| Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. | |
|
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:38 pm | |
| 70- Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı sonra bir münadi (şöyle) seslendi: "Ey kafile sizler gerçekten hırsızsınız."
71- Onlara doğru yönelerek: "Neyi kaybettiniz?" dediler.
72- Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik kim onu (bulup) getirirse (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."
73- "Allah adına hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."
74- "Öyleyse" dediler. "Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?"
75- Dediler ki: "Bunun cezası (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız."
76- Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah'ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
77- Dediler ki: "Şayet çalmış bulunuyorsa bundan önce onun kardeşi de çalmıştı." Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı (ve içinden): "Siz daha kötü bir konumdasınız" dedi. "Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir."
78- Dediler ki: "Ey Vezir gerçek şu ki bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz seni iyilik yapanlardan görmekteyiz."
79- Dedi ki: "Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında birisini alıkoymamızdan Allah'a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz."
80- Ondan umutlarını kestikleri zaman (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki: "Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır."
81- "Dönün babanıza ve deyin ki: '-Ey babamız senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz."
82- "İçinde (yaşamakta) olduğumuz şehre sor hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz."
83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o "Hayır" dedi. "Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O bilenin hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi'dir."
84- Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: "Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım" dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu."
85- "Allah adına hayret" dediler. "Hala Yusuf'u anıp durmaktasın. Sonunda (ya kahrından) hastalanacaksın ya da helake uğrayanlardan olacaksın."
86- Dedi ki: "Ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum. Ben Allah'tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum."
87- "Oğullarım gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez."
88- Böylece onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman dediler ki: "Ey Vezir bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah tasaddukta bulunanlara karşılığını verir."
89- (Yusuf) Dedi ki: "Sizler cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?"
90- "Sen gerçekten Yusuf musun sensin öyle mi?" dediler. "Ben Yusuf'um" dedi. "Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki kim sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz."
91- Dediler ki: "Allah adına hayret Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik."
92- Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O merhametlilerin (en) merhametlisidir."
93- "Bu gömleğimle gidin de babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin."
94- Kafile (Mısır'dan) ayrılmaya başladığı zaman babaları dedi ki: "Eğer beni bunamış saymıyorsanız inanın Yusuf'un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum."
95- "Allah adına hayret" dediler. "Sen hala geçmişteki yanlışlığındasın."
96- Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: "Ben size bilmediğinizi Allah'tan gerçekten biliyorum demedim mi?"
97- (Çocukları da "Ey babamız bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik" dediler.
98- "İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O bağışlayandır esirgeyendir" dedi.
99- Böylece onlar (gelip) Yusuf'un yanına girdikleri zaman anne ve babasını bağrına bastı ve dedi ki: "Allah'ın dilemesiyle Mısır'a güvenlik içinde giriniz."
100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: "Ey Babam bu daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra (O) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen hüküm ve hikmet sahibi O'dur."
101- "Rabbim Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat."
102- Bu sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
103- Sen şiddetle arzu etsen bile insanların çoğu iman edecek değildir.
104- Oysa ki sen buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun. O alemler için yalnızca bir 'öğüt ve hatırlatmadır.'
105- Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki üzerinden geçerler de ona sırtlarını dönüp giderler.
106- Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar.
107- Şimdi bunlar kendilerine Allah'ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden veya onların hiç haberleri yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular?
108- De ki: "Bu benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim ben müşriklerden değilim."
109- Biz senden önce şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında (başkalarını elçi olarak) göndermedik. Hiç yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görmüş olsunlar? Korkup-sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?
110- Öyle ki elçiler umutlarını kesip de artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; Biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu-günahkarlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.
111- Andolsun onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:39 pm | |
| RA'D SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Mim Ra. Bunlar Kitab'ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların çoğu iman etmezler.
2- Allah O'dur ki gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız.
3- Ve O yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
4- Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları ekinler çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
5- Eğer şaşıracaksan asıl şaşkınlık konusu onların şöyle söylemeleridir: "Biz toprak iken mi gerçekten biz mi yeniden yaratılacağız?" İşte onlar Rablerine karşı inkara sapanlar işte onlar boyunlarına (ateşten) halkalar geçirilenler ve işte onlar -içinde ebedi kalacakları- ateşin arkadaşları olanlardır.
6- Onlar iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmak istiyorlar; oysa onlardan önce nice örnekler gelip-geçmiştir. Ve şüphesiz senin Rabbin zulümlerine karşılık insanlar için bağışlama sahibidir ve şüphesiz senin Rabbin cezası çok şiddetli olandır.
7- İnkar edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
8- Allah her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun Katında herşey bir miktar (ölçü) iledir.
9- O gaybı da müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür Yücedir.
10- Sizden sözü saklı tutan da onu açığa vuran da geceleyin gizlenen de ve gündüzün ortaklıkta gezen de (O'nun Katında bilme bakımından) birdir.
11- O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar. Gerçekten Allah kendi nefis (öz)lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar bir toplulukta olanı değiştirip-bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi artık onu geri çevirmeye hiçbir (biçimde imkan) yoktur; onlar için O'ndan başka bir veli yoktur.
12- O size şimşeği korku ve umut olarak gösteren (yağmur yüklü) ağırlaşmış bulutları (inşa edip) ortaya çıkarandır.
13- Gök gürültüsü O'nu hamd ile melekler de O'na olan korkularından tesbih ederler.. O yıldırımları gönderip bununla dilediğine çarpar; onlar ise Allah hakkında çekişip-tartışırlar. O gücü (ve cezası) pek çetin olandır.
14- Hak olan çağrı (dua ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca ağzına gelsin diye iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası sapıklık içinde olmaktan başkası değildir.
15- Göklerde ve yerde her ne varsa -isteyerek de olsa istemeyerek de olsa- Allah'a secde eder. Sabah akşam gölgeleri de (O'na secde eder).
16- De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah herşeyin Yaratıcısı'dır ve O tektir kahredici olandır."
17- (Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya bir meta sağlamak için ateşte üzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir köpük (artık) vardır. İşte Allah hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince o atılır gider insanlara yarar sağlayacak şey ise yeryüzünde kalır. İşte Allah örnekleri böyle vermektedir.
18- Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O'na icabet etmeyenler ise yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir ne kötü bir yaratıktır o!..
19- Peki sana Rabbinden indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen kişi o görmeyen (a'ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünebilirler.
20- Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar.
21- Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer kötü hesaptan korkarlar.
22- Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler namazı dosdoğru kılarlar kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir.
23- Onlar Adn cennetlerine girerler. Babalarından eşlerinden ve soylarından 'salih davranışlarda' bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler
24- "Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel."
25- Allah'a verdikleri sözü onu kesin olarak onayladıktan sonra bozanlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi kesip-koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar; işte onlar lanet onlar içindir ve yurdun kötü olanı da onlar içindir.
26- Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir.
27- İnkar edenler: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya!" derler. De ki: "Şüphesiz Allah dilediğini şaşırtıp-saptırır Kendisi'ne katıksızca yöneleni de dosdoğru yola yöneltip-iletir."
28- Bunlar iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.
29- İman edip salih amellerde bulunanlar ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır).
30- Böylece Biz seni kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O benim Rabbimdir O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır."
31- Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki eğer Allah dilemiş olsaydı insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkar edenler Allah'ın va’di gelinceye kadar yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)
32- Andolsun senden önceki elçilerle de alay edildi bunun üzerine Ben de o inkara sapanlara bir süre tanıdım sonra onları (kıskıvrak) yakalayıverdim. İşte nasıldı sonuçlandırma?
33- Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
34- Dünya hayatında onlar için bir azap vardır ahiretin azabı ise daha zorludur. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu da yoktur.
35- Takva sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur inkar edenlerin sonu ise ateştir.
36- Kendilerine kitap verdiklerimiz sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (Müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: "Ben yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır."
37- İşte böylece Biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun sana gelen bu ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir yardımcı dost ne bir koruyucu vardır.
38- Andolsun senden önce de elçiler gönderdik onlara eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmaksızın (hiç)bir elçiye herhangi bir ayeti (mucizeyi) getirmek olacak iş değildi. Her ecel (tespit edilmiş süre) için bir kitap (yazı hüküm son) vardır.
39- Allah dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun Katındadır.
40- Onlara (azap olarak) va'dettiklerimizden bir kısmını sana göstersek de senin hayatına son versek de sana düşen yalnızca tebliğdir ve hesap da Bize aittir.
41- Onlar görmüyorlar mı ki gerçekten Biz arza geliyor ve onu çevresinden eksiltiyoruz. Allah hüküm verir. O'nun hükmünün peşine düşecek yoktur. Ve O hesabı pek çabuk görendir.
42- Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir inkar edenler pek yakında bileceklerdir.
43- O inkar edenler şöyle derler: "Sen gönderilmiş (Allah'ın bir elçisi) değilsin." De ki: "Benimle sizin aranızda şahid olarak Allah yeter ve yanlarında kitabın ilmi bulunanlar da (bu gerçeği bilir)." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:39 pm | |
| İBRAHİM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Ra. Bu bir Kitap'tır ki Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.
2- O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Şiddetli azap dolayısıyla vay inkar edenlere.
3- Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler.
4- Biz hiçbir elçiyi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah dilediğini şaşırtıp saptırır dilediğini hidayete erdirir. O üstün ve güçlü olandır hüküm ve hikmet sahibidir.
5- Andolsun Musa'yı: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.
6- Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."
7- "Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun eğer nankörlük ederseniz şüphesiz Benim azabım pek şiddetlidir."
8- Musa demişti ki: "Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkar edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir övülmüştür."
9- Sizden öncekilerin Nuh kavminin Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."
10- Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O gökleri ve yeri yaratandır; O sizi günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz öyleyse bize apaçık bir delil getirin."
11- Resulleri onlara dediler ki: "Doğrusu biz sizin gibi yalnızca bir beşeriz ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmaksızın size bir delil getirmemiz bizim için olacak şey değil. Mü'minler ancak Allah'a tevekkül etmelidirler."
12- "Bize ne oluyor ki Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler."
13- İnkar edenler resullerine dediler ki: "Muhakkak (ya) sizi kendi toprağımızdan süreceğiz veya dinimize geri döneceksiniz." Böylelikle Rableri kendilerine vahyetti ki: "Şüphesiz Biz zulmedenleri helak edeceğiz.
14- "Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."
15- (Peygamberler) Fetih istediler (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti.
16- (Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir.
17- Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak ona her yandan ölüm gelecek oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak.
18- Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur.
19- Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz? Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir.
20- Bu Allah'a göre güç değildir.
21- Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: "Şüphesiz biz size tabi idik; şimdi siz bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?" Dediler ki: "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da sabretsek de fark etmez bizim için kaçacak bir yer yoktur."
22- İş hükme bağlanıp-bitince şeytan der ki: "Doğrusu Allah size gerçek olan va'di va'detti ben de size vaadde bulundum fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu yalnızca sizi çağırdım siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki zalimlere acı bir azap vardır."
23- İman edip salih amellerde bulunanlar Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada birbirlerine olan dirlik temennileri: "Selam"dır.
24- Görmedin mi ki Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz güzel bir ağaç gibidir ki onun kökü sabit dalı ise göktedir.
25- Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler.
26- Kötü (murdar) söz ise kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış kararı (yerinde durma tutunma imkanı) kalmamıştır.
27- Allah iman edenleri dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar.
28- Allah'ın bu nimetini inkara değiştirenleri ve kavimlerini 'yıkım ve azap' yurduna konduranları görmedin mi?
29- (Ki bu) Cehennemdir. Ona yaslanırlar. Ne kötü bir karar (yeridir) o!..
30- O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: "Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir."
31- İman etmiş kullarıma söyle: "Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler."
32- Allah gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve onun emriyle gemileri denizde yüzmeleri için size emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır.
33- Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır.
34- Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki insan pek zalimdir pek nankördür.
35- Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."
36- "Rabbim gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa artık o bendendir kim bana isyan ederse elbette Sen bağışlayansın esirgeyensin."
37- "Rabbimiz gerçekten ben çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım) böylelikle Sen insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."
38- "Rabbimiz şüphesiz Sen bizim saklı tuttuklarımızı da açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."
39- "Hamd Allah'a aittir ki O bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir."
40- "Rabbim beni namazı(nda) sürekli kıl soyumdan olanları da. Rabbimiz duamı kabul buyur."
41- "Rabbimiz hesabın yapılacağı gün beni anne-babamı ve mü'minleri bağışla"
42- (Ey Muhammed) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.
43- Başlarını dikerek koşarlar gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri (sanki) bomboştur.
44- Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki (o gün) zulmedenler şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz?
45- Siz kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik.
46- Gerçek şu ki onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri dağları yerlerinden oynatacak da olsa Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.
47- Allah'ı sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah Azizdir intikam sahibidir.
48- Yerin başka bir yere göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün onlar tek olan kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla)caklardır.
49- O gün suçlu-günahkarların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün.
50- Giyimleri katrandandır yüzlerini ateş bürümektedir.
51- (Bu azap) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Şüphesiz Allah hesabı pek çabuk görendir.
52- İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar gerçekten O'nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:41 pm | |
| HİCR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.
2- O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler.
3- Onları bırak; yesinler yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir.
4- Biz kendisi için bilinen (takdir edilmiş) bir kitap olmaksızın hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmadık.
5- Hiçbir ümmet kendi ecelini ne öne alabilir ne de onlar ertelenebilirler.
6- Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen (Muhammed). Gerçekten sen cinlenmiş (bir deli)sin" dediler.
7- "Eğer doğruyu söylüyor isen bizlere melekleri getirmeli değil miydin?"
8- Hak olmaksızın Biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara göz açtırılmaz.
9- Hiç şüphesiz zikri (Kur'an'ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.
10- Andolsun senden önce geçmiş topluluklara da elçiler gönderdik.
11- Onlara herhangi bir elçi gelmeyegörsün mutlaka onunla alay ederlerdi.
12- Böylece Biz onu (alayı) suçlu-günahkarların kalplerine sokarız.
13- Onlar ona (indirilen kitaba) inanmazlar oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir.
14- Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak ordan yukarı yükselseler de
15- Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.
16- Andolsun gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.
17- Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.
18- Ancak kulak hırsızlığı yapan olursa onu da parlak bir ateş izler.
19- Yere (gelince) onu döşeyip-yaydık onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda herşeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik.
20- Ve orda sizler için ve kendisine rızık vericiler olmadığınız kimseler (varlıklar ve canlılar) için geçimlikler kıldık.
21- Hiçbir şey yoktur ki hazineleri Bizim Katımız'da olmasın; ancak onu belirlenmiş bir miktar olarak indiririz.
22- Ve aşılayıcılar olarak rüzgarları gönderdik böylece gökten su indirdik de sizleri suladık. Oysa siz onun hazine-koruyucuları değilsiniz.
23- Şüphesiz Biz gerçekten Biz yaşatır ve öldürürüz ve varis olanlar Biziz.
24- Andolsun sizden öne (veya önceden) geçenleri bilmişizdir; ve (yine) andolsun geride kalanları da bilmişizdir.
25- Ve şüphesiz senin Rabbin O onları haşredecektir. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir bilendir.
26- Andolsun insanı kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
27- Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz eden kavurucu' ateşten yaratmıştık.
28- Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım."
29- "Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın."
30- Böylece meleklerin tümü topluca secde etti.
31- Ancak İblis secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp-dayattı.
32- Dedi ki: "Ey İblis sana ne oluyor secde edenlerle birlikte olmadın?"
33- Dedi ki: "Ben kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim."
34- Dedi ki: "Öyleyse ondan (cennetten) çık çünkü sen kovulmuş-bulunmaktasın."
