstün olan değil midir?
38- Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan elbette "Allah" diyecekler. De ki: "Gördünüz mü-haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi" De ki: "Allah bana yeter. Tevekkül edecek olanlar O'na tevekkül etsinler."
39- De ki: "Ey kavmim üzerinde bulunduğunuz duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında öğreneceksiniz."
40- Kendisini aşağılık kılan azap kime geliyor ve kesintisiz azap kimin üzerine çöküp-kaçınılmaz oluyor?
41- Şüphesiz sana Biz Kitab'ı insanlar için hak olmak üzere indirdik. Artık kim hidayete ererse bu kendi lehinedir; kim saparsa o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
42- Allah ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
43- Yoksa Allah'tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: "Ya onlar hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?"
44- De ki: "Şefaatin tümü Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz."
45- Sadece Allah anıldığı zaman ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar.
46- De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde kullarının arasında sen hüküm vereceksin."
47- Eğer yeryüzünde olanların tümü ve bununla birlikte bir katı daha zalimlerin olmuş olsaydı kıyamet günü o kötü azaptan (kurtulmak amacıyla) gerçekten bunları fidye olarak verirlerdi. Oysa onların hiç hesaba katmadıkları şeyler Allah'tan kendileri için açığa çıkmıştır.
48- Kazandıkları kötülükler kendileri için açığa çıkmıştır ve alay konusu edindikleri şey de kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.
49- İnsana bir zarar dokunduğu zaman Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde der ki: "Bu bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.
50- Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamadı.
51- Böylece kazandıkları kötülükler(in acı sonucu) onlara isabet etti. Bunlardan zulmetmiş olanlara da kazandıkları kötülükler isabet edecektir. Ve onlar (bunu kendilerine uygulamaktan Allah'ı) aciz bırakabilecekler değildirler.
52- Onlar bilmiyorlar mı ki gerçekten Allah dilediğine rızkı genişletip-yayar ve (dilediğine) kısar da. Şüphesiz bunda iman eden bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
53- (Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O bağışlayandır esirgeyendir."
54- Azap size gelip çatmadan evvel Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
55- Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun; siz hiç şuurunda değilken azap apansız size gelip çatmadan evvel.
56- Kişinin (yana yakıla) şöyle diyeceği (gün): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim."
57- Veya: "Gerçekten Allah bana hidayet verseydi elbette muttakilerden olurdum" diyeceği
58- Ya da azabı gördüğü zaman: "Benim için bir kere daha (dünyaya dönme fırsatı) olsaydı da ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği günden sakının).
59- "Hayır Benim ayetlerim sana gelmişti fakat sen onları yalanladın büyüklüğe kapıldın ve kafirlerden oldun."
60- Kıyamet günü Allah'a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Büyüklenenler için cehennemde bir konaklama yeri mi yok?
61- Allah takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır.
62- Allah herşeyin Yaratıcısı'dır. O herşey üzerinde vekildir.
63- Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerine (karşı) inkar edenler ise; işte onlar hüsrana uğrayanlardır.
64- De ki: "Ey cahiller bana Allah'ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?"
65- Andolsun sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen hüsrana uğrayanlardan olacaksın.
66- "Hayır artık (yalnızca) Allah'a kulluk et ve şükredenlerden ol."
67- Onlar Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir.
68- Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar.
69- Yer Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi onlar haksızlığa uğratılmazlar.
70- Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O onların işlediklerini daha iyi bilendir.
71- İnkar edenler cehenneme bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu.
72- Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."
73- Rablerinden korkup-sakınanlar da cennete bölük bölük sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman kapıları açıldı ve onlara (cennetin) bekçileri dedi ki: "Selam üzerinizde olsun hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin."
74- (Onlar da) Dediler ki: "Bize olan va’dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd olsun ki cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. (Salih) Amellerde bulunanların ecri ne güzeldir.
75- Melekleri de arşın etrafını çevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamd olsun" denilmiştir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:56 pm | |
| MÜMİN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mîm.
2- Bu Kitab'ın indirilmesi Aziz Alim olan Allah'tandır;
3- Günahı bağışlayan tevbeyi kabul eden cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah'tan). O'ndan başka İlah yoktur. Dönüş O'nadır.
4- Allah'ın ayetleri konusunda inkar edenlerden başkası mücadele etmez. Öyleyse onların şehirlerde dönüp dolaşması seni aldatmasın.
5- Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı onunla yürürlükten kaldırmak için 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış?
6- Senin Rabbinin kafirler üzerindeki: "Gerçekten onlar ateşin halkıdır" sözü böylece hak oldu.
7- Arş'ı yüklenmekte olanlar ve çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih etmekte O'na iman etmekte ve iman edenlere mağfiret dilemektedirler: "Rabbimiz rahmet ve ilim bakımından herşeyi kuşatıp-sardın tevbe edenler ve Senin yoluna tabi olanlara mağfiret et ve onları cehennem azabından koru."
8- "Rabbimiz onları Adn cennetlerine sok ki onlara (bunu) va'dettin; babalarından eşlerinden ve soylarından salih olanları da. Gerçekten Sen üstün ve güçlü olansın hüküm ve hikmet sahibisin."
9- "Ve onları kötülüklerden koru. O gün Sen kimi kötülüklerden korumuşsan gerçekten ona rahmet etmişsin. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.
10- Şüphesiz küfredenlere de (şöyle) seslenilir: "Allah'ın gazablanması elbette sizin kendi nefislerinize gazablanmanızdan daha büyüktür. Çünkü siz imana çağrıldığınız zaman inkar ediyordunuz.
11- Dediler ki: "Rabbimiz bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?"
12- "Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O'na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm Yüce büyük olan Allah'ındır."
13- O size ayetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor. İçten (Allah'a) yönelenden başkası öğüt alıp-düşünmez.
14- Öyleyse dini yalnızca O'na halis kılanlar olarak Allah'a dua (kulluk) edin; kafirler hoş görmese de.
15- Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah) 'toplanma ve buluşma' günü ile uyarıp-korkutmak için Kendi emrinden olan ruhu kullarından dilediğine indirir.
16- O gün orta yere çıkarlar. Onlardan hiçbir şey Allah'a karşı gizli kalmaz. (Allah sorar "Bugün mülk kimindir? Bir olan Kahhar olan Allah'ındır."
17- Bugün her bir nefis kendi kazandığıyla karşılık görür. Bugün zulüm yoktur. Şüphesiz Allah hesabı seri görendir.
18- Onları yaklaşmakta olan güne karşı uyar; o zaman yürekler gırtlaklara dayanır yutkunur dururlar. Zalimler için ne koruyucu bir dost ne sözü yerine getirebilir bir şefaatçi yoktur.
19- (Allah) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir.
20- Allah hak ile hükmeder. Oysa O'nu bırakıp taptıkları hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah işitendir görendir.
21- Onlar yeryüzünde gezip-dolaşmıyorlar mı ki böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allah onları günahları dolayısıyla (azapla) yakalayıverdi. Onları Allah'tan koruyacak kimse olmadı.
22- Çünkü gerçekten onlar Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah onları (azapla) yakalayıverdi. Şüphesiz O kuvvetli olandır cezalandırması şiddetlidir.
23- Andolsun Biz Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik;
24- Firavun'a Haman'a ve Karun'a. Ama onlar: (Bu) Yalan söyleyen bir büyücüdür" dediler.
25- Böylece o Katımız'dan kendilerine bir hak ile geldiği zaman dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli-düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir.
26- Firavun dedi ki: "Bırakın beni Musa'yı öldüreyim de o (gitsin) Rabbine yalvarıp-yakarsın. Çünkü ben sizin dininizi değiştirmesinden ya da yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum."
27- Musa dedi ki: "Gerçekten ben hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden benim de Rabbim sizin de Rabbinize sığınırım."
28- Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz benim Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise (o zaman da) size va'dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah ölçüyü taşıran çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez."
29- "Ey Kavmim bugün mülk sizindir yeryüzünde hüküm sahibi kimselersiniz. Fakat bize Allah’tan dayanılmaz bir azap gelecek olursa bize kim yardımcı olabilecek?" Firavun dedi ki: "Ben size yalnızca gördüğümü (kendi görüşümü) gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum."
30- İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim ben o fırkaların gününe benzer (bir günün felaketine uğrarsınız) diye korkuyorum."
31- "Nuh kavmi Ad Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumuna benzer (bir gün). Allah kullar için zulüm istemez."
32- "Ve ey kavmim doğrusu ben sizin için o feryat (edeceğiniz kıyamet) gününden korkuyorum."
33- "Arkanızı dönüp kaçacağınız gün; sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onu doğruya yöneltecek bulunmaz."
34- "Andolsun daha önce Yusuf da size apaçık belgeler getirmişti. O zaman size getirdikleri hakkında kuşkuya kapılıp durmuştunuz. Sonunda o vefat edince demiştiniz ki; "Allah ondan sonra kesin olarak bir elçi göndermez." İşte Allah ölçüyü taşıran şüpheci kimseyi böyle saptırır."
35- "Ki onlar Allah'ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu) Allah Katında da iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah her mütekebbir zorbanın kalbini böyle mühürler."
36- Firavun (alayla) dedi ki: "Ey Haman bana yüksek bir kule bina et; belki o yollara ulaşabilirim"
37- "Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un hileli-düzeni 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı.
38- İman eden (adam) dedi ki: "Ey Kavmim siz bana tabi olun ben sizi doğru yola iletip-yönelteyim."
39- "Ey kavmim gerçekten bu dünya hayatı yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret (asıl) karar kılınan yurt odur."
40- "Kim bir kötülük işlerse kendi mislinden başkasıyla ceza görmez; kim de -erkek olsun dişi olsun- bir mü'min olarak salih bir amelde bulunursa işte onlar içinde hesapsız olarak rızıklandırılmak üzere cennete girerler."
41- "Ey kavmim ne oluyor ki ben sizi kurtuluşa çağırıyorken siz beni ateşe çağırıyorsunuz."
42- "Siz beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi üstün ve güçlü olan bağışlayan (Allah')a çağırıyorum.
43- "İmkanı yok; gerçekten sizin beni kendisine çağırmakta olduğunuz şeyin dünyada da ahirette de çağrıda bulunma (yetkisi gücü değeri ve bağışlama)sı yoktur. Şüphesiz bizim dönüşümüz Allah'adır. Ölçüyü taşıranlar onlar ateşin halkıdırlar."
44- "İşte size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben de işimi Allah'a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kulları pek iyi görendir."
45- Sonunda Allah onların kurdukları hileli-düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi.
46- Ateş; sabah akşam ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: "Firavun çevresini azabın en şiddetli olanına sokun" (denecek).
47- Ateşin içinde iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: "Gerçekten biz size uymuş (teb'anız) olan kimselerdik. Şimdi siz ateşten bir parçasını olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?
48- Büyüklenen (müstekbir)ler derler ki: "Biz hepimiz (ateşin) içindeyiz; gerçekten Allah kullar arasında hüküm verdi (artık)."
49- Ateşin içinde olanlar cehennem bekçilerine dediler ki: "Rabbinize dua edin; azaptan bir günü (olsun) bize hafifletsin."
50- (Bekçiler "Size kendi Resulleriniz açık belgelerle gelmez miydi?" dediler. Onlar: "Evet" dediler. (Bekçiler "Şu halde siz dua edin" dediler. Oysa kafirlerin duası çıkmazda olmaktan başkası değildir.
51- Şüphesiz Biz elçilerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahidlerin (şahidlik için) duracakları gün elbette yardım edeceğiz.
52- Zalimlere kendi mazeretlerinin hiçbir yarar sağlamayacağı gün; lanet de onlarındır yurdun en kötüsü de.
53- Andolsun Biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrailoğulları'na kitabı miras bıraktık.
54- (Ki o) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir.
55- Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
56- Şüphesiz kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten hakkıyla görendir.
57- Elbette göklerin ve yerin yaratılması insanların yaratılmasından daha büyüktür. Ancak insanların çoğu bilmezler.
58- Kör olanla (basiretle) gören bir olmaz; iman edip salih amellerde bulunanlarla kötülük yapan da. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz.
59- Şüphesiz kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir; bunda hiçbir kuşku yok. Ancak insanların çoğu iman etmiyorlar.
60- Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir.
61- Allah kendisinde sükun bulmanız için geceyi aydınlık olarak da gündüzü sizin için var etti. Şüphesiz Allah insanlara karşı (sınırsız) bir fazl sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar.
62- İşte bu sizin Rabbiniz Allah'tır; herşeyin Yaratıcısı'dır; O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?
63- İşte Allah'ın ayetlerini inkar edenler böyle çevriliyorlar.
64- Allah yeryüzünü sizin için bir karar gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne Yücedir.
65- O Hayy (diri) olandır. O'ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi'ne halis kılanlar olarak O'na dua edin. Alemlerin Rabbine hamd olsun.
66- De ki: "Bana apaçık belgeler gelince sizin Allah'tan başka taptıklarınıza kulluk etmekten kesin olarak menedildim ve alemlerin Rabbine teslim olmakla emrolundum."
67- O'dur ki sizi topraktan sonra bir damla sudan sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak çıkarmakta sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz sonra da yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır).
68- Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi ona yalnızca: "Ol" der o da hemen oluverir.
69- Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenleri görmüyor musun; nasıl da döndürülüyorlar?
70- Ki onlar Kitab'ı ve elçilerimizle gönderdiğimiz şeyleri yalanladılar. Artık yakında bileceklerdir.
71- Boyunlarında demir-halkalar ve (ayaklarında) zincirler olduğu halde sürüklenecekler;
72- Kaynar suyun içinde; sonra ateşte tutuşturulacaklar.
73- Sonra onlara denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız nerede?"
74- "Allah'ın dışında (taptıklarınız)." Dediler ki: "Bizi bırakıp-kayboluverdiler. Hayır biz önceleri (meğer) hiçbir şeye tapar değilmişiz." İşte Allah kafirleri böyle şaşırtıp-saptırır.
75- İşte bu sizin yeryüzünde haksız yere şımarıp-azmanız ve azgınca ölçüyü taşırmanız dolayısıyladır.
76- İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.
77- Şu halde sen sabret hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır. Sonunda ya onlara va'dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar Bize döndürülecekler.
78- Andolsun Biz senden önce elçiler gönderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık. Herhangi bir elçiye Allah'ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah'ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar hüsrana uğramışlardır.
79- Allah O'dur ki kimine binmeniz kiminden yemeniz için size (bir yarar olmak üzere) davarları var etti.
80- Onlarda sizin için yararlar vardır. Onların üstünde göğüslerinizde olan bir hacete (ihtiyaca ve arzuya) ulaşırsınız; onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
81- Size Kendi ayetlerini gösteriyor; artık Allah'ın ayetlerinden hangisini inkar ediyorsunuz?
82- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını bir görsünler. Onlar kendilerinden (sayıca) daha çoktu ve yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından daha üstündüler. Fakat kazandıkları şeyler (azaba karşı) onlara hiçbir şey sağlayamadı.
83- Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman onlar yanlarında olan ilimden dolayı sevinip-böbürlendiler de kendisini alay konusu edindikleri şey onları sarıp-kuşatıverdi.
84- Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman dediler ki: "Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik."
85- Ama Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. (Bu) Allah'ın kulları arasında sürüp-giden sünnetidir. İşte kafirler burada hüsrana uğramışlardır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:34 pm | |
| FUSSİLET SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mim.
2- (Bu Kur'an) Rahman ve Rahim'den indirilmiştir.
3- Bilen bir kavim için ayetleri (çeşitli biçimlerde birer birer) 'fasıllar halinde açıklanmış' Arapça Kur'an (veya okunan) Kitap'tır;
4- Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.
5- Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir kulaklarımızda bir ağırlık bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen (yapabileceğini) yap biz de gerçekten yapıyoruz."
6- De ki: "Ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim. Bana yalnızca sizin İlahınızın bir tek İlah olduğu vahyolunur. Öyleyse O'na yönelin ve O'ndan mağfiret dileyin. Vay haline o müşriklerin."
7- Ki onlar zekatı vermeyenler ve ahireti inkar edenlerdir.
8- Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar; onlar için kesintisiz bir ecir vardır.
9- De ki: "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı inkar ediyor ve O'na birtakım eşler kılıyorsunuz? O alemlerin Rabbidir."
10- Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti.
11- Sonra duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler.
12- Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu üstün ve güçlü olan bilen (Allah)'ın takdiridir.
13- Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse artık de ki: "Ben sizi Ad ve Semud (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyardım."
14- Onlara "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye önlerinden ve arkalarından elçiler gelince dediler ki: "Eğer dileseydi Rabbimiz melekler indirirdi. Bundan dolayı biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar edicileriz.”
15- Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?" Onlar gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar Bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar ediyorlardı.
16- Böylece Biz de onlara dünya hayatında aşağılanma azabını taddırmak için o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik. Ahiret azabı ise daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir.
17- Semud'a gelince; Biz onlara doğru yolu gösterdik fakat onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. Böylece kazandıkları şeyler yüzünden onları alçaltıcı azabın yıldırımı yakalayıverdi.
18- İman edenleri ve sakınanları ise kurtardık.
19- Allah'ın düşmanlarının biraraya getirilip-toplanacakları gün işte onlar ateşe bölükler halinde dağıtılırlar."
20- Sonunda oraya geldikleri zaman işitme görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.
21- Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz."
22- "Siz işitme görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz."
23- "İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız sizi bir yıkıma uğrattı böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız."
24- Şimdi eğer sabredebilirlerse artık onlar için konaklama yeri ateştir. Ve eğer onlar hoşnut olma (dünya)ya dönmek isterlerse artık hoşnut olacaklardan değildirler.
25- Biz onlara birtakım yakın-kimseleri 'kabuk gibi üzerlerine kaplattık' onlar da önlerinde ve arkalarında olanları kendilerine süslü gösterdiler. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce gelip-geçmiş ümmetlerde (yürürlükte tutulan azap) sözü onların üzerine hak oldu. Çünkü onlar hüsrana uğrayan kimselerdi.
26- İnkar edenler dediler ki: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin ve onda (okunurken) yaygaralar koparın. Belki üstün gelirsiniz."
27- Artık gerçekten o inkar edenlere şiddetli bir azap taddıracağız ve yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.
28- Bu Allah'ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkar etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak orada onlar için ebedilik yurdu vardır.
29- İnkar edenler dediler ki: "Rabbimiz cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster ayaklarımızın altına alalım en aşağılarda bulunanlardan olsunlar."
30- Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); onların üzerine melekler iner (ve der ki "Korkmayın ve hüzne kapılmayın size vadolunan cennetle sevinin."
31- "Biz dünya hayatında da ahirette de sizin velileriniziz. Orda nefislerinizin arzuladığı herşey sizindir ve istediğiniz herşey de sizindir."
32- "Çok bağışlayan çok esirgeyen (Allah)tan bir ağırlanma olarak."
33- Allah'a çağıran salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?
34- İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.
35- Buna da sabredenlerden başkası kavuşturulamaz. Ve buna büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz.
36- Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa hemen Allah'a sığın. Çünkü O işitendir bilendir.
37- Gece gündüz güneş ve ay O'nun ayetlerindendir. Siz güneşe de aya da secde etmeyin. Alah’a secde edin ki bunları Kendisi yaratmıştır. Eğer O'na ibadet edecekseniz.
38- Şayet onlar büyüklenecek olurlarsa Rabbinin Katında bulunanlar O'nu gece ve gündüz tesbih ederler ve (bundan) bıkkınlık duymazlar.
39- O'nun ayetlerinden biri de senin gerçekten yeryüzünü huşu içinde (solmuş boynu bükülmüş ve kupkuru) görmendir. Ama Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman deprenir ve kabarır. Şüphesiz onu dirilten ölüleri de elbette dirilticidir. Çünkü O herşeye güç yetirendir.
40- Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar Bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir.
41- Şüphesiz kendilerine zikir gelince onu inkar edenler (ateşin içine bırakılırlar); oysa o aziz (şerefi yüksek üstün) bir Kitap'tır.
42- Batıl ona önünden de ardından da gelemez. (Çünkü Kur'an) Hüküm ve hikmet sahibi çok övülen (Allah)tan indirilmedir.
43- Sana söylenen şeyler senden önceki elçilere söylenenden başkası değildir. Şüphesiz Rabbin hem elbette mağfiret sahibidir hem de acı bir azap sahibidir.
44- Eğer Biz onu A'cemi (Arapça olmayan bir dilde) olan bir Kur'an kılsaydık herhalde derlerdi ki: "Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arap olana A'cemi (Arapça olmayan bir dil)mi?" De ki: "O iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır ve o (Kur'an) onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir."
45- Andolsun Musa'ya kitabı verdik fakat onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden (daha önce) bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı mutlaka aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Gerçekten onlar bundan yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
46- Kim salih bir amelde bulunursa kendi lehinedir kim de kötülük ederse o da kendi aleyhinedir. Senin Rabbin kullara zulmedici değildir.
47- Kıyamet-saatinin ilmi O'na döndürülür. O'nun ilmi olmaksızın hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: "Benim ortaklarım nerede" diye sesleneceği gün dediler ki: "Sana arzettik ki bizden hiçbir şahid yok."
48- Önceden kendilerine taptıkları (bugün) onlardan kaybolup gitti ve onlar kaçacak hiçbir yerleri olmadığını anlamışlardır.
49- İnsan hayır istemekten bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu artık o ye'se düşen bir umutsuzdur.
50- Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet taddırsak mutlaka: "Bu benim (hakkım)dır. Ve ben kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum; eğer Rabbime döndürülsem bile muhakkak O'nun Katında benim için daha güzel olanı vardır." der. Ama andolsun Biz o kafirlere yaptıklarını haber vereceğiz ve andolsun onlara en kaba bir azaptan taddıracağız.
51- İnsana nimet verdiğimiz zaman yüz çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman ise artık o geniş (kapsamlı ve derinlemesine) bir dua sahibidir.
52- De ki: "Gördünüz mü haber verin; eğer o (Kur'an) Allah Katından ise sonra siz onu inkar etmişseniz (bu durumda) uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?"
53- Biz ayetlerimizi hem afakta hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi?
54- Dikkatli olun; gerçekten onlar Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O herşeyi sarıp-kuşatandır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:34 pm | |
| ŞURA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mim.
2- Ayn Sin Kaf.
3- O Aziz ve Hakim olan Allah sana ve senden öncekilere böyle vahyetmektedir.
4- Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. O Yücedir büyüktür.
5- Gökler neredeyse üstlerinden çatlayıp-parçalanacaklar; melekler de Rablerini hamd ile tesbih ederler ve yerde olanlara mağfiret dilerler. Haberiniz olsun; gerçekten Allah bağışlayan ve esirgeyen O'dur.
6- Allah'ın dışında birtakım veliler edinenler ise; Allah onların üzerinde gözetleyicidir. Sen onların üzerinde bir vekil değilsin.
7- İşte Biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün onların) Bir bölümü cennette bir bölümü çılgınca yanan ateşin içerisindedirler.
8- Eğer Allah dileseydi onları herhalde tek bir ümmet kılardı. Ancak O dilediğini Kendi rahmetine sokar. Zalimlere gelince; onlar için ne bir veli vardır ne bir yardımcı (bulursun).
9- Yoksa O'nun dışında birtakım veliler mi edindiler? İşte Allah; veli O'dur ölüleri dirilten O'dur. O herşeye güç yetirendir.