35- "Ve şüphesiz din gününe kadar lanet senin üzerinedir."
36- Dedi ki: "Rabbim öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı."
37- Dedi ki: "Öyleyse sen (kendisine) süre tanınanlardansın."
38- "Bilinen günün vaktine kadar."
39- Dedi ki: "Rabbim beni kışkırttığın şeye karşılık andolsun ben de yeryüzünde onlara (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım."
40- "Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna."
41- (Allah) Dedi ki: "İşte bu Bana göre dosdoğru olan yoldur."
42- "Şüphesiz kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar dışında senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı hiçbir gücün yoktur."
43- "Ve hiç şüphe yok onların tümünün buluşma yeri cehennemdir."
44- Onun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için bir grup ayrılmıştır.
45- Gerçekten takva sahibi olanlar cennetlerde ve pınar başlarındadır.
46- Oraya esenlikle ve güvenlikle girin.
47- Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.
48- Orda onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar ordan çıkarılacak değildirler.
49- Haber ver kullarıma; şüphesiz Ben Ben bağışlayanım esirgeyenim.
50- Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.
51- Onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.
52- Yanına girdiklerinde "Selam" demişlerdi. O da: "Biz sizden korkmaktayız" demişti.
53- Dediler ki: "Korkma biz sana bilgin bir çocuk müjdelemekteyiz."
54- Dedi ki: "Bana ihtiyarlık gelip-çökmüşken mi müjdeliyorsunuz? Beni ne ile müjdelemektesiniz?"
55- Dediler ki: "Seni gerçekle müjdeledik; öyleyse umut kesenlerden olma."
56- Dedi ki: "Sapıklar dışında Rabbinin rahmetinden kim umut keser?"
57- Dedi ki: "Ey elçiler (bunun dışında diğer) işiniz ne?"
58- Dediler ki: "Gerçekte biz suçlu-günahkar olan bir topluluğa gönderildik."
59- "Ancak Lut ailesi hariçtir; biz onların tümünü muhakkak kurtaracağız."
60- "Ama karısını (kurtaracaklarımız) dışında tuttuk o geride kalanlardandır."
61- Böylelikle elçiler Lut ailesine geldiklerinde
62- (Lut) Dedi ki: "Sizler gerçekten tanınmamış bir topluluksunuz."
63- "Hayır" dediler. "Biz sana onların hakkında kuşkuya kapıldıkları şeyle geldik."
64- "Sana gerçeği getirdik biz şüphesiz doğru söyleyenleriz."
65- "Hemen aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar sen de onların ardından git ve sizden hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin."
66- Ve onlara şu emri verdik: "Sabaha çıkarlarken onların arkası mutlaka kesilecektir."
67- Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi.
68- (Lut onlara) "Bunlar benim konuğumdur beni utandırıp-dillere düşürmeyin" dedi.
69- "Allah'tan korkup-sakının ve beni küçük düşürmeyin."
70- Dediler ki: "Biz seni 'herkes(in işin)e karışmaktan' alıkoymamış mıydık?"
71- Dedi ki: "Eğer yapmak-istiyorsanız işte bunlar benim kızlarım."
72- Ömrüne andolsun ki onlar sarhoşlukları içinde kör-sersemdiler.
73- Derken tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
74- Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.
75- Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır.
76- O (şehir de) gerçekten bir yol üstünde (hala) durmaktadır.
77- Elbette bunda iman edenler için gerçekten ayetler vardır.
78- Eyke halkı da gerçekten zalim-kimselerdi.
79- Bundan dolayı onlardan intikam aldık; her ikisi de açıkça (gözler) ön(ün)dedir.
80- Andolsun Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı.
81- Onlara ayetlerimizi vermiştik de ondan yüz çevirmişlerdi.
82- Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı.
83- Derken sabah vaktine girdiklerinde onları o dayanılmaz-çığlık yakalayıverdi.
84- Buna rağmen kazandıkları şeyler (uğrayacakları sondan kurtulmak için) onlara yetmedi.
85- Biz gökleri yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran.
86- Çünkü Rabbin yaratan ve bilenin ta Kendisi'dir.
87- Andolsun sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur'an'ı verdik.
88- Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme onlara karşı hüzne kapılma mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger.
89- Ve de ki: "Şüphe yok ben apaçık bir uyarıcıyım."
90- Parça ayırıcılarına indirdiğimiz gibi
91- Ki onlar Kur'anı parça-parça kıldılar.
92- Rabbine andolsun onların tümüne (bunu) soracağız.
93- Yapmakta oldukları şeyleri.
94- Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme.
95- Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz.
96- Ki onlar Allah ile beraber başka İlahları (ortak) kılmaktadırlar; onlar yakında bilip-öğreneceklerdir.
97- Andolsun onların söylemekte olduklarına karşı senin göğsünün daraldığını biliyoruz.
98- Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
99- Ve yakîn sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:41 pm | |
| NAHL SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Allah'ın emri geldi artık onda acele etmeyin. O (Allah) şirk koştukları şeylerden münezzeh ve Yücedir.
2- Kullarından dilediklerine melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka İlah yoktur şu halde Benden korkup-sakının diye uyarın."
3- Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O şirk koştukları şeylerden Yücedir.
4- İnsanı bir damla sudan yarattı buna rağmen o apaçık bir düşmandır.
5- Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz.
6- Akşamları getirir sabahları götürürken onlarda sizin için bir güzellik vardır.
7- Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
8- Onlara binmeniz ve süs için atları katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?
9- Yolu doğrultmak Allah'a aittir kimi (yollar) ise eğridir. Eğer o dileseydi sizin tümünüzü elbette hidayete erdirirdi.
10- Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız.
11- Onunla sizin için ekin zeytin hurmalıklar üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır.
12- Geceyi gündüzü güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.
13- Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
14- Denizi de sizin emrinize veren O'dur ondan taze et yemektesiniz ve giyiminizde ondan süs-eşyaları çıkarmaktasınız. Gemilerin onda (suları) yara yara akıp gittiğini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazlından aramanız ve şükretmeniz içindir.
15- Sizi sarsıntıya uğratır diye yerde sarsılmaz dağlar bıraktı ırmaklar ve yollar da (kıldı). Umulur ki doğru yolu bulursunuz.
16- Ve (başka) işaretler de (yarattı); onlar yıldız(lar)la da doğru yolu bulabilirler.
17- Yaratan hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez misiniz?
18- Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.
19- Allah saklı tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı bilir.
20- Allah'tan başka yakardıkları hiçbir şeyi yaratamazlar üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar.
21- Ölüdürler diri değildirler; ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar.
22- Sizin İlahınız tek bir İlah'tır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır.
23- Şüphesiz Allah onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O müstekbirleri sevmez.
24- Onlara "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde "Eskilerin masalları" dediler.
25- Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak ne kötü yük yükleniyorlar.
26- Onlardan öncekiler hileli-düzenler kurmuşlardı da Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.
27- Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler dediler ki: "Bugün gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir."
28- Ki melekler kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk" diye teslim olurlar. Hayır şüphesiz Allah sizin neler yaptığınızı bilendir.
29- Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.
30- (Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde "Hayır" dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.
31- Adn Cennetleri; ona girerler onun altından ırmaklar akar içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah takva sahiplerini böyle ödüllendirir.
32- Ki melekler güzellikle canlarını aldıklarında: "Selam size" derler. "Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin."
33- (Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
34- Böylece işledikleri kötülükleri kendilerine isabet etti ve alaya aldıkları şey kendilerini sarıp-kuşatıverdi.
35- Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik biz de atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı?
36- Andolsun Biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet verdi onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün.
37- Sen onların hidayet bulmalarını ne kadar tutkuyla istesen de Allah şüphesiz saptırdığına hidayet vermez onlar için yardım edecek yoktur.
38- Olanca yeminleriyle: "Öleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu O'nun üzerinde hak olan bir vaidtir ancak insanların çoğu bilmezler.
39- Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve inkar edenlerin kendilerinin yalancı olduklarını bilmesi için (diriltecektir).
40- Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir.
41- Zulme uğratıldıktan sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı.
42- Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
43- Biz senden evvel kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başka (peygamberler) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
44- (Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler diye.
45- Artık 'kötülüğü örgütleyip düzenleyenler' Allah'ın kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?
46- Ya da onlar dönüp-dolaşmaktalarken onları yakalayıvermesinden (mi emindirler?) Ki onlar (bu konuda Allah'ı) aciz bırakacak değildirler.
47- Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse Rabbin gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir.
48- Allah'ın herhangi bir şeyden yarattığına bakmıyorlar mı? Onun gölgeleri küçülerek sağdan ve soldan Allah'a secde eder vaziyette döner.
49- Göklerde ve yerde olan ne varsa canlılar ve melekler Allah'a secde ederler ve onlar büyüklük taslamazlar.
50- Üstlerinden (her an bir azap göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar.
51- Allah dedi ki: "İki İlah edinmeyin: O ancak tek bir İlah'tır. Öyleyse Benden yalnızca Benden korkun."
52- Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur itaat-kulluk da (din de) sürekli olarak O'nundur. Böyleyken Allah'tan başkasından mı korkup-sakınıyorsunuz?
53- Nimet olarak size ulaşan ne varsa Allah'tandır sonra size bir zarar dokunduğunda (yine) ancak O'na yalvarmaktasınız.
54- Sonra sizden zararı kaldırdığında sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşar;
55- Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etmek için. Öyleyse yararlanın ilerde bileceksiniz.
56- Kendilerine rızık olarak verdiklerimizden hiçbir şey bilmeyenlere paylar ayırıyorlar. Andolsun Allah'a karşı düzmekte olduklarınızdan dolayı mutlaka sorguya çekileceksiniz.
57- Ve Allah'a kızlar isnad ediyorlar (haşa) O Yücedir. Hoşlandıkları (erkek çocuklar) da kendilerinindir.
58- Onlardan birine kız (çocuk) müjdelendiği zaman içi öfkeyle-taşarak yüzü simsiyah kesilir.
59- Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir; onu aşağılanarak tutacak mı yoksa toprağa gömecek mi? Bak verdikleri hüküm ne kötüdür?
60- Ahirete inanmayanların kötü örnekleri vardır en Yüce örnekler ise Allah'a aittir. O güç sahibi olandır hüküm ve hikmet sahibidir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:42 pm | |
| 61- Eğer Allah insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler ne de öne alınabilirler.
62- Onlar Allah'a hoşlarına gitmeyen şeyleri uygun görürler dilleri de yalan olarak en güzel olanın 'kendilerinin olduğunu' düzmektedir. Hiç şüphesiz ateş onlar içindir ve hiç şüphesiz onlar (cehennemde) öncülerdir.
63- Andolsun Allah'a senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azap vardır.
64- Biz kitabı ancak hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklaman ve inanan bir kavme rahmet ve hidayet olması dışında (başka bir amaçla) indirmedik.
65- Allah gökten su indirdi ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır.
66- Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz.
67- Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
68- Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.
69- Sonra meyvelerin tümünden ye böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.
70- Allah sizi yarattı sonra sizi öldürüyor sizden kimi de bildikten sonra bir şey bilmesin diye ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz Allah bilendir herşeye güç yetirendir.
71- Allah rızıkta kiminizi kiminize üstün kıldı; üstün kılınanlar rızıklarını ellerinin altında bulunanlara onda eşit olacak şekilde çevirip-verici değildirler. Şimdi Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
72- Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı ve size eşlerinizden çocuklar ve torunlar yarattı ve sizi güzel şeylerden rızıklandırdı. Şimdi onlar batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini inkar mı ediyorlar?
73- Allah'ın dışında kendileri için göklerden ve yerden hiçbir rızka hiçbir şeye malik olmayan ve buna güçleri yetmeyen şeylere mi tapıyorlar?
74- Artık Allah'a benzerler aramaya kalkışmayın; çünkü Allah bilir siz ise bilmezsiniz.
75- Allah (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler.
76- Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük) o onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi?
77- Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
78- Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme görme (duyularını) ve gönüller verdi.
79- Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.
80- Allah size evlerinizi (içinde) "güvenlik ve huzur bulacağınız yerler" kıldı; ve size hayvan derilerinden hem göç gününde hem yerleşme gününde kolaylıkla taşıyabileceğiniz evler; yünlerinden yapağılarından ve kıllarından bir zamana kadar giyimlikler-döşemelikler ve (ticaret için) bir meta kıldı.
81- Allah sizin için yarattığı şeylerden gölgeler kıldı. Dağlarda da sizin için barınaklar-siperler kıldı sizi sıcaktan koruyacak elbiseler sizi savaşınızda (zorluklara karşı) koruyacak giyimlikler de var etti. İşte O üzerinizdeki nimetini böyle tamamlamaktadır umulur ki teslim olursunuz.
82- Fakat onlar yüz çevirirlerse sana düşen yalnızca apaçık bir tebliğdir.
83- Onlar Allah'ın nimetini biliyorlar sonra da inkar ediyorlar; onların çoğu inkar edenlerdir.
84- Her ümmetten bir şahid göndereceğimiz gün; (artık ondan) sonra ne inkar edenlere (özür dilemeleri için) izin verilecek ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecek.
85- O zulmedenler azabı gördüklerinde onlara ne (azap) hafifletilecek ne süre tanınacak.
86- O şirk koşanlar şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar.
87- O gün (artık) Allah'a teslim olmuşlardır ve uydurdukları (yalancı ilahlar) da onlardan çekilip-uzaklaşmıştır.
88- İnkar edip de Allah'ın yolundan alıkoyanlar; Biz işledikleri bozgunculuğa karşılık onlara azap üstüne azap ilave ettik.
89- Her ümmet içinde kendi nefislerinden onların üzerine bir şahid getirdiğimiz gün seni de onlar üzerinde bir şahid olarak getireceğiz. Biz Kitab'ı sana herşeyin açıklayıcısı Müslümanlara bir hidayet bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik.
90- Şüphesiz Allah adaleti ihsanı yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan) kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.
91- Ahidleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah'ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.
92- Bir ümmet diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha gelişkindir diye yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru yaparak ipini kuvvetle eğirdikten sonra bozup-çözen (kadın) gibi olmayın. Şüphesiz Allah sizi bununla imtihan etmektedir. Kıyamet günü hakkında ihtilafa düştüğünüz şeyi size muhakkak açıklayacaktır.
93- Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır dilediğini hidayete erdirir. Yaptıklarınızdan muhakkak sorumlu tutulacaksınız.
94- Yeminlerinizi kendi aranızda bir bozuculuk unsuru edinmeyin; sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azap da sizin içindir.
95- Allah'ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın. Eğer bilirseniz Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır.
96- Sizin yanınızda olan tükenir Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak vereceğiz.
97- Erkek olsun kadın olsun bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.
98- Öyleyse Kur'an okuduğun zaman kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
99- Gerçek şu ki iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.
100- Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir.
101- Biz bir ayeti bir (başka) ayetin yeriyle değiştirdiğimiz zaman -Allah neyi indirdiğini daha iyi bilir.- “Sen yalnızca iftira edicisin" dediler. Hayır onların çoğu bilmezler.
102- De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere onu (Kur'an'ı) hak olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir."
103- Andolsun ki Biz onların: "Bunu kendisine ancak bir beşer öğretmektedir" dediklerini biliyoruz. Saparak kendisine yöneldikleri (kimse)nin dili a'cemidir bu ise açıkça Arapça olan bir dildir.
104- Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah hidayete ulaştırmaz ve onlar için acı bir azap vardır.
105- Yalanı yalnızca Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte yalancıların asıl kendileri onlardır.
106- Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkara sapıp da -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır.
107- Bu onların dünya hayatını ahirete göre daha sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah'ın da inkar eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyledir.