10- Hakkında ihtilafa düştüğünüz herhangi bir şey; artık O'nun hükmü Allah'ındır. İşte Rabbim olan Allah. Ben O'na tevekkül ettim ve yalnızca O'na dönüp-yönelirim.
11- O göklerin ve yerin Yaratıcısı'dır. Size kendi nefislerinizden eşler davarlardan da çiftler var etti. Sizleri bu tarzda türetip-yayıyor. O'nun benzeri gibi olan hiçbir şey yoktur. O işitendir görendir.
12- Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. O dilediğine rızkı genişletip-yayar ve kısar da. Çünkü O herşeyi bilendir.
13- O: "Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin" diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi İbrahim'e Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini buna seçer ve içten Kendisi'ne yöneleni hidayete erdirir.
14- Onlar kendilerine ilim geldikten sonra yalnızca aralarındaki 'tecavüz ve haksızlık' dolayısıyla ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden adı konulmuş bir ecele kadar geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı muhakkak aralarında hüküm verilmiş (iş bitirilmiş)ti. Şüphesiz onların ardından kitaba mirasçı olanlar ise herhalde ona karşı kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
15- Şu halde sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda ‘deliller getirerek tartışma (ya huccete gerek)’ yoktur. Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır. Dönüş O'nadır."
16- O'na icabet olunduktan sonra Allah hakkında (sözde) 'deliller öne sürüp tartışanların' delilleri Rableri Katında geçersizdir. Onların üzerinde bir gazab vardır ve şiddetli azap onlaradır.
17- Ki Allah hak olmak üzere kitabı ve mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır.
18- Onda acele edenler (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler.
19- Allah kullarına karşı lütuf sahibidir; dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir Azizdir.
20- Kim ahiret ekinini isterse Biz ona kendi ekininde artırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur.
21- Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki Allah'ın izin vermediği şeyleri dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.
22- (O gün) Zalimleri kazandıkları dolayısıyla korkuyla titrerlerken görürsün; o (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet bahçelerindedirler. Rableri Katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur.
23- İşte Allah iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa Biz ondaki iyiliği artırırız. Gerçekten Allah bağışlayandır şükredene karşılığını verendir.
24- Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah batılı yok edip-ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O sinelerin özünde olanı bilendir.
25- Kullarından tevbeyi kabul eden kötülükleri affeden ve işlediklerinizi bilen O'dur.
26- O iman edip salih amellerde bulunanlara icabet eder ve onlara Kendi fazlından arttırır. Kafirlere gelince; onlara şiddetli bir azap vardır.
27- Eğer Allah kulları için rızkı (sınırsızca) geniş tutup-yaysaydı gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O dilediği miktar ile indirir. Çünkü O kullarından haberi olandır görendir.
28- O'dur ki onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip-yayar. O Veli'dir Hamid'dir.
29- Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir.
30- Size isabet eden her musibet (ancak) ellerinizin kazandığı dolayısıyladır. (Allah) Çoğunu da affeder.
31- Siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizin Allah'ın dışında ne bir veliniz vardır ne bir yardımcınız.
32- Denizde yüksek dağlar gibi seyreden gemiler O'nun ayetlerindendir.
33- Eğer dileyecek olsa rüzgarı durdurur böylece onun üstünde kalakalırlar. Şüphesiz bunda çokça sabreden çokça şükreden kimse için gerçekten ayetler vardır.
34- Ya da kazandıkları dolayısıyla onları yok eder bir çoğunu da affeder.
35- (Öyle ki) Ayetlerimiz hakkında mücadele edenler kendileri için hiçbir kaçacak yer olmadığını bilip-öğrensinler.
36- Size verilen herhangi bir şey dünya hayatının metaı (kısa süreli faydalanması)dır. Allah Katında olan ise daha hayırlı ve daha süreklidir. (Bu da) iman edip Rablerine tevekkül edenler içindir;
37- (Bunlar) Büyük günahlardan ve çirkin -utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar
38- Rablerine icabet edenler namazı dosdoğru kılanlar işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler
39- Ve haklarına tecavüz edildiği zaman birlik olup karşı koyanlardır.
40- Kötülüğün karşılığı onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O zalimleri sevmez.
41- Kim zulme uğradıktan sonra nusret bulur (hakkını alır)sa artık onlar için aleyhlerinde bir yol yoktur.
42- Yol ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere 'tecavüz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azap vardır.
43- Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz bu azme değer işlerdendir.
44- Allah kimi saptırırsa artık bundan sonra onun hiçbir velisi yoktur. Azabı gördükleri zaman o zalimleri bir görsen; "Geri dönmeye bir yol var mı?" derler.
45- Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar kıyamet günü hem kendi nefislerini hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler kalıcı bir azap içindedirler.
46- Onların Allah'ın dışında kendilerine yardım edecek velileri yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir (çıkış) yolu yoktur.
47- Allah'tan geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden evvel Rabbinize icabet edin. O gün sizin için ne sığınılacak bir yer var ne sizin için inkar (etmeye bir imkan).
48- Şayet onlar sırt çevirecek olurlarsa artık Biz seni onların üzerine bir gözetleyici olarak göndermiş değiliz. Sana düşen yalnızca tebliğdir. Gerçek şu ki Biz insana tarafımızdan bir rahmet taddırdığımız zaman ona sevinir. Eğer onlara kendi ellerinin takdim ettikleri dolayısıyla bir kötülük isabet ederse bu durumda insan bir nankör kesiliverir.
49- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine dişiler armağan eder dilediğine de erkek armağan eder.
50- Veya erkekler ve dişiler olarak çift (ikiz) verir. Dilediğini kısır bırakır. Gerçekten O bilendir güç yetirendir.
51- Kendisiyle Allah'ın konuşması bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip Kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O Yüce olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
52- Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun.
53- Göklerde ve yerde bulunanların tümü Kendisi'ne ait olan Allah'ın yoluna. Haberiniz olsun; işler Allah'a döner. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:34 pm | |
| ZUHRUF SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mim.
2- Apaçık Kitab’a andolsun;
3- Gerçekten Biz onu belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur'an kıldık.
4- Şüphesiz o Bizim Katımız'da olan Ana kitaptadır; çok yücedir hüküm ve hikmet doludur.
5- Siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz diye şimdi o zikri (öğüt ve hatırlatma dolu Kur'an'ı) sizden (uzaklaştırıp) bir yana mı bırakalım?
6- Oysa Biz öncekiler içinde nice peygamber(ler) gönderdik.
7- Onlara bir peygamber gelmeyiversin mutlaka onunla alay ederlerdi.
8- Biz de kuvvet bakımından onlardan daha üstün olan (toplum)ları yıkıma uğrattık. Öncekilerin örneği geçti.
9- Andolsun onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan tartışmasız: "Onları üstün ve güçlü (Aziz) olan bilen (Allah) yarattı" diyecekler.
10- Ki O yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size (birtakım) yollar var etti.
11- Ki O belli bir miktar ile gökten su indirdi de onunla ölü bir memleketi ‘dirilttik (ve her yanına yeniden hayat) yaydık'; siz de böyle (kabirlerinizden diriltilip) çıkarılacaksınız.
12- Ki O bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti.
13- Onların sırtlarına binip-doğrulmanız sonra doğrulduğunuz zaman Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: "Bunlara bizim için boyun eğdiren (Allah) ne Yücedir yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık" demeniz için.
14- Ve biz elbette Rabbimiz'e çevrilip-döneceğiz."
15- (Buna rağmen) Kendi kullarından O'na bir parça kılıp-yakıştırdılar. Doğrusu insan açıkça bir nankördür.
16- Yoksa O yarattıklarından kızları (kendine) edindi ve erkekleri size mi ayırdı?
17- Oysa onlardan biri O Rahman (olan Allah) için verdiği örnek ile (kız çocuğunun doğumuyla) müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesilmiş olarak kahrından yutkundukça yutkunur.
18- Onlar süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayan (kızlar)ı mı (Allah'a yakıştırıyorlar)?
19- Onlar ki Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri yaratılışlarına şahit mi oldular? Onların şahitlikleri yazılacak ve (bundan dolayı) sorumlu tutulacaklar.
20- Dediler ki: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı biz onlara ibadet etmezdik." Onların bundan yana hiçbir bilgileri yoktur. Onlar yalnızca 'zan ve tahminle yalan söylüyorlar.'
21- Yoksa Biz bundan önce kendilerine bir kitap verdik de şimdi ona mı tutunuyorlar?
22- Hayır; dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş (kimse)leriz."
23- İşte böyle senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım mutlaka onun 'refah içinde şımarıp azan önde gelenleri' (şöyle) demişlerdir: "Gerçekten biz atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz."
24- (O peygamberlerden her biri de şöyle) Demiştir: "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?" Onlar da demişlerdi ki: "Doğrusu biz kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız."
25- Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu?
26- Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki: "Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım."
27- "(Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir."
28- Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı.
29- Hayır; Ben onları ve atalarını kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım-yaşattım.
30- Ancak kendilerine hak gelince dediler ki: "Bu bir büyüdür doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız."
31- Ve dediler ki: "Bu Kur'an iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?"
32- Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık ve onlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü 'teshir etmesi için bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti; toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır.
33- Eğer insanlar (Allah'a karşı isyanda birleşip) tek bir ümmet olacak olmasaydı Rahman’ı (Allah'ı) inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık.
34- Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar
35- Ve (daha nice) çekici-süsler (de verirdik). Bütün bunlar yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise Rabbinin Katında muttakiler içindir.
36- Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu onun bir yakın dostudur.
37- Gerçekten bunlar (bu şeytanlar) onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar.
38- Sonunda Bize geldiği zaman der ki: "Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)."
39- (Bu söylenmeleriniz) Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız.
40- Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin?
41- Şu halde Biz seni alıp-götürürsek elbette onlardan intikam alacağız.
42- Ya da kendilerine va'dettiğimiz şeyi onlara gösteririz ki Biz gerçekten onların üstünde güç yetirenleriz.
43- Şu halde sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin.
44- Ve şüphesiz o (Kur'an) senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.
45- Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor: Biz Rahman (olan Allah)ın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldık mı (hiç)?
46- Andolsun Biz Musa'yı Firavun'a ve onun 'önde gelen çevresine' ayetlerimizle gönderdik. O da dedi ki: "Gerçekten ben alemlerin Rabbinin elçisiyim."
47- Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman bir de ne görsün onlar bunlara (alay edip) gülüyorlar.
48- Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiçbir ayet göstermedik. Belki dönerler diye onları azapla yakalayıverdik.
49- Ve onlar dediler ki: "Ey büyücü sende olan ahdi (sana verdiği sözü) adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız."
50- Fakat onlardan azabı çekip-giderince bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.
51- Firavun kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki: "Ey kavmim Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz?"
52- "Yoksa ben şundan daha hayırlı değil miyim ki o aşağı (sınıftan) bir zavallı ve neredeyse (sözü) açıklamadan yoksun olan (biri)dir."
53- "Bu durumda (eğer doğruysa) üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi?"
54- Böylelikle kendi kavmini küçümsedi onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar fasık olan bir kavimdi.
55- Sonunda Bizi öfkelendirince Biz de onlardan intikam aldık böylece onları toplu olarak suda boğduk.
56- Bu suretle onları sonradan gelecekler için bir selef ve bir örnek kıldık.
57- Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince senin kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar.
58- Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye (örnek) verdiler. Hayır onlar 'tartışmacı ve düşman' bir kavimdir.
59- O yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları'na bir örnek kıldık.
60- Eğer Biz dilemiş olsaydık elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı.
61- Şüphesiz o kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur.
62- Şeytan sakın sizi (Allah'ın yolundan) alıkoymasın. Gerçekten o sizin için açıkça bir düşmandır.
63- İsa açık belgelerle gelince dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
64- "Şüphesiz Allah O benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur."
65- Sonra içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara.
66- Onlar hiç şuurunda değilken kendilerine apansız geliverecek olan kıyamet-saatinden başkasını mı gözlüyorlar?
67- Muttakiler hariç olmak üzere o gün dostların kimi kimine düşmandır.
68- "Ey kullarım bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız."
69- "Ki onlar Benim ayetlerime iman edenler ve Müslüman olanlardır."
70- "Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız."
71- "Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız."
72- "İşte yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur."
73- "Orda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz."
74- Şüphesiz suçlu-günahkarlar cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.
75- Onlardan (azap) hafifletilmeyecek ve orda onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir.
76- Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir.
77- (Cehennem bekçisine "Ey Malik (bekçi) Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O: "Gerçek şu ki siz (burda) kalacak kimselersiniz" dedi.
78- "Andolsun size hakkı getirdik fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz."
79- Yoksa onlar işi sıkı mı tuttular? İşte şüphesiz Biz de işi sıkı tutanlarız.
80- Yoksa onlar; gerçekten Bizim sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçilerimiz de (herşeyi) yazıyorlar.
81- De ki: "Eğer Rahman (olan Allah)'ın çocuğu olsaydı ona tapanların ilki ben olurdum."
82- Göklerin ve yerin Rabbi Arş'ın Rabbi (olan Allah) onların nitelendirdiklerinden Yücedir.
83- Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar dalsınlar ve oynaya dursunlar.
84- Göklerde İlah ve yerde İlah O'dur. O hüküm ve hikmet sahibidir bilendir.
85- Göklerin yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisi'nin olan (Allah) ne Yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O'nun Katındadır ve O'na döndürüleceksiniz.
86- O'nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka.
87- Andolsun onlara: "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olsan elbette: "Allah" diyecekler. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorlar?
88- Onun: "Ya Rab" demesi hakkı için şüphesiz onlar imana gelmez bir kavimdirler.
89- Şimdi sen 'aldırış etmeksizin onlardan yüz çevir' ve: "Selam" de. Artık onlar bileceklerdir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:34 pm | |
| DUHAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mim.
2- Apaçık Kitab'a andolsun;
3- Gerçekten Biz onu mübarek bir gecede indirdik gerçekten Biz uyaranlarız.
4- Ki onda (o gecede) her hikmetli iş ayrılır.
5- Katımız'dan bir emir ile; doğrusu Biz (insanlara elçi) gönderenleriz.
6- Rabbinden bir rahmet olarak. Şüphesiz O işitendir bilendir.
7- Eğer kesin bir bilgiyle inanıyorsanız (Allah) göklerin yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabbidir.
8- O'ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir geçmiş atalarınızın da Rabbidir.
9- Hayır onlar şüphe içindedirler; oynayıp-oyalanıyorlar.
10- Öyleyse sen göğün açıkça bir duman getireceği günü gözle;
11- (Bu duman) insanları sarıp-kuşatıverir. İşte bu acı bir azaptır.
12- "Rabbimiz azabı üstümüzden açıp-gider; çünkü biz (artık) iman edicileriz."
13- Onlar için öğüt alıp-düşünmek nerede? Onlara açıklayan bir elçi gelmişti.
14- Sonra ondan yüz çevirdiler ve dediler ki: "(Bu) Öğretilmiştir bir delidir."
15- Biz sizden bu azabı biraz açıp-gidereceğiz; (ama yine) dönecek olanlarsınız siz.
16- Büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün elbette Biz intikam alacağız.
17- Andolsun Biz kendilerinden önce Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti;
18- "Allah'ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben sizin için güvenilir bir elçiyim" (demişti).
19- "Allah'a karşı büyüklenmeyin; şüphesiz size apaçık bir delil getiriyorum."
20- "Ve doğrusu ben sizin taşa tutmanızdan benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan (Allah)a sığındım."
21- "Eğer bana inanmıyorsanız bu durumda benden kopup-ayrılın."
22- Sonunda Rabbine: "Gerçekten bunlar suçlu-günahkar bir kavimdirler" diye dua etti.