108- Onlar Allah'ın kalplerini kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir.
109- Şüphesiz onlar ahirette ziyana uğrayanlardır.
110- Sonra gerçekten Rabbin işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin ardından cihad edip sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin bundan sonra da gerçekten bağışlayandır esirgeyendir.
111- O gün herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar zulme uğratılmazlar.
112- Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
113- Andolsun onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti fakat onu yalanladılar; böylece onlar zulümlerine devam etmektelerken azap onları yakalayıverdi.
114- Öyleyse Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal (ve) temiz olanlarını yiyin; eğer O'na kulluk ediyorsanız Allah'ın nimetine şükredin.
115- O size ancak ölüyü kanı domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilmiş olan (hayvan)ı haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa saldırmamak ve sınırı aşmamak üzere (yiyebilir). Çünkü gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.
116- Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
117- (Bu dünyada olup-biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acı bir azap vardır.
118- Yahudi olanlara da bundan önce sana aktardıklarımızı haram kıldık. Biz onlara zulmetmedik ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.
119- Sonra gerçekten Rabbin cehalet sonucu kötülük işleyen sonra bunun ardından tevbe eden ve ıslah olanlar(la beraberdir). Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır esirgeyendir.
120- Gerçek şu ki İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi.
121- O'nun nimetlerine şükrediciydi. (Allah) Onu seçti ve doğru yola iletti.
122- Ve Biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o ahirette de salih olanlardandır.
123- Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O müşriklerden değildi."
124- Cumartesi ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
125- Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.
126- Eğer ceza verecekseniz size verilen cezanın misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz andolsun bu sabredenler için daha hayırlıdır.
127- Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme.
128- Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:42 pm | |
| İSRA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) Yücedir. Gerçekten O işitendir görendir.
2- Musa'ya kitap verdik ve "Benden başka vekil edinmeyin" diye onu İsrailoğulları'na kılavuz kıldık.
3- (Ey) Nuh ile birlikte taşıdıklarımızın çocukları! Şüphesiz o şükreden bir kuldu.
4- Kitapta İsrailoğulları'na şu hükmü verdik: "Muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz.
5- Nitekim o ikiden ilk-vaid geldiği zaman oldukça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü.
6- Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik' size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık.
7- Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir. Sonunda vaad geldiği zaman (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar' birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler.'
8- Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz Biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık.
9- Şüphesiz bu Kur'an en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir.
10- Ve şüphesiz ahirete inanmayanlar için de acı bir azap hazırlamışızdır.
11- İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de dua etmektedir. İnsan pek acelecidir.
12- Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik de Rabbinizden bir fazl aramanız yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz herşeyi yeterince açıkladık.
13- Biz her insanın kuşunu (işlediklerini yaptıklarını) kendi boynuna doladık kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
14- "Kendi kitabını oku; bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter."
15- Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz bir elçi gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azap edecek değiliz.
16- Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da onu kökünden darmadağın ederiz.
17- Biz Nuh'tan sonra nice kuşakları yıkıma uğrattık. Kullarının günahlarını haber alıcı görücü olarak Rabbin yeter
18- Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona kınanmış ve kovulmuş olarak gider.
19- Kim de ahireti ister ve bir mü'min olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa işte böylelerinin çabası şükre şayandır.
20- Hepsine onlara da bunlara da Rabbinin ihsanından 'arttırarak-veririz.' Rabbinin ihsanı kesilmiş değildir.
21- Onlardan kimini kimine nasıl üstün tuttuğumuzu gör. Muhakkak ahiret dereceler bakımından daha büyüktür üstünlük bakımından da daha büyüktür.
22- Allah ile beraber başka ilahlar edinme yoksa kınanmış ve kendi başına (yapayalnız ve yardımcısız) bırakılmış olursun.
23- Rabbin O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle.
24- Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge."
25- Rabbiniz sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız şüphesiz O da (Kendisi'ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır.
26- Akrabaya hakkını ver yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma.
27- Çünkü saçıp-savuranlar şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.
28- Eğer Rabbinden ummakta olduğun bir rahmeti beklerken (darlıkta olduğundan) onlara sırt çevirecek olursan bu durumda onlara yumuşak söz söyle.
29- Elini boynunda bağlanmış olarak kılma büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın.
30- Şüphesiz senin Rabbin rızkı dilediğine -genişletir- yayar ve daraltır. Gerçekten O kullarından haberi olandır görendir.
31- Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; onlara ve size Biz rızık veririz. Şüphesiz onları öldürmek büyük bir hata (suç ve günah)dır.
32- Zinaya yaklaşmayın gerçekten o 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur.
33- Haklı bir neden olmaksızın Allah'ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin. Kim mazlum olarak öldürülürse onun velisine yetki vermişizdir; o da öldürmede ölçüyü aşmasın. Çünkü o gerçekten yardım görmüştür.
34- Erginlik çağına erişinceye kadar -o da en güzel bir tarz olması- dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur.
35- Ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun ve dosdoğru bir tartıyla tartın; bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir.
36- Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak göz ve kalp bunların hepsi ondan sorumludur.
37- Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin ne dağlara boyca ulaşabilirsin.
38- Bütün bunlar kötülüğü olan Rabbinin Katında da hoş olmayanlardır.
39- Bunlar Rabbinin sana hikmet olarak vahyettiği şeylerdir. Rabbin ile beraber başka ilahlar kılma yoksa yerilmiş kovulmuş olarak cehenneme bırakılırsın.
40- Rabbiniz size erkekleri seçti de meleklerden dişileri mi (Kendine) edindi? Gerçekten siz büyük bir söz söylemektesiniz.
41- Andolsun Biz bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık öğüt alıp-düşünsünler diye. Oysa bu onların daha uzaklaşmalarından başkasını arttırmıyor.
42- De ki: "Eğer söyledikleri gibi O'nunla beraber ilahlar olsaydı onlar arşın sahibine mutlaka bir yol ararlardı."
43- O onların dediklerinden münezzeh Yüce ve büyük bir yükseklikle yüksektir.
44- Yedi gök yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O halim olandır bağışlayandır.
45- Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık.
46- Ve onların kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah olarak) andığın zaman 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler.
47- Biz onların seni dinlediklerinde ne için dinlediklerini gizli konuşmalarında da o zalimlerin: "Siz büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz" dediklerini çok iyi biliriz.
48- Sana nasıl örnekler vererek saptıklarına bir bak artık onların bir yola güçleri yetmemektedir.
49- Dediler ki: "Biz kemikler haline geldikten toprak olup ufalandıktan sonra mı gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"
50- De ki: "İster taş olun ister demir."
51- "Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki: "Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında."
52- Sizi çağıracağı gün O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız.
53- Kullarıma sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır.
54- Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder dilerse sizi azaplandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.
55- Rabbin göklerde ve yerde olan herkesi en iyi bilir. Andolsun Biz peygamberlerin bir kısmını bir kısmına üstün kıldık ve Davud'a da Zebur verdik.
56- De ki: "O'nun dışında (ilah olarak) öne sürdüklerinizi çağırın onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler ne de (onu yararınıza) dönüştürebilirler.
57- Onların taptıkları da -hangisi daha yakındır diye- Rablerine (yaklaşmak için) bir vesile arıyorlar. O'nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.
58- Hiçbir ülke (veya şehir) olmasın ki kıyamet gününden önce Biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azapla azaplandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.
59- Bizi ayet (mucize)ler göndermekten öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
60- Hani Biz sana: "Muhakkak Rabbin insanları çepeçevre kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı insanları denemek için yaptık Kur'an'da lanetlenmiş ağacı da. Biz onları korkutuyoruz. Fakat (bu) onlarda büyük bir azgınlıktan başka bir şey arttırmıyor.
61- Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik. İblis'in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: "Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?"
62- Demişti ki: "Şu bana karşı yücelttiğine bir bak; andolsun eğer bana kıyamet gününe kadar süre tanırsan onun soyunu -pek az dışında- kuşkusuz kendime bağlı kılacağım.
63- Demişti ki: "Git onlardan kim sana uyarsa şüphesiz sizin cezanız cehennemdir; eksiksiz bir ceza."
64- "Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun." Şeytan onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.
65- "Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur." Vekil olarak Rabbin yeter.
66- Sizin Rabbiniz fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O size karşı merhametli olandır.
67- Size denizde bir sıkıntı (tehlike) dokunduğu zaman O'nun dışında taptıklarınız kaybolur-gider; fakat karaya (çıkarıp) sizi kurtarınca (yine) sırt çevirirsiniz. İnsan pek nankördür.
68- Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız.
69- Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü Bize karşı alacak (kimseyi de) bulamazsınız.
70- Andolsun Biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık temiz güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:42 pm | |
| 71- Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün artık kimin kitabı sağ eline verilirse onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar.
72- Kim bunda (dünyada) kör ise O ahirette de kördür ve yol bakımından daha 'şaşkın bir sapıktır.'
73- Onlar neredeyse sana vahyettiğimizden başkasını Bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi.
74- Eğer Biz seni sağlamlaştırmasaydık andolsun onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin.
75- Bu durumda Biz sana hayatın da kat kat ölümün de kat kat (acısını) tattırırdık; sonra Bize karşı bir yardımcı bulamazdın.
76- Neredeyse seni (bu) yerden (yurdundan) çıkarmak için tedirgin edeceklerdi; bu durumda kendileri de senden sonra az bir süreden başka kalamazlar.
77- (Bu) Senden önce gönderdiğimiz resullerimizin bir sünnetidir. Sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın.
78- Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl fecir vakti (namazda okunan) Kur'an'ı işte o şahid olunandır.
79- Gecenin bir kısmında kalk sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.
80- Ve de ki: "Rabbim beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve Katından bana yardımcı bir kuvvet ver."
81- De ki: "Hak geldi batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."
82- Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.
83- İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır.
84- De ki: "Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır. Şu halde kimin daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir."
85- Sana ruhtan sorarlar; de ki: "Ruh Rabbimin emrindendir size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir."
86- Andolsun eğer dilersek sana vahyettiklerimizi gerçekten gideriveririz sonra bunun için Bize karşı bir vekil bulamazsın.
87- (Vahyi sende bırakan) Rabbin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür.
88- De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları) bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler."
89- Andolsun bu Kur'an'da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler.
90- Dediler ki: "Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız."
91- "Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmalısın."
92- "Veya öne sürdüğün gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza (şahid olarak) getirmelisin."
93- "Yahut altından bir evin olmalı veya gökyüzüne yükselmelisin. Üzerimize bizim okuyabileceğimiz bir kitap indirinceye kadar senin yükselişine de inanmayız." De ki: "Rabbimi yüceltirim; ben elçi olan bir beşerden başkası mıyım?"
94- Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan alıkoyan şey onların: "Allah elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.
95- De ki: "Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik."
96- De ki: "Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter; kuşkusuz O kullarından gerçeğiyle haberdardır görendir."
97- Allah kimi hidayete erdirirse işte o hidayet bulmuştur kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın. Kıyamet günü Biz onları yüzükoyun körler dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz. Onların barınma yerleri cehennemdir; ateşi sükun buldukça çılgın alevini onlara arttırırız.
98- Bu şüphesiz onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: "Biz kemikler haline geldikten toprak olup ufalandıktan sonra mı gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?" demelerine karşılık cezalarıdır.
99- Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler.
100- De ki: "Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine malik olsaydınız bu durumda harcama endişesiyle gerçekten (cimrilik edip elinizde) tutardınız. İnsan pek cimridir.
101- Andolsun Biz Musa'ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğulları'na sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti.
102- O da: "Andolsun bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum" demişti.
103- Böylelikle onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi Biz de onu ve beraberindekileri hep birlikte boğuverdik.
104- Ve onun ardından İsrailoğulları'na söyledik: "O toprak (yurt)ta oturun ahiret va'di geldiğinde hepinizi derleyip-toplayacağız."
105- Biz onu (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ve o hak ile indi; seni de yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik.
106- Onu bir Kur'an olarak insanlara dura dura okuman için (bölüm bölüm) ayırdık ve onu safha safha bir indirme ile indirdik.
107- De ki: "İster ona inanın ister inanmayın: O daha önce kendilerine ilim verilenlere okunduğu zaman çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler."
108- Ve derler ki: "Rabbimiz Yücedir Rabbimiz'in va'di gerçekten gerçekleşmiş bulunuyor."
109- Çeneleri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kur'an) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor.
110- De ki: "Allah diye çağırın 'Rahman' diye çağırın ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme çok da kısma bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.
111- Ve de ki: "Övgü (hamd) çocuk edinmeyen mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:43 pm | |
| KEHF SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Hamd Kitab'ı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.
2- Dosdoğru (bir Kitap'tır) ki Kendi Katından şiddetli bir azapla uyarıp-korkutmak ve salih amellerde bulunan mü'minlere müjde vermek için (onu indirdi); şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır.
3- Onlar orda ebedi olarak kalıcıdırlar.
4- (Bu Kur'an) "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur.
5- Bu konuda ne kendilerinin ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar.
6- Şimdi onlar bu söze (Kur'an'a) inanmayacak olurlarsa Sen onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (öyle mi)?
7- Şüphesiz Biz yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye.
8- Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz.
9- Sen yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?
10- O gençler mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki: "Rabbimiz Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).
11- Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).
12- Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.
13- Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.
14- Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız (eğer tersini) söyleyecek olursak andolsun gerçeğin dışına çıkarız."
15- "Şunlar bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?"
16- (İçlerinden biri demişti ki "Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız o halde (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın."
17- (Onlara baktığında) Görürsün ki güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet verirse işte hidayet bulan odur kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın.
18- Sen onları uyanık sanırsın oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın geri dönüp onlardan kaçardın onlardan içini korku kaplardı.
19- Böylece aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de hangi yiyecek temizse baksın size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
20- "Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız."
21- Böylece Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler.
22- (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim onların sayısını daha iyi bilir onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.
23- Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme.
24- Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: "Umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir."
25- Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.
26- De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."
27- Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın.
28- Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.
29- Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.
30- Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.
31- Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır orada altın bileziklerle süslenirler hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.
32- Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik.
33- İki bağ da yemişlerini vermiş ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık.
34- (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben mal bakımından senden daha zenginim insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.”
35- Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi.
36- "Kıyamet-saatinin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım."
37- Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşı ona dedi ki: "Seni topraktan sonra bir damla sudan yaratan sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?"
38- "Fakat O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam."
39- "Bağına girdiğin zaman 'MaşaAllah Allah'tan başka kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan."
40- "Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir (seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir."
41- "Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin."
42- (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım."
43- Allah'ın dışında ona yardım edecek bir topluluk yoktu kendi kendine de yardım edemedi.
44- İşte burada (bu durumda) velayet (yardımcılık dostluk) hak olan Allah'a aittir. O sevap bakımından hayırlı sonuç bakımından hayırlıdır.
45- Onlara dünya hayatının örneğini ver; gökten indirdiğimiz suya benzer onunla yeryüzünün bitkileri birbirine karıştı böylece rüzgarların savurduğu çalı-çırpı oluverdi. Allah herşeyin üzerinde güç yetirendir.
46- Mal ve çocuklar dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.
47- Dağları yürüteceğimiz gün yeri çırılçıplak (dümdüz olmuş) görürsün; onları birarada toplamışız da içlerinden hiçbirini dışarda bırakmamışızdır.
48- Onlar senin Rabbine sıra sıra sunulmuşlardır. Andolsun siz ilk defa yarattığımız gibi Bize gelmiş oldunuz. Hayır Bizim size bir kavuşma-zamanı tespit etmediğimizi sanmıştınız değil mi?