23- (Allah da "Öyleyse kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir muhakkak takip edileceksiniz." (diye duasını kabul edip cevap verdi).
24- "Denizi durgun ve açık bırak. Çünkü suda boğulacak bir ordudur."
25- Onlar nice bahçeler ve pınarlar terk etmişlerdi;
26- (Nice) Ekinler güzel konaklar
27- Ve içlerinde 'sevinç ve mutluluk içinde' yaşadıkları nimetler
28- İşte böyle; Biz bunları başka bir kavme miras olarak verdik.
29- Onlar için ne gök ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi.
30- Andolsun Biz İsrailoğulları'nı o alçaltıcı azaptan kurtardık.
31- Firavun'dan. Çünkü o ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.
32- Andolsun Biz onları bir ilim üzere alemlere üstün kıldık.
33- Ve onlara her birinde açık birer imtihan bulunan ayetler verdik.
34- Muhakkak bunlar da diyorlar ki:
35- "(Bütün herşey) Bizim yalnızca ilk ölümümüzdür; biz yeniden diriltilip-kaldırılacak değiliz."
36- "Eğer doğru sözlüyseniz şu halde atalarımızı getirin bakalım."
37- Onlar mı hayırlı yoksa Tübba' kavmi ve onlardan öncekiler mi? Biz onları yıkıma uğrattık. Çünkü onlar suçlu-günahkardı.
38- Biz gökleri yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık.
39- Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
40- Şüphesiz o (hakkı batıldan haklıyı haksızdan) ayırma günü hepsinin (hesaba çekilecekleri) vakitleridir.
41- O gün bir dost dosttan herhangi bir şeyle yarar sağlayamaz. Ve onlara yardım edilmez.
42- Ancak Allah'ın rahmet ettiği başka. Şüphesiz O üstün ve güçlü olandır esirgeyendir.
43- Doğrusu o zakkum ağacı;
44- Günahkar olanın yemeğidir.
45- Pota gibi; karınlarda kaynar-durur;
46- Kaynar-suyun kaynaması gibi.
47- "Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin."
48- "Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;"
49- "(Azabı) Tad; çünkü sen (kendince) üstün onurluydun."
50- "Gerçekten bu sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir."
51- Muttakilere gelince; muhakkak onlar güvenli bir makamdadırlar.
52- Cennetlerde ve pınarlarda
53- Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler karşılıklı (otururlar).
54- İşte böyle; ve Biz onları iri gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
55- Orda güvenlik içinde her türlü meyveyi istiyorlar;
56- Orda ilk ölümün dışında başka ölüm tadmazlar. Ve (Allah da) onları cehennem azabından korumuştur.
57- Senin Rabbinden bir fazl ve (lütuf) olarak. İşte büyük 'mutluluk ve kurtuluş' budur.
58- Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye Biz onu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık.
59- Öyleyse sen gözleyip-bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:35 pm | |
| CASİYE SURESİ
CASİYE SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mim.
2- Kitab'ın indirilmesi üstün ve güçlü olan hüküm ve hikmet sahibi Allah'tandır.
3- Şüphesiz mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır.
4- Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır.
5- Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veya aykırılığında) Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır.
6- İşte bunlar Allah'ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler?
7- Gerçeği sürekli ters yüz eden günaha düşkün olan herkesin vay haline.
8- Kendisine Allah'ın ayetleri okunurken işitir sonra müstekbirce (inatla büyüklük taslayarak) sanki işitmemiş gibi ısrar eder. Artık sen onu acı bir azapla müjdele.
9- Ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman alay konusu edinir. İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.
10- Arkalarından cehennem (onları izlemektedir). Kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamaz. Allah'tan başka edindikleri veliler de. Onlar için büyük bir azap vardır.
11- İşte bu (Kur'an) bir hidayettir. Rablerinin ayetlerini inkar edenler ise onlar için (en) iğrenç olanından acı bir azap vardır.
12- Allah; Kendi emriyle gemiler akıp gitsin ve O'nun fazlından ararsınız diye sizin için denize boyun eğdirdi. Umulur ki şükredersiniz.
13- Kendinden (bir nimet olarak) göklerde ve yerde olanların tümüne sizin için boyun eğdirdi. Şüphesiz bunda düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır.
14- İman edenlere de ki: "(Allah'ın) Onları kazandıklarıyla cezalandırması için Allah'ın günlerini ummayanları (şimdilik) bağışlasınlar."
15- Kim salih bir amelde bulunursa kendi lehinedir kim kötülük yaparsa artık o da kendi aleyhinedir. Sonra siz Rabbinize döndürüleceksiniz.
16- Andolsun Biz İsrailoğulları'na kitap hüküm ve peygamberlik verdik onları temiz ve güzel şeylerle rızıklandırdık ve onları alemlere üstün kıldık.
17- Ve onlara bu emirden açık belgeler verdik. Fakat onlar kendilerine ilim geldikten sonra yalnızca aralarındaki 'hakka tecavüz ve azgınlıktan' dolayı ihtilafa düştüler. Şüphesiz Rabbin hakkında ihtilafa düştükleri şeyde kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
18- Sonra seni de bu emirden bir şeriat üzerine kıldık; öyleyse sen ona uy ve bilmeyenlerin heva (istek ve tutku)larına uyma.
19- Çünkü onlar Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise muttakilerin velisidir.
20- Bu (Kur'an) insanlar için basiret (nuruyla Allah'a yönelten ayet)lerdir kesin bilgiyle inanan bir kavim için de bir hidayet ve bir rahmettir.
21- Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar.
22- Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyle ki her nefis kazandıklarıyla karşılık görsün. Onlara zulmedilmez.
23- Şimdi sen kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz?
24- Dediler ki: "(Bütün olup biten) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiçbir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar.
25- Onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman onların (sözde) delilleri: "Eğer doğru sözlüler iseniz atalarımızı (diriltip) getirin" demekten başkası değildir.
26- De ki: "Allah sizi diriltiyor sonra sizi öldürüyor sonra kendisinde hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi biraraya getirip-toplayacaktır. Ancak insanların çoğu bilmezler."
27- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyamet-saatinin kopacağı gün (işte) o gün batılda olanlar hüsrana uğrayacaklardır.
28- O gün sen her ümmeti diz üstü çökmüş (veya toplanmış) olarak görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağrılır. "Bugün yaptıklarınızla karşılık göreceksiniz."
29- "Bu Bizim kitabımızdır; sizin aleyhinizde hak ile konuşuyor. Gerçekten Biz sizin yaptıklarınızı yazıyorduk."
30- Artık iman edip salih amellerde bulunanlara gelince; Rableri onları Kendi rahmetine sokar. İşte apaçık olan 'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur.
31- İnkar edenlere gelince; "Size karşı ayetlerim okunduğunda büyüklük taslayan (müstekbir olan)lar ve suçlu-günahkar bir kavim olanlar sizler değil miydiniz?"
32- "Gerçekten Allah'ın va'di haktır kıyamet-saatinde hiçbir kuşku yoktur" denildiği zaman siz: "Kıyamet-saati de neymiş biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz.
33- Onların yaptıkları şeylerin kötülüğü kendileri için açığa çıktı ve alay konusu edindikleri de onları sarıp-kuşattı.
34- Denildi ki: "Bugününüzle karşılaşmayı unuttuğunuz gibi Biz de sizi bugün unutuyoruz. Barınma yeriniz ateştir. Ve sizin için hiçbir yardımcı yoktur."
35- "Bunun nedeni şudur: Çünkü siz Allah'ın ayetlerini alay konusu edindiniz; dünya hayatı da sizi aldattı." Böylece ne ordan (ateşten) çıkarılırlar ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilir.
36- Şu halde hamd göklerin Rabbi yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi Allah'ındır.
37- Göklerde ve yerde büyüklük O'nundur. O üstün ve güçlüdür hüküm ve hikmet sahibidir | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:35 pm | |
| AHKAF SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ha Mim.
2- Kitab'ın indirilmesi üstün ve güçlü hüküm ve hikmet sahibi Allah'tandır.
3- Biz gökleri yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) olarak yarattık. İnkar edenler ise uyarıldıkları şeyden yüz çeviren(kimseler)dir.
4- De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız yerden neyi yaratmışlar bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa bana getirin."
5- Allah'ı bırakıp kıyamet gününe kadar kendisine icabet etmeyecek şeylere tapandan daha sapmış kimdir? Oysa onlar bunların tapmalarından habersizdirler.
6- İnsanlar haşrolunduğu (biraraya getirildiği) zaman (Allah'tan başka taptıkları) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibadet etmelerini de tanımazlar.
7- Onlara açık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman o inkar edenler kendilerine gelmiş olan hak için dediler ki: "Bu apaçık bir büyüdür."
8- Yoksa: "Kendisi onu uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Eğer ben uydurdumsa bu durumda siz Allah'tan bana (gelecek) hiçbir şeye malik (engel) olamazsınız. Sizin kendisi (Kur'an) hakkında ne taşkınlıklar yaptığınızı O daha iyi bilendir. Benimle sizin aranızda şahid olarak O yeter. O çok bağışlayandır çok esirgeyendir."
9- De ki: "Ben elçilerden bir türedi değilim bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim."
10- De ki: "Gördünüz mü-haber verin; eğer (bu Kur'an) Allah Katından ise siz de onu inkar etmişseniz ve İsrailoğulları'ndan bir şahid bunun bir benzerine şahidlik edip iman etmişse ve siz de büyüklük taslamışsanız (bunun sonucu ne olacak)? Şüphesiz Allah zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez.
11- İnkar edenler iman edenler için dediler ki: "Eğer O (Kur'an veya iman) hayırlı bir şey olsaydı ona bizden önce koşup-yetişemezlerdi." Oysa onlar onunla hidayete ermediklerinden: "Bu eski bir yalandır" diyecekler.
12- Bundan önce de bir rehber (imam) ve bir rahmet olarak Musa'nın kitabı var. Bu da zulmedenleri uyarmak ve ihsanda bulunanlara bir müjde olmak üzere (kendinden önceki kitapları) doğrulayıcı ve Arapça bir dil ile olan bir Kitap'tır.
13- Şüphesiz: "Bizim Rabbimiz Allah'tır" deyip sonra doğru bir istikamet tutturanlar (yok mu); artık onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
14- İşte onlar cennet halkıdır; yaptıklarına karşılık olmak üzere içinde ebedi olarak kalacaklardır.
15- Biz insana 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca dedi ki: "Rabbim bana anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım."
16- İşte bunlar; yaptıklarının en güzelini kabul ederiz ve kötülüklerinden geçeriz; (bunlar) cennet halkı içindedirler. (İşte bu) Onlara va'dolunan doğru bir vaaddir.
17- O kimse ki anne ve babasına: "Öf size benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni (diriltilip) çıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" dedi. O ikisi (anne ve babası) ise Allah'a yakararak: "Yazıklar sana iman et şüphesiz Allah'ın va'di haktır." (derler; fakat) O: "Bu geçmişlerin masallarından başkası değildir" der.
18- İşte bunlar cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azap) sözü üzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.
19- Her biri için yaptıklarınızdan dolayı dereceler vardır; öyle ki amelleri kendilerine eksiksizce ödensin ve onlar zulme de uğratılmazlar.
20- İnkar edenler ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denir "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız."
21- Ad'ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar gelip geçmişti; hani o Ahkaf'taki kavmini: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin gerçekten ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım" diye uyarmıştı.
22- Dediler ki: "Sen bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan tehdit ettiğin şeyi bize getir."
23- Dedi ki: "İlim ancak Allah Katındadır. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum; ancak sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum."
24- Derken onu (azabı) vadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman "Bu bize yağmur yağdıracak bir buluttur" dediler. Hayır o kendisi için acele ettiğiniz şeydir. Bir rüzgar; onda acı bir azap vardır.
25- Rabbinin emriyle herşeyi yerle bir eder. Böylece meskenlerinden başka hiçbir şey(leri) görünemez duruma düştüler. İşte Biz suçlu-günahkar bir kavmi böyle cezalandırırız.
26- Andolsun Biz onları sizleri kendisinde yerleşik kılmadığımız yerlerde (size vermediğimiz güç ve iktidar imkanlarıyla) yerleşik kıldık ve onlara işitme görme (duygularını) ve gönüller verdik. Ancak ne işitme ne görme (duyuları) ve ne gönülleri kendilerine herhangi bir şey sağlamadı. Çünkü onlar Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay konusu edindikleri şey onları sarıp-kuşattı.
27- Andolsun Biz çevrenizde bulunan şehirlerden (birçoğunu) yıkıma uğrattık ve belki dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık.
28- Bu durumda Allah'ı bırakıp yakınlık (sağlamak) için edindikleri ilahlar onlara yardım etselerdi ya. Hayır onlar kendilerinden kaybolup gittiler. Bu (yalancı ilahlar ve onlara yükledikleri) onların yalanları ve uydurduklarıdır.
29- Hani cinlerden birkaçını Kur'an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman dediler ki: "Kulak verin;" sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler.
30- Dediler ki: "Ey kavmimiz gerçekten biz Musa'dan sonra indirilen kendinden öncekileri doğrulayan bir Kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yöneltip-iletmektedir."
31- "Ey kavmimiz Allah'a davet edene icabet edin ve O’na iman edin; günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun."
32- "Kim Allah'a davet edene icabet etmezse artık o yeryüzünde (Allah'ı aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka) velileri yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler."
33- Onlar görmüyorlar mı ki gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmaktan yorulmayan (Allah) ölüleri de diriltmeye güç yetirir. Hayır; gerçekten O herşeye güç yetirendir.
34- İnkar edenler ateşe sunulacakları gün (onlara şöyle denir "Bu gerçek değil miymiş?" Onlar: "Rabbimiz'e andolsun evet (öyledir)" derler. (Allah da "Öyleyse inkar ettiklerinizden dolayı azabı tadın" dedi.
35- Artık sen sabret; Resullerden azim sahiplerinin sabrettikleri gibi Onlar için de acele etme. Onlar tehdit edildikleri şeyi (azabı) gördükleri gün sanki gündüzün yalnızca bir saati kadar yaşamış(olacak)lardır. (Bu) Bir tebliğdir. Artık fasık olan bir kavimden başkası yıkıma uğratılır mı? | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:35 pm | |
| MUHAMMED SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Onlar ki inkar ettiler ve Allah'ın yolundan alıkoydular (işte Allah da) onların amellerini giderip-boşa çıkarmıştır.
2- İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed'e indirilen (Kur'an)a -ki o Rablerinden bir haktır- iman edenlerin (Allah) kötülüklerini örtüp-bağışlamış durumlarını düzeltip-ıslah etmiştir.
3- İşte böyle; hiç şüphesiz inkar edenler batıl olana uymuşlar; ve hiç şüphesiz iman edenler Rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Allah insanlara kendi örneklerini böyle vererek gösteriyor.
4- Öyleyse inkar edenlerle (savaş sırasında) karşı karşıya geldiğiniz zaman hemen boyunlarını vurun; sonunda onları 'iyice bozguna uğratıp zafer kazanınca da' artık (esirler için) bağı sımsıkı tutun. Bundan sonra ya bir lütuf olarak (onları bırakın) veya bir fidye (karşılığı salıverin). Öyle ki savaş ağırlıklarını bıraksın (sona ersin). İşte böyle; eğer Allah dilemiş olsaydı elbette onlardan intikam alırdı. Ancak (savaş) sizleri birbirinizle denemesi içindir. Allah yolunda öldürülenlerin ise; kesin olarak (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmaz.
5- Onları hidayete erdirecek ve durumlarını düzeltip-ıslah edecektir.
6- Ve onları kendilerine tarif edip-tanıttığı cennete sokacaktır.