49- (Önlerine) Kitap konulmuştur; artık suçlu-günahkarların onda olanlardan dolayı dehşetle-korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki: "Eyvahlar bize bu kitaba ne oluyor ki küçük büyük bırakmayıp herşeyi sayıp-döküyor?" Yapıp-ettiklerini (önlerinde) hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
50- Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
51- Göklerin ve yerin yaratılışında da kendi nefislerinin yaratılışında da Ben onları şahid tutmadım. Ben saptırıcıları yardımcı-güç de edinmedim.
52- (Kafirlere) "Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın" diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır ama onlar kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk.
53- Suçlu-günahkarlar ateşi görmüşlerdir artık içine kendilerinin gireceklerini de anlamışlardır; ancak ondan bir kaçış yolu bulamamışlardır.
54- Andolsun bu Kur'an'da insanlar için Biz her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan herşeyden çok tartışmacıdır.
55- Kendilerine hidayet geldiği zaman insanları inanmaktan ve Rablerinden bağışlanma dilemelerinden alıkoyan şey ancak evvelkilerin sünnetinin kendilerine de gelmesi veya azabın onları karşılarcasına gelmesi(ni beklemeleri)dir.
56- Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz. İnkar edenler ise hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Onlar Benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı) alay konusu edindiler.
57- Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik) kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.
58- Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır onlar için bir buluşma zamanı vardır onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır.
59- İşte ülkeler (ve onların halkları) zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.
60- Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim."
61- Böylece ikisi iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu.
62- (Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize andolsun bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk."
63- (Genç-yardımcısı) Dedi ki: "Gördün mü kayaya sığındığımızda ben balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu."
64- (Musa) Dedi ki: "Bizim de aradığımız buydu." Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler.
65- Derken Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.
66- Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?"
67- Dedi ki: "Gerçekten sen benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin."
68- (Böyleyken) "Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"
69- (Musa "İnşaAllah beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:43 pm | |
| 70- Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan hiçbir şey hakkında bana soru sorma ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."
71- Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın."
72- Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
73- (Musa "Beni unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi.
74- Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun sen kötü bir iş yaptın."
75- Dedi ki: "Gerçekte benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?"
76- (Musa "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi.
77- (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."
78- Dedi ki: "İşte bu benimle senin aranda ayrılma (zamanı)mız. Sana üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim.
79- "Gemi denizde çalışan yoksullarındı onu kusurlu yapmak istedim (çünkü) ilerilerinde her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."
80- "Çocuğa gelince onun anne ve babası mü'min kimselerdi. Bundan dolayı onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip-korktuk."
81- Böylece onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."
82- "Duvar ise şehirde iki öksüz çocuğundu altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu."
83- Sana (Ey Muhammed) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.
84- Gerçekten Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona herşeyden bir yol (sebep) verdik.
85- O da bir yol tuttu.
86- Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin."
87- Dedi ki: "Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız sonra Rabbine döndürülür O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır."
88- Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz."
89- Sonra (yine) bir yol tuttu.
90- Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi) kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.
91- İşte böyle onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık.
92- Sonra bir yol (daha) tuttu.
93- İki seddin arasına kadar ulaştı onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu.
94- Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"
95- Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç nimet ve imkan) daha hayırlıdır. Madem öyle bana (insani) güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım."
96- "Bana demir kütleleri getirin" iki dağın arası eşit düzeye gelince "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı sonra dedi ki: "Bana getirin üzerine eritilmiş bakır dökeyim."
97- Böylelikle ne onu aşabildiler ne onu delmeye güç yetirebildiler.
98- Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va'di geldiği zaman O bunu dümdüz eder; Rabbimin va'di haktır."
99- Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sur'a da üfürülmüştür artık onların tümünü birarada toparlamışız.
100- Ve o gün cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz.
101- Ki onlar Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı.
102- İnkar edenler Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar? Gerçekten Biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız.
103- De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?"
104- "Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar."
105- İşte onlar Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.
106- İşte inkar etmeleri ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir.
107- İman edip salih amellerde bulunanlar... Firdevs cennetleri onlar için bir 'konaklama yeridir.'
108- Onda ebedi olarak kalıcıdırlar ondan ayrılmak istemezler.
109- De ki: "Rabbimin sözleri(ni yazmak) için deniz mürekkep olsa ve yardım için bir benzerini (bir o kadarını) dahi getirsek Rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükeniverirdi.
110- De ki: "Şüphesiz ben ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin İlahınızın tek bir İlah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:43 pm | |
| MERYEM SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Kaf He Ye Ayn Sad.
2- (Bu) Rabbinin kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir.
3- Hani o Rabbine gizlice seslendiği zaman;
4- Demişti ki: "Rabbim şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım."
5- "Doğrusu ben arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et."
6- "Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl."
7- (Allah buyurdu "Ey Zekeriya şüphesiz Biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız."
8- Dedi ki: "Rabbim karım kısır (bir kadın) iken benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım."
9- (Ona gelen melek "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır daha önce sen hiçbir şey değil iken seni yaratmıştım."
10- Dedi ki: "Rabbim bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin sapasağlam iken üç tam gece insanlarla konuşmamandır."
11- Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam tesbih edin."
12- (Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki "Ey Yahya Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik.
13- Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O çok takva sahibi biriydi.
14- Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi.
15- Ona selam olsun; doğduğu gün öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de.
16- Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
17- Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.
18- Demişti ki: "Gerçekten ben senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)."
19- Demişti ki: "Ben yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)."
20- O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi.
21- "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti.
22- Böylelikle ona gebe kaldı sonra onunla ıssız bir yere çekildi.
23- Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutuluverseydim."
24- Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır."
25- Hurma dalını kendine doğru salla üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülüversin."
26- Artık ye iç gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan de ki: "Ben Rahman (olan Allah)' a oruç adadım bugün hiç kimseyle konuşmayacağım."
27- Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: "Ey Meryem sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın."
28- "Ey Harun'un kız kardeşi senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın utanmaz (bir kadın) değildi."
29- Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: "Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?"
30- (İsa) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana kitabı verdi ve beni peygamber kıldı."
31- "Nerede olursam (olayım) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti."
32- "Anneme itati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı."
33- "Selam üzerimedir; doğduğum gün öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de."
34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri "Hak Söz".
35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil. O Yücedir. Bir işin olmasına karar verirse ancak ona: "Ol" der o da hemen oluverir.
36- Gerçek şu ki Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.
37- İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler. Artık büyük bir günü görmekten dolayı vay inkar edenlere.
38- Bize gelecekleri gün neler işitecekler neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.
39- İş(in) hükme bağlanıp biteceği hasret gününe karşı onları uyar; onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.
40- Elbette yeryüzünde ve onun üzerindekilere Biz varis olacağız ve onlar Bize döndürülecekler.
41- Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o doğruyu-söyleyen bir peygamberdi.
42- Hani babasına demişti: "Babacığım işitmeyen görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?
43- "Babacığım gerçek şu ki bana sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol seni düzgün bir yola ulaştırayım."
44- "Babacığım şeytana kulluk etme kuşkusuz şeytan Rahman (olan Allah)a başkaldırandır."
45- "Babacığım gerçekten ben sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum o zaman şeytanın velisi olursun."
46- (Babası) Demişti ki: "İbrahim sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan andolsun seni taşa tutarım; uzun bir süre benden uzaklaş (bir yerlere) git."
47- (İbrahim "Selam üzerine olsun senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim çünkü O bana pek lütufkardır" dedi.
48- "Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım."
49- Böylelikle onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.
50- Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.
51- Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
52- Ona Tur'un sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
53- Ona Rahmetimiz'den kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak armağan ettik.
54- Kitap'ta İsmail'i de zikret. Çünkü o va'dinde doğruydu ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
55- Halkına namazı ve zekatı emrediyordu ve o Rabbi Katında kendisinden razı olunan (bir insan)dı.
56- Kitap'ta İdris'i de zikret. Çünkü o doğru olan bir peygamberdi.
57- Biz onu yüce bir mekan (makam)a yükseltmiştik.
58- İşte bunlar; kendilerine Allah'ın nimet verdiği peygamberlerdendir; Adem'in soyundan Nuh ile birlikte taşıdıklarımız (insan nesillerin)den İbrahim ve İsrail (Yakup)in soyundan doğru yola eriştirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlar.
59- Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır.
60- Ancak tevbe eden iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar cennete girecekler ve hiçbir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
61- Adn cennetleri (onlarındır) ki Rahman (olan Allah onu) Kendi kullarına gaybtan vadetmiştir. Şüphesiz O'nun va'di yerine gelecektir.
62- Onda ‘boş bir söz’ işitmezler; sadece selam (ı işitirler). Sabah akşam onların rızıkları orda (bulunmakta)dır.
63- O cennet; Biz kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız.
64- Biz (elçiler) ancak Rabbiniz emriyle ineriz. Önümüzde ardımızda ve bunlar arasında olan herşey O'nundur. Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.
65- Göklerin yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun?
66- İnsan demektedir ki: "Ben öldükten sonra mı gerçekten diri olarak çıkarılacağım?"
67- İnsan önceden hiçbir şey değilken gerçekten Bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu?
68- Andolsun Rabbine Biz onları da şeytanları da mutlaka haşredeceğiz sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
69- Sonra her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.
70- Sonra Biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.
71- Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
72- Sonra takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.
73- Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda o inkar edenler iman edenlere derler ki: "İki gruptan hangisi makam bakımından daha iyi topluluk bakımından daha güzeldir?"
74- Onlardan önce nice insan- nesillerini yıkıma uğrattık onlar mal (giyim kuşam ve tefriş) bakımından da gösteriş bakımından da daha güzeldiler.
75- De ki: "Kim sapıklık içindeyse Rahman (olan Allah) ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam mevki) daha kötü kimin askeri- gücü daha zayıfmış öğreneceklerdir.
76- Allah hidayet bulanlara hidayeti arttırır. Sürekli olan salih davranışlar Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlı varılacak sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
77- Ayetlerimizi inkar edip bana: "Elbette mal ve çocuklar verilecektir" diyeni gördün mü?
78- O gayba mı tanık oldu yoksa Rahman (olan Allah)ın Katında(n) bir ahid mi aldı?
79- Asla; demekte olduğunu yazacağız ve onun için azapta(n) da süre tanıdıkça tanıyacağız.
80- Onun söylemekte olduğuna Biz mirasçı olacağız; o Bize 'yapayalnız tek başına' gelecektir.
81- Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye Allah'tan başka ilahlar edindiler.
82- Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler.
83- Görmedin mi Biz gerçekten şeytanları kafirlerin üzerine gönderdik onları tahrik edip kışkırtıyorlar.
84- Onlara karşı acele davranma; Biz onlar için ancak saydıkça sayıyoruz.
85- Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün
86- Suçlu-günahkarları susamışlar olarak cehenneme süreceğiz.
87- Rahmanın Katında ahid almışların dışında (onlar) şefaate malik olmayacaklardır.
88- "Rahman çocuk edinmiştir" dediler.
89- Andolsun siz oldukça çirkin bir cesarette bulunup-geldiniz.
90- Neredeyse bundan dolayı gökler paramparça olacak yer çatlayacak ve dağlar yıkılıp göçüverecekti.
91- Rahman adına çocuk öne sürdüklerinden (ötürü bunlar olacaktı.)
92- Rahman (olan Allah)a çocuk edinmek yaraşmaz.
93- Göklerde ve yerde olan (herkesin ve herşeyin) tümü Rahman (olan Allah)a yalnızca kul olarak gelecektir.
94- Andolsun onların tümünü kuşatmış ve onları sayı olarak saymış bulunmaktadır.
95- Ve onların hepsi kıyamet günü O'na 'yapayalnız tek başlarına' geleceklerdir.
96- İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise Rahman (olan Allah) onlar için bir sevgi kılacaktır.
97- Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için.
98- Biz onlardan önce nice insan nesillerini yıkıma uğrattık; (şimdiyse) onlardan hiçbirini hissediyor veya onların fısıltılarını duyuyor musun? | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:44 pm | |
| TAHA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ta Ha.
2- Biz sana bu Kur'an'ı güçlük çekmen için indirmedik
3- 'İçi titreyerek korku duyanlara' ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik).
4- Yeri ve yüksek gökleri yaratan tarafından bir indirmedir.
5- Rahman (olan Allah) arşa istiva etmiştir.
6- Göklerde yerde bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur.
7- Sözü açığa vursan da (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O gizliyi de gizlinin gizlisini de bilmektedir.
8- Allah; O'ndan başka İlah yoktur. En güzel isimler O'nundur.
9- Sana Musa'nın haberi geldi mi?
10- Hani bir ateş görmüştü de ailesine şöyle demişti: "Durun bir ateş gördüm; umulur ki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol-gösterici bulurum."
11- Nitekim ona gidince kendisine seslenildi: "Ey Musa."
12- "Gerçekten Ben Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen kutsal vadi olan Tuva'dasın."
13- "Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle."
14- "Gerçekten Ben Ben Allah'ım Benden başka İlah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl."
15- "Şüphesiz kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir. Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim."
16- "Öyleyse ona inanmayıp kendi hevasına uyan sakın seni ondan alıkoymasın; sonra yıkıma uğrarsın."
17- "Sağ elindeki nedir ey Musa?"
18- Dedi ki: "O benim asamdır; ona dayanmakta onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim onda benim için daha başka yararlar da var."
19- Dedi ki: "Onu at ey Musa."
20- Böylece onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş).
21- Dedi ki: "Onu al ve korkma Biz onu ilk durumuna çevireceğiz."
22- "Elini koltuğuna sok bir hastalık olmadan başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın."
23- "Öyle ki sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım."
24- "Firavun'a git çünkü o azmış bulunuyor."
25- Dedi ki: "Rabbim benim göğsümü aç."
26- "Bana işimi kolaylaştır."
27- "Dilimden düğümü çöz;"
28- "Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar."
29- "Ailemden bana bir yardımcı kıl"
30- "Kardeşim Harun'u"
31- "Onunla arkamı kuvvetlendir."
32- "Onu işimde ortak kıl"
33- "Böylece Seni çok tesbih edelim."
34- "Ve Seni çok zikredelim."
35- "Şüphesiz Sen bizi görüyorsun."
36- (Allah) Dedi ki: "Ey Musa istediğin sana verilmiştir."
37- "Andolsun Biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk."
38- "Hani annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik (şöyle ki"
39- "Onu sandığın içine koy suya bırak böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için Kendim'den sana bir sevgi yönelttim."
40- "Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa."
41- "Seni Kendim için seçtim."
42- "Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.
43- "İkiniz Firavun'a gidin çünkü o azmış bulunuyor."
44- "Ona yumuşak söz söyleyin umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar."
45- Dediler ki: "Rabbimiz gerçekten onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz."
46- Dedi ki: "Korkmayın çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum."
47- "Haydi ona gidin de deyin ki: Biz senin Rabbinin elçileriyiz İsrailoğulları'nı bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azap verme. Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun."
48- "Gerçekten bize vahyolundu ki: Doğrusu azap yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir."
49- (Ona gidip aynı şeyleri tekrarladıklarında Firavun onlara) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?"
50- Dedi ki: "Bizim Rabbimiz herşeye yaratılışını veren sonra doğru yolunu gösterendir."
51- (Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?"
52- Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin Katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz."
53- "Ki (Rabbim) yeryüzünü sizin için bir beşik kıldı onda sizin için yollar döşedi ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık."
54- "Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için elbette ayetler vardır.
55- Sizi ondan yarattık ona geri vereceğiz ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.
56- Andolsun Biz ona ayetlerimizin tümünü gösterdik; fakat o yalanladı ve ayak diretti.
57- Dedi ki: "Ey Musa sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun?"
58- "Madem böyle biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz; şimdi sen bir 'buluşma zamanı ve yeri' tespit et bizim de senin de karşı olamayacağımız açık geniş bir yer olsun" dedi.
59- (Musa) Dedi ki: "Buluşma zamanımız (ülkenin ulusal) bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun)."
60- Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) biraraya getirdi sonra geldi.
61- Musa onlara dedi ki: "Size yazıklar olsun Allah'a karşı yalan düzüp uydurmayın sonra bir azap ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten yok olup gitmiştir."
62- Bunun üzerine kendi aralarında durumlarını tartışmaya başladılar ve gizli konuşmalara geçtiler.
63- Dediler ki: "Bunlar herhalde iki sihirbazdır sizi sihirleriyle yurdunuzdan sürüp-çıkarmak ve örnek olarak tutturduğunuz yolunuzu (dininizi) yok etmek istemektedirler."
64- "Bundan ötürü tuzaklarınızı biraraya getirin sonra gruplar halinde gelin; bugün üstünlük sağlayan gerçekten kurtuluşu bulmuştur."
65- "Ey Musa" dediler. Ya sen (asanı) at veya önce biz atalım."
66- Dedi ki: "Hayır siz atın." Sonra hemen (ne görsün) sihirlerinden dolayı onların ipleri ve asaları kendisine gerçekten koşuyormuş gibi göründü.
67- Musa bu yüzden kendi içinde bir tür korku duymaya başladı.
68- "Korkma" dedik. "Muhakkak sen üstün geleceksin."
69- "Sağ elindekini atıver onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz."
70- Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar: "Harun'un ve Musa'nın Rabbine iman ettik" dediler.
71- (Firavun) Dedi ki: "Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Şüphesiz o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. O halde ben de sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim ve sizi hurma dallarında sallandıracağım. Siz de elbette hangimizin azabı daha şiddetliymiş ve daha sürekliymiş öğrenmiş olacaksınız."
72- Dediler ki: "Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla 'tercih edip-seçmeyiz." Neyde hükmünü yürütebileceksen durmaksızın hükmünü yürüt; sen yalnızca bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin."
73- "Gerçekten biz Rabbimiz'e iman ettik; günahlarımızı ve sihir dolayısıyla bizi kendisine karşı zorlayarak-sürüklediğin (suçumuzu) bağışlasın. Allah daha hayırlıdır ve daha süreklidir."
74- "Gerçek şu ki kim Rabbine suçlu-günahkar olarak gelirse hiç şüphe yok onun için cehennem vardır. Onun içinde ise ne ölebilir ne dirilebilir."
75- "Kim O'na iman edip salih amellerde bulunarak O'na gelirse işte onlar onlar için de yüksek dereceler vardır."
76- "İçlerinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri de (onlarındır). Ve işte bu arınmış olanın karşılığıdır."
77- Andolsun Biz Musa'ya vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir onlara denizde kuru bir yol aç yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan."
78- Firavun ise ordularıyla peşlerine düştü; sulardan onları kaplayıveren kaplayıverdi.
79- Firavun kendi kavmini şaşırtıp saptırdı ve onları doğruya yöneltmedi.
80- Ey İsrailoğulları andolsun sizi düşmanlarınızdan kurtardık. Tur'un sağ yanında sizinle vaadleştik ve üzerinize kudret helvasıyla bıldırcın indirdik.
81- Size rızık olarak verdiklerimizden temiz olanlarından yiyin bu konuda azgınlık yapmayın yoksa gazabım üzerinize kaçınılmaz olarak iner: Benim gazabım kimin üzerine inerse muhakkak o tepetaklak düşmüştür.
82- Gerçekten Ben tevbe eden inanan salih amellerde bulunup da sonra doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım.
83- "Seni kavminden 'çarçabuk ayrılmaya iten' nedir ey Musa?"
84- Dedi ki: "Onlar arkamda izim üzerindedirler hoşnut kalman için Sana gelmekte acele ettim Rabbim."
85- Dedi ki: "Biz senden sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik Samiri onları şaşırtıp-saptırdı."
86- Bunun üzerine Musa kavmine oldukça kızgın üzgün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?"
87- Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik onları (ateşe) attık böylece Samiri de attı."
88- Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı "İşte sizin de ilahınız Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu" dediler.
89- Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı? | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:44 pm | |
| 90- Andolsun Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.
91- Demişlerdi ki: "Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız."
92- (Musa da gelince "Ey Harun" demişti. "Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (Onlara müdahale etmekten) alıkoyan neydi?"
93- "Niye bana uymadın emrime baş mı kaldırdın?"
94- Dedi ki: "Ey annemin oğlu sakalımı ve başımı tutup-yolma. Ben senin: "İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın sözümü önemsemedin" demenden endişe edip korktum."
95- (Musa) Dedi ki: "Ya senin amacın nedir ey Samiri?"
96- Dedi ki: "Ben onların görmediklerini gördüm böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi."
97- Dedi ki: “Haydi çekip git artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız sonra darmadağın edip denizde savuracağız."
98- "Sizin İlahınız yalnızca Allah'tır ki O'nun dışında İlah yoktur. O ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır."
99- Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten sana Katımız'dan bir zikir verdik.
100- Kim bundan yüz çevirirse şüphesiz kıyamet günü o bir günah-yükü yüklenecektir.
101- O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.
102- Sur'a üfürüleceği gün Biz suçlu-günahkarları o gün (yüzleri kara gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.
103- (Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.
104- Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: "Siz yalnızca bir gün kaldınız" derler.
105- Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim onları darmadağın edip savuracak"
106- "Yerlerini bomboş çırçıplak bırakacaktır."
107- "Orada ne bir eğrilik göreceksin ne de bir tümsek."
108- O gün kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.
109- O gün Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.
110- O önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar ise bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.
111- (Artık bütün) Yüzler diri kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir.
112- Kim de bir mü'min olarak salih olan amellerde bulunursa artık o ne zulümden korksun ne hakkının eksik tutulmasından.
113- Böylece Biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık; umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.
114- Hak olan biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim ilmimi arttır."
115- Andolsun Biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik fakat o unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
116- Hani Biz meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi o ayak diremişti.
117- Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın sonra mutsuz olursun."
118- Şüphesiz ki senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orda (cennette kalmana bağlı)dır."
119- Ve gerçekten sen burada susamayacaksın ve güneş altında yanmayacaksın da."
120- Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?"
121- Böylece ikisi ondan yediler hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.
122- Sonra Rabbi onu seçti tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.
123- Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak hepiniz ordan inin. Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz."
124- "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz."
125- "O da (şöyle) demiş olur: -Ben görmekte olan biriyken beni niye kör olarak haşrettin Rabbim?"
126- (Allah da) Der ki: "İşte böyle sana ayetlerimiz gelmişti fakat sen onları unuttun bugün de sen işte böyle unutulmaktasın."
127- İşte Biz ölçüsüzce davrananları ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız; ahiretin azabı ise gerçekten daha şiddetli ve daha süreklidir.
128- Kendilerinden önceki nesillerden nicelerini yıkıma uğratmamız onları doğruya yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihi kalıntıları üzerinde) gezinip duruyorlar. Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için ayetler vardır.
129- Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu.
130- Şu halde onların söylediklerine karşı sabırlı ol güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt). Gecenin bir bölümünde ve gündüzün uçlarında da tesbihte bulun ki hoşnut olabilesin.
131- Onlardan bazı gruplara kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.
132- Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz Biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır.
133- Dediler ki: "Bize kendi Rabbinden bir ayet (mucize) getirmesi gerekmez miydi?" Onlara önceki kitaplarda açık belgeler gelmedi mi?
134- Eğer Biz onları bundan önceki bir azap ile yıkıma uğratmış olsaydık şüphesiz diyeceklerdi ki: "Rabbimiz bize bir elçi gönderseydin de küçülmeden ve aşağılanmadan önce Senin ayetlerine tabi olsaydık."
135- De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş pek yakında öğreneceksiniz." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:44 pm | |
| ENBİYA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
2- Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.
3- Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler gizlice fısıldaştılar: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?"
4- Dedi ki: "Benim Rabbim gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O işitendir bilendir."
5- "Hayır" dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin."
6- Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı) iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?
7- Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız o halde zikir ehline sorun.
8- Biz onları yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.
9- Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.
10- Andolsun size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?
11- Biz zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.
12- Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
13- "Uzaklaşıp-kaçmayın içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz."
14- "Yazıklar bize" dediler. "Gerçekten biz zalimmişiz."
15- Onların bu yakınmaları Biz onları biçilmiş ekin sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
16- Biz bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.
17- Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik bunu Kendi Katımız'dan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık.
18- Hayır Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki o yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.
19- Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun yanında olanlar O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.
20- Gece ve gündüz hiç durmaksızın tesbih ederler.
21- Yoksa onlar yerden birtakım ilahlar edindiler de onlar mı (ölüleri) diriltecekler?
22- Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı elbette ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir.
23- O yaptıklarından sorulmaz oysa onlar sorguya çekilirler.
24- Yoksa O'ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (kitabı) ve benden öncekilerin de zikri." Hayır onların çoğu hakkı bilmiyorlar bundan dolayı yüz çeviriyorlar.
25- Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki ona şunu vahyetmiş olmayalım: "Benden başka İlah yoktur öyleyse Bana ibadet edin."
26- "Rahman (olan Allah) çocuk edindi" dediler. O (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır.
27- Onlar sözle (bile olsa) O'nun önüne geçmezler ve onlar O'nun emriyle yapıp-etmektedirler.
28- O önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
29- Onlardan her kim: "Gerçekten ben O'nun dışında bir ilahım" diyecek olsa bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.
30- O inkar edenler görmüyorlar mı ki (başlangıçta) göklerle yer birbiriyle bitişik iken Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?
31- Yeryüzünde onları sarsmasın diye sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.
32- Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
33- Geceyi gündüzü güneşi ve ayı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.
34- Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?
35- Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.
36- İnkar edenler seni gördüklerinde seni yalnızca alay-konusu ediyorlar (ve "Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?" (derler.) Oysa Rahman (olan Allah)ın sözünü (kitabını) inkar edenler kendileridir.
37- İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.
38- "Eğer doğruyu söylüyor iseniz bu vaid (edilen günün sorgu ve azabı) ne zamandır?" derler.
39- O inkar edenler yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi.
40- Hayır onlara apansız gelecek de böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
41- Andolsun senden önceki elçilerle de alay edildi fakat içlerinden küçük düşürenleri o alaya aldıkları (azap) sarıp-kuşatıverdi.
42- De ki: "Gece ve gündüz sizi Rahman (olan Allah)tan kim koruyabilir?" Hayır onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.
43- Yoksa Bize karşı kendilerini engelleyerek koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık bulamazlar.
44- Evet Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde üstün gelenler onlar mı?
45- De ki: "Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler."
46- Andolsun onlara Rabbinin azabından 'bir ufak esinti' dokunacak olsa hiç tartışmasız; "Eyvahlar bize gerçekten bizler zulme sapanlarmışız" diyecekler.
47- Biz ise kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.
48- Andolsun Biz Musa'ya ve Harun'a takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.
49- Onlar Rablerine karşı gayb ile (O'nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar kıyamet saatinden 'içleri titremekte olanlardır.'
50- Bu Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şu halde onu inkar edecek olanlar siz misiniz?
51- Andolsun bundan önce İbrahim'e rüşdünü vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.
52- Hani babasına ve kavmine demişti ki: "Sizin karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?
53- "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" dediler.
54- Dedi ki: "Andolsun siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz."
55- 'Sen bize gerçeği mi getirdin yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?"
56- "Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim."
57- "Andolsun Allah'a sizler arkanızı dönüp gittikten sonra ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım."
58- Böylece o yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
59- "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir" dediler.
60- "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.
61- Dediler ki: "Öyleyse onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."
62- Dediler ki: "Ey İbrahim bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"
63- "Hayır" dedi. "Bu yapmıştır bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa siz onlara soruverin."
64- Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.
65- Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler: "Andolsun bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin."
66- Dedi ki: "O halde Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?"
67- "Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?"
68- Dediler ki: "Eğer (bir şey) yapacaksanız onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun."
69- Biz de dedik ki: "Ey ateş İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."
70- Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:44 pm | |
| 71- Onu ve Lut'u kurtarıp içinde alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.
72- Ona İshak'ı armağan ettik üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık.
73- Ve onları Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.
74- Lut'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.
75- Onu rahmetimize soktuk çünkü o salihlerdendi.
76- Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman Biz onun çağrısına cevap verdik onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık.
77- Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden 'ona yardım edip-öcünü aldık'. Şüphesiz onlar kötü bir kavimdi Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.
78- Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.
79- Biz bunu (hükmü) Süleyman’a kavrattık her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.
80- Ve sizin için ona zorlu-savaşınızda sizi korusun diye '(madeni) giyim-sanatını' öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
81- Süleyman için de fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki kendi emriyle içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz.
82- Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik). Biz onların koruyucuları idik.
83- Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın."
84- Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.
85- İsmail İdris ve Zü'l-Kifl hepsi sabredenlerdendi.
86- Onları rahmetimize soktuk şüphesiz onlar salih kimselerdi.
87- Balık sahibi (Yunus'u da); hani o kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Senden başka İlah yoktur Sen Yücesin gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu.
88- Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz iman edenleri böyle kurtarırız.
89- Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Rabbim beni yalnız başıma bırakma sen mirasçıların en hayırlısısın."
90- Onun duasına icabet ettik kendisine Yahya'yı armağan ettik eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.
91- Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.
92- Gerçekten sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim öyleyse Bana ibadet ediniz.
93- Onlar işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Bize döneceklerdir.
94- Artık kim bir mü'min olarak salih amellerde bulunursa onun çabası için (karşılık olarak) küfran (nankörlük) yoktur. Şüphesiz Biz onun yazıcılarıyız.
95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.
96- Yecuc ve Mecuc (un sedleri) açıldığında onlar her bir tepeden akın ederler;
97- Gerçek olan va'd yaklaşmıştır işte o zaman inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: "Eyvahlar bize biz bundan tam bir gaflet içindeydik hayır bizler zalim kimselerdik" (diyecekler).
98- Gerçekten siz de Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz siz ona varacaksınız.
99- Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı ona girmeyeceklerdi. Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.
100- Orda kendileri için 'kemikleri çatırdatan inlemeler' vardır. Onlar orda işitmezler de.
101- Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte onlar ondan uzaklaştırılmışlardır.
102- Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.
103- Onları o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: "İşte bu sizin gününüzdür size va'dedilmişti" diye melekler onları karşılayacaklardır.
104- Bizim göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün ilk yaratmaya başladığımız gibi yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette Biz yapıcılarız.
105- Andolsun Biz zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık.
106- Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kur'an'da) 'açık bir mesaj' (veya gerçek bir çıkış yolu) vardır.
107- Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.
108- De ki: "Gerçekten bana: -Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlah'tır" diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?"
109- Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı uzak mı bilemem."
110- "Şüphesiz O sözün açıkta söylenenini de bilmekte saklamakta olduklarınızı da bilmektedir."
111- "Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması) sizin için bir (fitne) denemedir (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (meta)dır."
112- (Resulullah) Dedi ki: "Rabbim hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:45 pm | |
| HAC SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ey insanlar Rabbinizden korkup-sakının çünkü kıyamet saatinin sarsıntısı büyük bir şeydir.
2- Onu gördüğünüz gün her emzikli kendi emzirdiğini unutup geçecek ve her gebe kendi yükünü düşürecektir. İnsanları da sarhoş olmuş görürsün oysa onlar sarhoş değillerdir. Ancak Allah'ın azabı pek şiddetlidir.
3- İnsanlardan kimi Allah hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-kaypak şeytanın peşine düşer.
4- Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir."
5- Ey insanlar eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz gerçek şu ki Biz sizi topraktan yarattık sonra bir damla sudan sonra bir alak'tan (embriyo) sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte kiminiz de bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.
6- İşte böyle; şüphesiz Allah hakkın Kendisi'dir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir.
7- Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir onda şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirlerde olanları diriltecektir.
8- İnsanlardan kimi hiçbir bilgisi yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır-durur.
9- Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla 'gururla salınıp-kasılarak' (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır kıyamet günü de yakıcı azabı ona taddıracağız.
10- (Ey insan) Bu senin ellerinin önden takdim ettikleridir. Şüphesiz Allah kullar için zulmedici değildir.
11- İnsanlardan kimi Allah'a bir ucundan ibadet eder eğer kendisine bir hayır dokunursa bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O dünyayı kaybetmiştir ahireti de. İşte bu apaçık bir kayıptır.
12- Allah'tan başka kendisine ne zararı dokunan ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu en uzak bir sapıklıktır.
13- (Ya da) Zararı yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.
14- Şüphesiz Allah iman edip salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Gerçekten Allah her istediğini yapar.
15- Kim Allah'ın ona dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin kurduğu düzen onun öfkesini giderebilecek mi?
16- İşte Biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah dilediğini hidayete yöneltir.
17- Gerçekten iman edenler Yahudiler yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah herşeyin üzerinde şahid olandır.
18- Görmedin mi ki gerçekten göklerde ve yerde olanlar güneş ay yıldızlar dağlar ağaçlar hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah dilediğini yapar.
19- İşte bunlar çekişen iki gruptur Rableri konusunda çekiştiler. İşte o inkar edenler onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir; başları üstünden de kaynar su dökülür.
20- Bununla karınları içinde olanlar ve derileri eritilmiş olur.
21- Onlar için demirden kamçılar vardır.
22- Ne zaman ordan sarsıcı-üzüntüden çıkmak isterlerse oraya geri çevrilirler ve (onlara "Yakıcı azabı tadın" (denir).
23- Hiç şüphesiz Allah iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; ordaki elbiseleri ipek(ten)tir.
24- Onlar sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir.
25- Gerçek şu ki inkar edip Allah yolundan ve yerlilerle dışarıdan gelenler için eşit olarak (haram ve kıble) kıldığımız Mescid-i Haram'dan alıkoyanlara orada zulmederek adaletten ayrılanlara acı bir azap taddırırız.
26- Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik "Bana hiçbir şeyi ortak koşma tavaf edenler kıyam edenler rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."
27- "İnsanlar içinde haccı duyur; gerek yaya gerekse uzak yollardan (derin vadilerden) gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler."
28- Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.
29- Sonra kirlerini gidersinler adaklarını yerine getirsinler. Beyt-i Atik'i tavaf etsinler.
30- İşte böyle; kim Allah'ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse Rabbinin Katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının yalan söz söylemekten de kaçının.
31- Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
32- İşte böyle; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse şüphesiz bu kalplerin takvasındandır.
33- Onlarda sizin için adı konulmuş bir süreye kadar yararlar vardır. Sonra onların yerleri Beyt-i Atik'tir.
34- Biz her ümmet için bir "Mensek" kıldık O'nun kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine Allah'ın adını ansınlar diye. İşte sizin İlahınız bir tek İlah'tır artık yalnızca O'na teslim olun. Sen alçak gönüllü olanlara müjde ver.
35- Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.
36- İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle onlara sizin için boyun eğdirdik umulur ki şükredersiniz.
37- Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver.
38- Şüphesiz Allah (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzaklarını) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah hain ve nankör olan kimseyi sevmez.
39- Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla onlara karşı savaş açılana (mü'minlere savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah onlara yardım etmeye güç yetirendir.
40- Onlar yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı manastırlar kiliseler havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler muhakkak yıkılır giderdi. Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah güçlü olandır Aziz olandır.
41- Onlar ki yeryüzünde kendilerini yerleştirir iktidar sahibi kılarsak dosdoğru namazı kılarlar zekatı verirler ma'rufu emrederler münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir.
42- Eğer seni yalanlıyorlarsa onlardan önce Nuh Ad Semud kavmi de yalanlamıştı.
43- İbrahim'in kavmi ve Lut'un kavmi de:
44- Medyen halkı da (peygamberlerini yalanlamıştı). Musa da yalanlanmıştı. Böylelikle Ben o inkar edenlere bir süre tanıdım sonra onları yakalayıverdim. Nasılmış Benim (herşeyi alt üst edip kökten değiştiren) inkılabım (veya inkarım).
45- (Halkı) Zulmediyorken yıkıma uğrattığımız nice ülkeler vardır ki şimdi onların altları üstlerine gelmiş ıpıssız durmakta kullanılamaz durumdaki kuyuları (terk edilmiş bulunmakta) yüksek sarayları (çın çın ötmektedir).
46- Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu gözler kör olmaz ancak sinelerdeki kalpler körelir.
47- Onlar senden azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah va'dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten senin Rabbinin Katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.
48- Nice ülkeler vardır ki (halkı) zulmediyorken Ben ona bir süre tanıdım sonra yakalayıverdim; dönüş yalnızca Banadır.
49- De ki: "Ey insanlar gerçekten ben sizin için yalnızca bir uyarıcıyım."
50- Buna göre iman edip salih amellerde bulunanlar onlar için bir bağışlanma (mağfiret) ve üstün bir rızık vardır.
51- Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harcayanlar alevli ateşin halkıdır.
52- Biz senden önce hiçbir Resul ve Nebi göndermiş olmayalım ki o bir dilekte bulunduğu zaman şeytan onun dilediğine (bir kuşku veya sapma unsuru) katıp bırakmış olmasın. Ama Allah şeytanın katıp-bırakmalarını giderir sonra Kendi ayetlerini sağlamlaştırıp-pekiştirir. Allah gerçekten bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
53- Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler.
54- (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah iman edenleri dosdoğru yola yöneltir.
55- İnkar edenler ise kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kur'an'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır.
56- Mülk o gün yalnızca Allah'ındır. O aralarında hükmedecektir. Artık iman edip salih amellerde bulunanlar; nimetlerle donatılmış cennetler içindedirler.
57- İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlar; artık onlar için aşağılatıcı bir azap vardır.
58- Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.
59- Onları kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah bilendir halimdir.
60- İşte böyle; her kim kendisine yapılan haksızlığın benzeriyle karşılık verir sonra aleyhine 'azgınlık ve saldırıda' bulunulursa Allah mutlaka ona yardım eder. Şüphesiz Allah affedicidir bağışlayıcıdır. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:45 pm | |
| 61- İşte böyle; çünkü Allah geceyi gündüze bağlayıp katar ve gündüzü geceye bağlayıp-katar. Şüphesiz Allah işitendir görendir.
62- İşte böyle; çünkü Allah hakkın ta Kendisi'dir. O'nun dışında onların taptıkları ise şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah Yücedir büyüktür.
63- Görmedin mi Allah gökten su indirdi böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah lütfedicidir herşeyden haberdardır.
64- Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Şüphesiz Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan (Gani)dır övülmeye layık olandır.
65- Görmedin mi Allah yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah insanlara karşı şefkatlidir çok merhametlidir.
66- Sizi diri tutan sonra öldürecek sonra da diriltecek olan O'dur. Gerçekten insan pek nankördür.
67- Biz her ümmete bir ibadet tarzı (Mensek) kıldık onlar bu tarz üzere ibadet etmektedirler. Öyleyse (din) iş(in)de seninle çekişmesinler. Sen Rabbine çağır. Şüphesiz sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.
68- Eğer seninle mücadeleye girişirlerse de ki: "Allah yapmakta olduklarınızı daha iyi bilir."
69- "Allah kıyamet günü kendisinde ihtilafa düştüğünüz şey hakkında aranızda hükmedecektir."
70- Allah'ın gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek) Allah için pek kolaydır.
71- Onlar Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiçbir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiçbir yardımcı yoktur.
72- Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı' tanıyabilirsin. Neredeyse kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş... Allah onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır."
73- Ey insanlar (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz istenen de.
74- Onlar Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah güç sahibidir Azizdir.
75- Allah meleklerden elçiler seçer ve insanlardan da. Şüphesiz Allah işitendir görendir.
76- O önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.
77- Ey iman edenler rüku edin secdeye varın Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin umulur ki kurtuluş bulursunuz.
78- Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de bunda (Kur'an'da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve Allah'a sarılın sizin Mevlanız O'dur. İşte ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:45 pm | |
| MÜMİNUN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Mü'minler gerçekten felah bulmuştur;
2- Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;
3- Onlar 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;
4- Onlar zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir;
5- Ve onlar ırzlarını koruyanlardır;
6- Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir.
7- Fakat kim bundan ötesini ararsa artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.
8- (Yine) Onlar emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.
9- Onlar namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.
10- İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.
11- Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır.
12- Andolsun Biz insanı süzme bir çamurdan yarattık.
13- Sonra onu bir su damlası olarak savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
14- Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık; ardından o alak'ı (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne Yücedir.
15- Sonra bunun ardından siz gerçekten ölecek olanlarsınız.
16- Sonra siz gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz.
17- Andolsun Biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık; Biz yaratmada gafiller değiliz.
18- Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz.
19- Böylelikle bununla size hurmalıklardan üzümlüklerden bahçeler-bağlar geliştirdik içlerinde çok sayıda yemişler vardır; sizler onlardan yemektesiniz.
20- Ve (daha çok) Tur-i Sina'da çıkan bir ağaç (türü de yarattık); o yağlı ve yiyenlere bir katık olarak bitmekte (ürün vermekte)dir.
21- Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır; karınlarının içinde olanlardan size içirmekteyiz ve onlarda sizin için daha birçok yararlar var. Sizler onlardan yemektesiniz.
22- Onların üzerinde ve gemilerde taşınmaktasınız.
23- Andolsun Biz Nuh'u kendi kavmine (elçi olarak) gönderdik. Böylece kavmine dedi ki: "Ey Kavmim Allah'a kulluk edin. O'nun dışında sizin başka İlahınız yoktur yine de sakınmayacak mısınız?"
24- Bunun üzerine kavminden inkara sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz."
25- "O kendisinde delilik bulunan bir adamdan başkası değildir onu belli bir süre gözetleyin."
26- "Rabbim" dedi (Nuh). "Beni yalanlamalarına karşılık bana yardım et."
27- Böylelikle Biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim Bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift ile içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azap gerekmiş) olanlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda Bana muhatap olma çünkü onlar boğulacaklardır" diye vahyettik.
28- "Böylece sen beraberinde olanlarla gemiye bindiğinde o zaman de ki: "Bizi o zulmeden kavimden kurtaran Allah'a hamd olsun."
29- Ve de ki: "Rabbim beni kutlu bir konakta indir Sen konuklayanların en hayırlısısın."
30- Hiç şüphesiz bunda ayetler vardır ve Biz gerçekten denemeden geçiririz.
31- Sonra onların ardından bir başka insan-nesli yaratıp-inşa ettik.
32- Onlara da kendi içlerinden: "Allah'a ibadet edin. O'nun dışında sizin başka İlahınız yoktur yine de sakınmayacak mısınız?" (desin) diye içlerinden bir elçi gönderdik.
33- Kendi kavminden inkar edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi ki: "Bu sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir."
34- "Eğer sizin benzeriniz olan bir beşere boyun eğecek olursanız andolsun siz gerçekten hüsrana uğrayanlar olursunuz."
35- "O öldüğünüz toprak ve kemik haline geldiğiniz zaman sizin mutlaka (yeniden diriltilip) çıkarılacağınızı mı va'dediyor?"
36- "Heyhat size va'dedilen şeye heyhat..."
37- "O (bütün gerçek) yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız biz diriltilecekler değiliz."
38- "O ise yalnızca bir adam (insan)dır Allah'a karşı yalan uydurmaktadır bizler de ona inanacak değiliz."
39- (Peygamber) Dedi ki: "Rabbim beni yalanlamalarına karşı bana yardım et."
40- (Allah) Dedi ki: "Az bir süre (bekle) onlar gerçekten pişman olacaklar."
41- Derken hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak üzere o korkunç çığlık onları yakalayıverdi. Böylece onları bir süprüntü kılıverdik. Zulmeden kavim için yıkım olsun.
42- Sonra onların ardından başka nesiller yaratıp-inşa ettik.
43- Ümmetlerden hiçbiri kendisine tespit edilmiş eceli ne öne alabilir ne erteleyebilir.
44- Sonra birbiri peşi sıra elçilerimizi gönderdik; her ümmete kendi elçisi geldiğinde onu yalanladılar. Böylece Biz de onları (yıkıma uğratıp yok etmede) kimini kiminin izinde yürüttük ve onları (tarihin anlatıp aktardığı) bir olay kıldık. İman etmeyen kavim için yıkım olsun.
45- Sonra Musa ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.
46- Firavun'a ve ileri gelen çevresine; fakat onlar büyüklendiler. Onlar 'büyüklenen-zorba' bir topluluktu.
47- Dediler ki: "Bizim benzerimiz olan iki beşere mi inanacak mışız? Kaldı ki onların kavimleri bize kullukta (kölelikte) bulunmaktadırlar."
48- Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.
49- Andolsun Biz Musa’ya kitabı verdik belki onlar hidayete erer diye.
50- Biz Meryem'in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık ve ikisini barınmaya elverişli ve akar suyu olan bir tepede yerleştirdik.
51- Ey elçiler güzel ve temiz olan şeylerden yiyin ve salih amellerde bulunun; çünkü gerçekten ben yapmakta olduklarınızı biliyorum.
52- İşte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim; öyleyse Benden korkup-sakının.
53- Ancak onlar işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler; her bir grup kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.
54- Artık sen onları belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.
55- Onlar sanıyorlar mı ki kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla
56- Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır onlar şuurunda değiller.
57- Gerçekten Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar
58- Rablerinin ayetlerine iman edenler
59- Rablerine ortak koşmayanlar
60- Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler; | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:45 pm | |
| 61- İşte onlar hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler.
62- Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz; elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hiçbir haksızlığa uğratılmazlar.
63- Hayır onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik onların bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar.
64- Nihayet onların refahtan şımaran önde gelenlerini azap ile yakalayıverdiğimiz zaman onlar hemen feryadı basacaklar.
65- Bugün feryad etmeyin çünkü Bizden yardım göremezsiniz.
66- Gerçekten Benim ayetlerim size okunuyordu fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz;
67- Buna (ayetlerime) karşı büyüklük taslayarak; gece vakti de hezeyanlar sergiliyordunuz.
68- Onlar yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi yoksa onlara geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69- Ya da kendi elçilerini tanımadılar mı ki şimdi onu inkar ediyorlar?
70- Yahut: "Onda bir delilik var" mı diyorlar? Hayır o onlara hak ile gelmiş bulunmaktadır ve onların çoğu hakkı çirkin karşılıyorlar.
71- Eğer hak onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız gökler yer ve bunların içinde olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı. Hayır Biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.
72- Yoksa sen onlardan haraç mı istiyorsun? İşte Rabbinin haracı (dünya ve ahiret armağanı) daha hayırlıdır. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73- Gerçekten sen onları dosdoğru olan bir yola çağırıyorsun.
74- Ancak ahirete inanmayanlar şüphesiz yoldan sapanlardır.
75- Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.
76- Andolsun Biz onları azapla yakalayıverdik fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp-yalvarmadılar.
77- Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.
78- O sizin için kulakları gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz.
79- O sizi yeryüzünde yaratıp-türetendir ve hepiniz yalnızca O'na (döndürülüp) toplanacaksınız.