7- Ey iman edenler eğer siz Allah'a (Allah adına İslama ve Müslümanlara) yardım ederseniz O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır.
8- İnkar edenler ise yüzükoyun-düşüş onlara olsun; (Allah) amellerini giderip-boşa çıkarmıştır.
9- İşte böyle; çünkü onlar Allah'ın indirdiğini çirkin (kerih) gördüler bundan dolayı O da onların amellerini boşa çıkardı.
10- Onlar yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Allah onları yerle bir etti. O kafirler için de bunun bir benzeri vardır.
11- İşte böyle; çünkü Allah iman edenlerin velisidir; kafirlerin ise velisi yoktur.
12- Şüphesiz Allah iman edip salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar. İnkar edenler ise metalanırlar ve hayvanların yemesi gibi yerler; ateş onlar için bir konaklama yeridir.
13- Seni sürüp-çıkaran memleketinden kuvvet bakımından daha üstün nice memleketler vardı ki Biz onları yıkıma uğrattık da kendileri için hiçbir yardımcı yoktu.
14- Şimdi Rabbinden apaçık bir belge üzerinde bulunan kimse kötü ameli kendisine 'süslü ve çekici gösterilmiş' ve kendi heva (istek ve tutku)larına uyan kimseler gibi midir?
15- Takva sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar tadı değişmeyen sütten ırmaklar içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi) ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?
16- Onlardan kimi gelip seni dinler. Nitekim yanından çıkıp-gittikleri zaman ilim verilenlere derler ki: "O biraz önce ne söyledi?" İşte onlar; Allah onların kalplerini mühürlemiştir ve onlar kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır.
17- Hidayeti bulmuş olanlara gelince; (Allah) hidayetlerini artırmış ve takvalarını vermiştir.
18- Artık onlar kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar?
19- Şu halde bil; gerçekten Allah'tan başka İlah yoktur. Hem kendi günahın hem mü'min erkekler ve mü'min kadınlar için mağfiret dile. Allah sizin dönüp-dolaşacağınız yeri bilir konaklama yerinizi de.
20- İman edenler derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman kalplerinde hastalık olanların üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):
21- İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman şayet Allah'a sadakat gösterselerdi şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu.
22- Demek 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız öyle mi?
23- İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir.
24- Öyle olmasa Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş?
25- Şüphesiz kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra gerisin geri (küfre) dönenleri şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır.
26- İşte böyle; çünkü gerçekten onlar Allah'ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: "Size bazı işlerde itaat edeceğiz." Oysa Allah sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor.
27- Öyleyse melekler yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak?
28- İşte böyle; çünkü gerçekten onlar Allah'ı gazablandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah) amellerini boşa çıkardı.
29- Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?
30- Eğer Biz dilersek sana onları elbette gösteririz böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun sen onları sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah amellerinizi bilir.
31- Andolsun Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız).
32- Şüphesiz inkar edenler Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar' kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. (Allah) Onların amellerini boşa çıkaracaktır.
33- Ey iman edenler Allah'a itaat edin Resûl’e itaat edin ve kendi amellerinizi geçersiz kılmayın.
34- Şüphesiz inkar edenler Allah'ın yolundan alıkoyanlar sonra ölenler; işte Allah onlara kesinlikle mağfiret etmeyecektir.
35- Öyleyse siz üstün (bir durumda) iken barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe düşmeyin. Allah sizinle beraberdir; O sizin amellerinizi asla eksiltmez.
36- Gerçekten dünya hayatı ancak bir oyun ve tutkulu bir oyalanmadır. Eğer iman ederseniz ve sakınırsanız O size ecirlerinizi verir ve mallarınızı da istemez.
37- Eğer sizden onları(n tümünü) isteyip sizi çıplak bırakacak olursa cimrilik edersiniz ve sizin kinlerinizi de ortaya çıkarmış olur.
38- İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse artık o ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız sizden başka bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar sizin benzeriniz de olmazlar. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 2:35 pm | |
| FETİH SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Şüphesiz Biz sana apaçık bir fetih verdik.
2- Öyle ki Allah senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin.
3- Ve Allah sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin.
4- Mü'minlerin kalplerine imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye 'güven duygusu ve huzur' indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır: Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
5- (Bütün bunlar) Mü'min erkekleri ve mü'min kadınları içinde ebedi kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere sokması ve kötülüklerini örtüp-bağışlaması içindir. İşte bu Allah Katında 'büyük kurtuluş ve mutluluk’tur.
6- Bir de; kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. O kötülük çemberi tepelerine insin. Allah onlara karşı gazablanmış onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.
7- Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
8- Şüphesiz Biz seni bir şahid bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
9- Ki Allah'a ve Resûlü’ne iman etmeniz O’nu savunup-desteklemeniz O’nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için.
10- Şüphesiz sana biat edenler ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Şu halde kim ahdini bozarsa artık o ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse artık O da ona büyük bir ecir verecektir.
11- Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır Allah yaptıklarınızı haber alandır."
12- Hayır siz Peygamberin ve mü'minlerin ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz.
13- Kim Allah'a ve Resûlü’ne iman etmezse (bilsin ki) gerçekten Biz kafirler için çılgınca yanan bir ateş hazırlamışızdır.
14- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dilediğine mağfiret eder dilediğini azaplandırır. Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.
15- (Savaştan) Geride bırakılanlar siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır onlar pek az anlayan kimselerdir.
16- Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz Allah size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz sizi acı bir azap ile azaplandırır."
17- Kör olana güçlük (sorumluluk) yoktur topal olana güçlük yoktur hasta olana da güçlük yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederse (Allah) onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de sırt çevirirse onu acı bir azap ile azaplandırır.
18- Andolsun Allah sana o ağacın altında biat ederlerken mü'minlerden razı olmuştur kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir ve onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.
19- Ve alacakları birçok ganimetleri de. Allah üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
20- Allah alacağınız daha birçok ganimetleri size va'detti bunu size hemencecik verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki (bu) mü'minler için bir ayet olsun ve sizi dosdoğru bir yola yöneltsin.
21- Ve (daha) başka (nice nimetler de ki) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz; (ama) gerçekten Allah onları kuşatmıştır. Allah herşeye güç yetirendir.
22- Kafir olanlar sizinle savaşmış olsalardı arkalarını dönüp kaçarlardı; sonra ne bir veli (koruyucu dost) ne bir yardımcı bulamazlardı.
23- (Bu) Allah'ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın.
24- Onlara karşı size zafer verdikten sonra Mekke'nin göbeğinde ellerini sizden ve sizin de ellerinizi onlardan çeken O'dur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
25- Ki onlar inkar ettiler sizi Mescid-i Haram'dan ve durdurulmakta (bekletilmekte) olan hediyeleri (kurbanları) yerlerine varmaktan alıkoydular. Eğer kendilerini bilmediğiniz mü'min erkekler ve mü'min kadınları bilgisizlik dolayısıyla darmadağın edip de bu yüzden size 'dayanılmaz bir sıkıntı' dokunmayacak olsaydı (o zaman durum farklı olurdu. Durumunun böyle olması) Allah'ın dilediğini rahmetine sokması içindir. Eğer (karışık yaşayan mü'minler) seçilip ayrılmış olsalardı muhakkak içlerinden inkar edenleri acı bir azap ile azaplandırırdık.
26- Hani o inkar edenler kendi kalplerinde 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti) cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları zaman hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu." Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler. Allah herşeyi hakkıyla bilendir.
27- Andolsun Allah elçisinin gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse mutlaka siz Mescid-i Haram'a güven içinde saçlarınızı tıraş etmiş (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah sizin bilmediğinizi bildi böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.
28- Ki O elçilerini hidayetle ve hak din ile diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter.
29- Muhammed Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları rüku edenler secde edenler olarak görürsün; onlar Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış derken onu kuvvetlendirmiş derken kalınlaşmış sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmiştir. | |
|
| |
| Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. | |
|