80- O yaşatan ve öldürendir; gece ile gündüzün aykırılığı (veya ardarda gelişi) da O'nun (kanunu)dur. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?
81- Hayır; onlar geçmiştekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.
82- Dediler ki: "Öldüğümüz bir toprak ve bir kemik olduğumuz zaman gerçekten biz mi diriltilecek mişiz?"
83- "Andolsun bu tehdit bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı; bu geçmişlerin uydurma masallarından başka bir şey değildir."
84- De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?"
85- "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?"
86- De ki: "Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?"
87- "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Yine de sakınmayacak mısınız?"
88- De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O koruyup kolluyorken Kendisi korunmuyor."
89- "Allah'ındır" diyecekler. De ki: "Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?"
90- Hayır Biz onlara hakkı getirdik ancak onlar gerçekten yalancıdırlar.
91- Allah hiçbir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiçbir İlah yoktur; eğer olsaydı her bir ilah elbette kendi yarattığını götürüverirdi ve (ilahların) bir kısmına karşı üstünlük sağlardı. Allah onların nitelendiregeldiklerinden Yücedir.
92- Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından Yücedir.
93- De ki: "Rabbim eğer onlara va'dolunan (azab)ı mutlaka bana göstereceksen"
94- "Rabbim bu durumda beni zulmeden kavmin içinde bırakma."
95- Gerçek şu ki Biz onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz.
96- Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır; Biz onların nitelendiregeldiklerini en iyi bileniz.
97- Ve de ki: "Rabbim şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım."
98- "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim."
99- Sonunda onlardan birine ölüm geldiği zaman der ki: "Rabbim beni geri çevirin."
100- "Ki geride bıraktığım (dünya)da salih amellerde bulunayım." Asla gerçekten bu yalnızca bir sözdür bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel (berzah) vardır.
101- Böylece Sur'a üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar (veya soybağları) yoktur ve (üstünlük unsuru olarak soyluluğu veya birbirlerine durumlarını) soruşturmazlar da.
102- Artık kimin tartısı ağır basarsa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
103- Kimin tartısı hafif gelirse işte onlar da kendi nefislerini hüsrana uğratanlar cehennemde de ebedi olarak kalacak olanlardır.
104- Ateş onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler.
105- Ayetlerim size okunuyorken yalanlayanlar sizler değil miydiniz?
106- Dediler ki: "Rabbimiz mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi biz sapan bir topluluk imişiz."
107- "Rabbimiz bizi (ateşin) içinden çıkar eğer yine (inkara) dönersek artık gerçekten zalim kimseler oluruz."
108- Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin."
109- "Çünkü gerçekten Benim kullarımdan bir grup: “Rabbimiz iman ettik Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın derlerdi de"
110- "Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz."
111- "Bugün Ben gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir."
112- Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?"
113- Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık sayanlara sor."
114- Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız gerçekten bir bilseydiniz"
115- "Bizim sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?"
116- Hak melik olan Allah pek Yücedir O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir.
117- Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir İlah'a taparsa artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.
118- Ve de ki: "Rabbim bağışla ve merhamet et Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:46 pm | |
| NUR SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- (Bu) İndirdiğimiz ve (hükümlerini) farz kıldığımız bir sûredir. İçinde umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz diye apaçık ayetler indirdik.
2- Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız onlara Allah'ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü'minlerden bir grup da şahit bulunsun.
3- Zina eden erkek zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu mü'minlere haram kılınmıştır.
4- Korunan (iffetli) kadınlara (zina suçu) atan sonra dört şahid getirmeyenlere de seksen değnek vurun ve onların şahidliklerini ebedi olarak kabul etmeyin. Onlar fasık olanlardır.
5- Ancak bundan sonra tevbe eden ve salihçe davrananlar hariç. Çünkü gerçekten Allah bağışlayandır esirgeyendir.
6- Kendi eşlerine (zina suçu) atan ve kendileri dışında şahidleri bulunmayanlar ise onlardan da her birinin şahidliği Allah adına dört (kere yemin) ile kendisinin hiç şüphesiz doğru söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmektir.
7- Beşinci (yemini) ise eğer yalan söyleyenlerdense Allah'ın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir.
8- Onun (kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden cezayı uzaklaştırır.
9- Beşinci (yemini) ise eğer o (kocası) doğru söylüyor ise Allah'ın gazabının muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dır.
10- Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)?
11- Doğrusu uydurulmuş bir yalanla gelenler sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.
12- Onu işittiğiniz zaman erkek mü'minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?
13- Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir.
14- Eğer Allah'ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
15- O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız; oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür.
16- Onu işittiğiniz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; bu büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?
17- Eğer iman edenlerden iseniz bunun gibisine bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir.
18- Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
19- Çirkin utanmazlıkların (fuhşun) iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir siz ise bilmiyorsunuz.
20- Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)?
21- Ey iman edenler şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı sizden hiçbiri ebedi olarak temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitendir bilendir.
22- Sizden faziletli ve varlıklı olanlar yakınlara yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayandır esirgeyendir.
23- Namus sahibi bir şeyden habersiz mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar dünyada ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.
24- O gün kendi dilleri elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.
25- O gün Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.
26- Kötü kadınlar kötü erkeklere; kötü erkekler kötü kadınlara; iyi ve temiz erkekler iyi ve temiz kadınlara (yaraşır). Bunlar onların demekte olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün) bir rızık vardır.
27- Ey iman edenler evlerinizden başka evlere yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.
28- Eğer orada kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar artık oraya girmeyin; ve eğer "Dönün" denirse siz de dönün bu sizin için daha temizdir. Allah yaptıklarınızı bilendir.
29- İçinde oturulmayan ve sizin için bir meta (yarar) bulunan evlere girmenizde bir sakınca yoktur. Allah açığa vurduklarınızı da sakladıklarınızı da bilir.
30- Mü'minlere söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah yaptıklarından haberdardır.
31- Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler umulur ki felah bulursunuz."
32- İçinizde evli olmayanları kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah Kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir bilendir.
33- Nikah (imkanı) bulamayanlar Allah onları Kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları (fuhşa) zorlarsa şüphesiz onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah (onları) bağışlayandır esirgeyendir.
34- Andolsun size açıklayıcı ayetler sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve takva sahipleri için bir öğüt indirdik.
35- Allah göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun misali içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça sanki incimsi bir yıldızdır ki doğuya da batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu) Nur üstüne nurdur. Allah kimi dilerse onu Kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah herşeyi bilendir.
36- (Bu nur) Allah'ın onların yüceltilmesine ve isminin zikredilmesine izin verdiği evlerdedir; onların içinde sabah akşam O'nu tesbih ederler.
37- (Öyle) Adamlar ki ne ticaret ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar.
38- Çünkü Allah yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara Kendi fazlından arttıracaktır. Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır.
39- İnkar edenler ise; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında bir şey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah hesabı çok seri görendir.
40- Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar onun üstünde bir dalga onun da üstünde bir bulut vardır. Bir kısmı bir kısmı üzerinde olan karanlıklar; elini çıkardığında onu bile neredeyse göremeyecek. Allah kime nur vermemişse artık onun için nur yoktur.
41- Görmedin mi ki göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah onların işlediklerini bilendir.
42- Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır ve dönüş yalnızca O'nadır.
43- Görmedin mi ki Allah bulutları sürmekte sonra aralarını birleştirmekte sonra da onları üst üste yığmaktadır; böylece yağmurun bunların arasından akıp-çıktığını görürsün. Gökten içinde dolu bulunan dağlar (gibi bulutlar) indiriverir onu dilediğine isabet ettirir de dilediğinden onu çevirir; şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecektir.
44- Allah gece ile gündüzü evirip çevirir. Gerçekten bunda basiret sahipleri için birer ibret vardır.
45- Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte kimi iki ayağı üzerinde yürümekte kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
46- Andolsun Biz açıklayıcı ayetler indirdik. Allah dilediğini doğru yola yöneltip-iletir.
47- Onlar derler ki: "Allah'a ve elçisine iman ettik ve itaat ettik" sonra bunun ardından onlardan bir grup sırt çevirir. Bunlar iman etmiş değildirler.
48- Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman onlardan bir grup yüz çevirir.
49- Eğer hak lehlerinde ise ona boyun eğerek gelirler.
50- Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah'ın ve elçisinin kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkuyorlar? Hayır onlar zalim kimselerdir.
51- Aralarında hükmetmesi için Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır.
52- Kim Allah'a ve Resûlü’ne itaat ederse ve Allah'tan korkup O'ndan sakınırsa işte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.
53- Yeminlerinin olanca gücüyle Allah'a and içtiler; eğer sen onlara emredersen (savaşa) çıkacaklar diye. De ki: "And içmeyin bu bilinen (örf üzere) bir itaattır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."
54- De ki: "Allah'a itaat edin Resûl’e itaat edin. Eğer yine yüz çevirirseniz artık Onun (peygamberin) sorumluluğu kendisine yüklenen sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer Ona itaat ederseniz hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye düşen apaçık bir tebliğden başkası değildir."
55- Allah içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse işte onlar fasıktır.
56- Dosdoğru namazı kılın zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki rahmete kavuşturulmuş olursunuz.
57- İnkara sapanların yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacaklarını sanma. Onların son barınma yerleri ateştir. Ne kötü bir dönüştür o.
58- Ey iman edenler sağ ellerinizin malik olduğu ile sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan (çocuk)lar (odalarınıza girmek için şu) üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. (Bu) Üçü sizin için mahrem (vakitleri)dir. Bunların dışında size de onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler birbirinizin yanında olabilirsiniz. İşte Allah size ayetleri böyle açıklamaktadır. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
59- Sizden olan çocuklar erginlik çağına erdikleri zaman kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi bundan böyle izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.
60- Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir bilendir.
61- Kör olana güçlük yoktur topal olana güçlük yoktur hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de gerek kendi evlerinizden gerekse babalarınızın evlerinden annelerinizin evlerinden erkek kardeşlerinizin evlerinden kız kardeşlerinizin evlerinden amcalarınızın evlerinden halalarınızın evlerinden dayılarınızın evlerinden teyzelerinizin evlerinden anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit Allah tarafından kutlu güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah size ayetleri böyle açıklar umulur ki aklınızı kullanırsınız.
62- Mü'minler o kimselerdir ki Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler onunla birlikte toplu(mu ilgilendiren) bir iş üzerinde iken ondan izin alıncaya kadar bırakıp-gitmeyenlerdir. Gerçekten senden izin alanlar işte onlar Allah'a ve elçisine iman edenlerdir. Böylelikle senden kendi bazı işleri için izin istedikleri zaman dilediklerine izin ver ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah bağışlayandır esirgeyendir.
63- Elçinin çağırmasını kendi aranızda kiminizin kimini çağırması gibi saymayın. Allah sizden bir diğerinizi siper ederek kaçanları gerçekten bilir. Böylece onun emrine aykırı davrananlar kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar.
64- Dikkatli olun; göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. O üzerinde bulunduğunuz şeyi elbette bilir. Ve O'na döndürülecekleri gün yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah herşeyi bilendir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:46 pm | |
| FURKAN SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Alemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne Yücedir.
2- Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur herşeyi yaratmış ona bir düzen vermiş belli bir ölçüyle takdir etmiştir.
3- O'nun dışında hiçbir şeyi yaratmayan üstelik kendileri yaratılmış olan kendi nefislerine bile ne zarar ne yarar sağlayamayan öldürmeye yaşatmaya ve yeniden diriltip-yaymaya güçleri yetmeyen birtakım ilahlar edindiler.
4- İnkar edenler dediler ki: "Bu (Kur'an) olsa olsa ancak Onun uydurduğu bir yalandır kendisi düzüp uydurmuş ve Ona bir başka topluluk da yardımda bulunmuştur." Böylelikle onlar hiç şüphesiz haksızlık ve iftira ile geldiler.
5- Ve dediler ki: "Bu geçmişlerin uydurduğu masallardır bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır."
6- De ki: "Onu göklerde ve yerde gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O çok bağışlayandır çok esirgeyendir."
7- Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?"
8- "Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz."
9- Bir bak; senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar. Artık onlar hiçbir yol bulamazlar.
10- Dilediği takdirde sana bundan daha hayırlısı olarak altından ırmaklar akan cennetler veren ve senin için köşkler kılan (Allah) ne Yücedir.
11- Hayır onlar kıyamet-saatini yalanladılar; Biz kıyamet saatini yalan sayanlara çılgınca yanan bir ateş hazırladık.
12- (Ateş) Onları uzak bir yerden gördüğünde onlar bunun gazablı öfkesini ve uğultusunu işitirler.
13- Elleri boyunlarına bağlı olarak sıkışık bir yerine atıldıkları zaman orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.
14- Bugün bir yok oluşu çağırmayın birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın.
15- De ki: "Bu mu daha hayırlı yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır."
16- "İçinde ebedi kalıcılar olarak orada her istedikleri onlarındır; bu Rabbinin üzerine aldığı istenen bir vaaddir."
17- Onları ve Allah'tan başka taptıklarını biraraya getirip toplayacağı ve: "Şu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendileri mi yoldan saptılar?” diyeceği gün;
18- Derler ki: "Sen Yücesin; Senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz ancak onları ve atalarını Sen meta verip yararlandırdın öyle ki (Senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular."
19- "İşte (ilahlarınız) sizin söylediklerinizi yalanladılar; bundan böyle (azabı) ne geri çevirmeye gücünüz yetebilir ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap taddırırız."
20- Senden önce gönderdiklerimizden gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir.
21- Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz'i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.
22- Melekleri görecekleri gün suçlu-günahkarlara bir müjde yoktur. Ve o gün (melekler onlara) derler ki: "(Size sevinçli haber) Yasaktır yasak."
23- Onların yaptıkları her işin önüne geçtik böylece onu savurulmuş toz zerreleri kılıverdik.
24- O gün cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı dinlenecekleri yer çok daha güzeldir.
25- Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün;
26- İşte o gün gerçek mülk Rahman (olan Allah)ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür.
27- O gün zulmeden ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım"
28- "Vah yazıklar bana ne olurdu da filanı dost edinmeseydim."
29- "Çünkü o gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır."
30- Ve elçi dedi ki: "Rabbim gerçekten benim kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar."
31- İşte böyle; Biz her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
32- İnkar edenler dediler ki: "Kur'an Ona tek bir defada toplu olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp-pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk.
33- Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım.
34- O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar yer bakımından çok kötü yol bakımından sapmış olanlardır.
35- Andolsun Biz Musa'ya kitabı verdik ve onunla birlikte kardeşi Harun'u yardımcı kıldık.
36- Böylece onlara: "Ayetlerimizi yalanlayan kavme gidin" dedik; sonunda onları (Firavun ve çevresini) kökünden darmadağın ettik.
37- Nuh'un kavmi de elçileri yalanlandıklarında onları suda boğduk ve insanlar için bir ayet kıldık. Biz zulmedenlere acıklı bir azap hazırladık.
38- Ad'ı Semud'u Ress halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri (yok ettik).
39- Biz (onlardan) her birine örnekler verdik ve her birini darmadağın edip mahvettik.
40- Andolsun onlar üstüne felaket yağmuru yağdırılmış bulunan o ülkeye uğramışlardır; yine de onu görmüyorlar mıydı? Hayır onlar dirilmeyi ummuyorlardı.
41- Seni gördükleri zaman seni yalnızca alay konusu edinmektedirler: "Allah'ın elçi olarak gönderdiği bu mu?"
42- "Eğer onlara karşı kararlılık göstermeseydik neredeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı." Azabı görecekleri zaman kim yol bakımından daha sapıkmış öğreneceklerdir.
43- Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın?
44- Yoksa sen onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar ancak hayvanlar gibidirler; hayır onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.
45- Rabbini görmedin mi gölgeyi nasıl uzatıvermiştir? Eğer dilemiş olsaydı onu durgun kılardı. Sonra Biz Güneş'i ona bir delil kılmışızdır.
46- Sonra da onu tutup Kendimize ağır ağır çekmişizdir.
47- O geceyi sizin için bir elbise uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır.
48- Ve Kendi rahmetinin önünde rüzgarları müjdeciler olarak gönderen O'dur. Biz gökten tertemiz su indirdik;
49- Onunla ölü bir beldeyi (toprağı) canlandırmak ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu onunla sulamak için.
50- Andolsun bunu onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler.
51- Eğer dilemiş olsaydık her kasabaya bir uyarıcı gönderirdik.
52- Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur'an'la) büyük bir mücadele ver.
53- İki denizi (birbirine) salıp katan O'dur; bu tatlı susuzluğu giderici bu da tuzlu ve acıdır. İkisinin arasında (birbirlerine karışmalarını önleyen) bir engel (berzah) ve aşılmayan bir sınır koymuştur.
54- Ve insanı bir sudan yaratıp onu neseb ve sihriyyet (sahibi) kılan O'dur. Senin Rabbin güç yetirendir.
55- Allah'ı bırakıp kendilerine yarar ve zarar sağlayamayacak şeylere ibadet ediyorlar. Kafir (asıl) kendi Rabbine karşı (şeytana) arka çıkandır.
56- Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik.
57- De ki: "Ben buna karşılık Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen (insanlar olmanız) dışında sizden bir ücret istemiyorum."
58- Sen asla ölmeyen ve daima diri olan (Allah)a tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından O'nun haberdar olması yeter.
59- O gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan ve sonra arşa istiva edendir. Rahman (olan Allah)dır. Bunu (bundan) haberi olana sor.
60- Onlara: "Rahman (olan Allah)a secde edin" denildiği zaman "Rahman da neymiş? Biz senin bize emrettiğine mi secde edecek mişiz?" derler ve (bu) onların nefretini arttırır.
61- Gökte burçlar kılan onların içinde bir aydınlık ve nurlu bir ay vareden (Allah) ne Yücedir.
62- O gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp-düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için.
63- O Rahman (olan Allah)ın kulları yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman "Selam" derler.
64- Onlar Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.
65- Onlar: "Rabbimiz cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır) derler.
66- "Şüphesiz o ne kötü bir karargah ve ne kötü bir konaklama yeridir."
67- Onlar harcadıkları zaman ne israf ederler ne kısarlar; (harcamaları) ikisi arasında orta bir yoldur.
68- Ve onlar Allah ile beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır.
69- Kıyamet günü azap ona kat kat artırılır ve içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.
70- Ancak tevbe eden iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır çok esirgeyendir.
71- Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa gerçekten o tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
72- Ki onlar yalan şahidlikte bulunmayanlar boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir.
73- Onlar kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır.
74- Ve onlar: "Rabbimiz bize eşlerimizden ve soyumuzdan gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl" diyenlerdir.
75- İşte onlar sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar.
76- Orda ebedi olarak kalıcıdırlar; o ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir.
77- De ki: "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır." | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:46 pm | |
| ŞUARA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ta Sin Mim.
2- Bunlar apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.
3- Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)
4- Dilersek onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de ona boyunları eğilmiş kalıverir.
5- Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.
6- Gerçekten yalanladılar; fakat alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.
7- Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.
8- Şüphesiz bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.
9- Şüphesiz senin Rabbin gerçekten O üstün ve güçlüdür merhamet sahibidir.
10- Hani senin Rabbin Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;"
11- Firavun'un kavmine hala sakınmıyorlar mı?"
12- Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben onların beni yalanlamalarından korkuyorum."
13- "Göğsüm sıkışıyor dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder."
14- "Üstelik onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum."
15- (Allah "Hayır" dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."
16- "Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz"
17- "İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)."
18- (Gittiler ve Firavun Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"
19- "Ve sen yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin."
20- (Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."
21- "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."
22- "Bana karşı lütuf-dediğin nimet de İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır."
23- Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"
24- Dedi ki: "Göklerin yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."
25- Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"
26- (Musa Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."
27- (Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz gerçekten bir delidir."
28- "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız O doğunun da batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).
29- (Firavun) dedi ki: "Andolsun benim dışımda bir ilah edinecek olursan seni mutlaka hapse atacağım."
30- (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
31- (Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen onu getir."
32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi bir de (ne görsünler) o açıkça bir ejderha oluverdi.
33- Elini de çekip çıkardı bir de (ne görsün) o bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
34- (Firavun) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu” dedi "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."
35- "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"
36- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala şehirlere de toplayıcılar gönder"
37- "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler."
38- Böylelikle büyücüler bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi.
39- Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi."
40- "Umarız ki eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."
41- Büyücüler geldiklerinde Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek bize bir ücret var gerçekten değil mi?" dediler.
42- "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."
43- Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."
44- Onlar da iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına hiç tartışmasız üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.
45- Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi bir de (ne görsünler) o uydurmakta olduklarını yutuveriyor.
46- Anında büyücüler secdeye kapandılar.
47- (Ve "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.
48- "Musa'nın ve Harun'un Rabbine."
49- (Firavun) Dedi ki: "Ona ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."
50- "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz."
51- "Doğrusu biz iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."
52- Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.
53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"
55- "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."
56- 'Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).
57- Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
58- Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
59- İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.
60- Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
61- İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.
62- (Musa "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."
63- Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.
64- Ötekileri de buraya yaklaştırdık.
65- Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.
66- Sonra ötekileri suda boğduk.
67- Şüphesiz bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
68- Ve hiç şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
69- Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku:
70- Hani babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.
71- Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."
72- Dedi ki: "Peki dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"
73- "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?"
74- "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."
75- (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"
76- "Hem siz hem de eski atalarınız?"
77- "İşte bunlar gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç"
78- "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"
79- "Bana yediren ve içiren O'dur;"
80- "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"
81- "Beni öldürecek sonra diriltecek olan da O'dur"
82- "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"
83- "Rabbim bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"
84- "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."
85- "Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl"
86- "Babamı da bağışla çünkü o şaşırıp sapanlardandır."
87- "Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme"
88- 'Malın da çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."
89- "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka."
90- (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
91- Cehennem de azgınlar için sergilenir.
92- Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir;
93- "Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu veya kendilerine yardımları oluyor mu?
94- Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.
95- Ve İblis'in bütün orduları da.
96- Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:
97- "Andolsun Allah'a biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz"
98- "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
99- "Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
100- "Artık bizim için ne bir şefaatçi var" | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:47 pm | |
| 101- "Ne de candan-yakın bir dost."
102- "Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik."
103- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
104- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
105- Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
106- Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
107- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
108- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
109- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
110- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
111- Dediler ki: "Sana sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"
112- Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."
113- "Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)"
114- "Ve ben mü'min olanları kovacak değilim."
115- "Ben yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."
116- Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."
117- Dedi ki: "Rabbim şüphesiz kavmim beni yalanladı."
118- "Bundan böyle benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."
119- Bunun üzerine onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.
120- Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk.
121- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
122- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
123- Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
124- Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
125- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
126- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
127- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
128- "Siz her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?"
129- "Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"
130- "Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"
131- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
132- "Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının."
133- "Size hayvanlar çocuklar (vererek) yardım etti."
134- "Bahçeler ve pınarlar da."
135- "Doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."
136- Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da."
137- "Bu geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir."
138- "Ve biz azap görecek de değiliz."
139- Böylelikle onu yalanladılar Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
140- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
141- Semud (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
142- Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti.
143- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
144- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
145- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum;
146- "Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"
147- "Bahçelerin pınarların içinde"
148- "Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"
149- "Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."
150- "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
151- "Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin."
152- "Ki onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)."
153- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."
154- "Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim."
155- Dedi ki: "İşte bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun belli bir günün su içme hakkı da sizindir."
156- "Ona bir kötülükle dokunmayın sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
157- "Sonunda onu (yine de) kestiler ancak pişman oldular."
158- Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
159- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
160- Lut (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
161- Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
162- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
163- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
164- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
165- "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?
166- "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."
167- Dediler ki: "Ey Lut eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
168- Dedi ki: "Gerçekten ben sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."
169- "Rabbim beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."
170- Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
171- Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.
172- Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
173- Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü.
174- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
175- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
176- Eyke halkı da gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
177- Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
178- "Gerçek şu ki ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
179- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
180- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
181- "Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."
182- "Dosdoğru olan terazi ile tartın."
183- "İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
184- "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”.
185- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin”.
186- "Sen yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
187- "Eğer doğru sözlü isen bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."
188- Dedi ki: "Rabbim yaptıklarınızı daha iyi bilir.
189- Sonunda onu yalanladılar böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o büyük bir günün azabıydı.
190- Gerçekten bunda bir ayet vardır ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
191- Ve şüphesiz senin Rabbin güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
192- Gerçekten o (Kur'an) alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.
193- Onu Ruhu'l-emin indirdi.
194- Uyarıcılardan olman için senin kalbinin üzerine (indirmiştir).
195- Apaçık Arapça bir dille.
196- Ve hiç şüphesiz o (Kur'an) geçmişlerin kitaplarında da vardır.
197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?
198- Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.
199- Böylece onlara okusaydı yine ona iman edecek değillerdi.
200- Biz onu suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:47 pm | |
| 201- Onlar o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
202- Artık o (azap) kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.
203- Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?"
204- Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?
205- Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak
206- Sonra kendilerine va'dolunan (azap günü) geliverse
207- Onların 'meta ile yararlandıkları' şey kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz.
208- Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.
209- (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz.
210- Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.
211- Bu onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.
212- Çünkü onlar (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
213- Allah ile beraber başka bir İlah'a yalvarıp-yakarma sonra azaba uğratılanlardan olursun.
214- (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.
215- Ve mü'minlerden sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.
216- Eğer sana isyan edecek olurlarsa artık de ki: "Gerçekten ben sizin yaptıklarınızdan uzağım."
217- Sen O güçlü ve üstün esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.
218- O kıyam ettiğin zaman seni görüyor.
219- Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.
220- Hiç şüphesiz O işitendir bilendir.
221- Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?
222- Onlar 'gerçeği ters yüz eden' günaha düşkün olan her yalancıya inerler.
223- Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.
224- Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar.
225- Görmedin mi; onlar her bir vadide vehmedip duruyorlar
226- Ve gerçekten onlar yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.
227- Ancak iman edenler salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. | |
|
| |
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. C.tesi Haz. 20, 2009 1:48 pm | |
| NEML SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Ta sin. Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.
2- Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir.
3- Ki onlar namazı dosdoğru kılarlar zekatı verirler ve onlar ahirete kesin bilgiyle iman ederler.
4- Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz böylece onlar 'körlük içinde şaşkınca dolaşırlar'.
5- İşte onlar; en kötü azap onlarındır ve ahirette de en büyük kayba uğrayanlardır.
6- Hiç şüphesiz bu Kur'an sana hüküm ve hikmet sahibi olan (ve herşeyi gerçeğiyle) bilen (Allah'ın) Katından ilka edilmektedir.
7- Hani Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim."
8- Oraya gittiğinde kendisine seslenildi: "Ateş (yerin)de olanlar da çevresinde bulunanlar da kutlu kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah Yücedir.
9- "Ey Musa gerçekten Ben güçlü ve üstün hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ım."
10- "Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görünce geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. “Ey Musa korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz."
11- "Ancak zulmeden başka; sonra kötülüğün ardından iyiliğe çevirirse artık şüphesiz Ben bağışlayanım esirgeyenim."
12- "Ve elini koynuna sok kusursuz olarak bembeyaz çıkıversin (bu) Firavun ve kavmine olan dokuz ayet (mucize) içinde(n biri)dir. Gerçekten onlar fasık olan bir kavimdir."
13- Ayetlerimiz onlara gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu apaçık olan bir büyüdür."
14- Vicdanları kabul ettiği halde zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen bozguncuların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak.
15- Andolsun Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun." dediler.
16- Süleyman Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu apaçık bir üstünlüktür."
17- Süleyman'a cinlerden insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.
18- Nihayet karınca vadisine geldiklerinde bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu kendi yuvalarınıza girin Süleyman ve orduları farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin."
19- (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim bana anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat."
20- Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum yoksa kaybolanlardan mı oldu?"
21- "Onu gerçekten şiddetli bir azapla azaplandıracağım ya da onu boğazlayacağım veya o bana apaçık olan bir delil getirmelidir."
22- Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi ben kuşattım ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim."
23- "Gerçekten ben onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var."
24- "Onu ve kavmini Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar."
25- "Ki onlar göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar)."
26- "O Allah O'ndan başka İlah yoktur büyük Arş'ın Rabbidir."
27- (Süleyman "Durup bekleyeceğiz doğruyu mu söyledin yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi.
28- "Bu mektubumla git onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş böylelikle bir bakıver neye başvuracaklar?"
29- (Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı."
30- "Gerçek şu ki bu Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla' (başlamakta)dır."
31- (İçinde de "Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin" diye (yazılmaktadır).
32- Dedi ki: "Ey önde gelenler bu işimde bana görüş belirtin siz (herşeye) şahidlik etmedikçe ben hiçbir işte kesin (karar veren biri) değilim."
33- Dediler ki: "Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir artık sen bak neyi emredersen (biz uygularız).
34- Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman orasını bozguna uğratırlar ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar böyle yaparlar."
35- "Ben onlara bir hediye göndereyim de bir bakayım elçiler neyle dönerler."
36- (Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır siz hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" dedi.
37- "Sen onlara dön Biz onlara öyle ordularla geliriz ki onların karşı koymaları mümkün değil ve Biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız."
38- (Elçinin gitmesinden sonra Süleyman "Ey önde gelenler onlar bana teslim olmuş (Müslüman)lar olarak gelmeden önce sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi.
39- Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan ben onu sana getirebilirim ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi.
40- Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır O'na şükredecek miyim yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse artık o kendisi için şükretmiştir kim nankörlük ederse gerçekten benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır Kerim olandır.
41- Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe uğratın bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi yoksa bulmayanlardan mı olacak?
42- Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: "Senin tahtın böyle mi?" denildi. Dedi ki: "Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslüman olmuştuk."
43- Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o inkar eden bir kavimdendi.
44- Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman Dedi ki: "Gerçekte bu saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Dedi ki: "Rabbim gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
45- Andolsun Biz Semud (kavmine de) kardeşleri Salih'i: "Yalnızca Allah'a kulluk edin" diye (demek üzere) gönderdik. Bir de ne görsün onlar birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur.
46- Dedi ki: "Ey kavmim neden iyilikten önce kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz."
47- Dediler ki: "Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık." Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah Katında (yazılı)dır. Hayır siz denenmekte olan bir kavimsiniz."
48- Şehirde dokuzlu bir çete vardı yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.
49- Kendi aralarında Allah adına and içerek dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz diyelim."
50- Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.
51- Artık sen onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; Biz onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.
52- İşte zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Şüphesiz bilen bir kavim için bunda bir ayet vardır.
53- İman edenleri ve sakınanları da kurtardık.
54- Lut da; hani kavmine demişti ki: "Siz açıkça gördüğünüz halde yine de o çirkin utanmazlığı yapacak mısınız?"
55- "Siz gerçekten kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Hayır siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz."
56- Kavminin cevabı: "Lut ailesini şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten başka olmadı.
57- Biz de onu ve ailesini kurtardık yalnızca karısı hariç; onu geride (azap içinde kalanlar arasında) takdir ettik.
58- Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür.
59- Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?" | |
|
| |
| Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali.. | |
|