| ...Forum PayLasım... | SanaL aLemin SessizLiğinde Ses Getiren Forum:) |
|
| Çocuk Sağlığı iLe iLgiLi ÖnemLi BiLgiLer | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Çocuk Sağlığı iLe iLgiLi ÖnemLi BiLgiLer Cuma Haz. 19, 2009 8:35 pm | |
| COCUKLARDA KALCA CIKIGI
Dünya Sağlık Örgütünün yayınladığı istatiki bilgilere göre her yıl dünyaya gelen bin çocuktan ikisinde kalça çıkıklığı görülüyor. Bunların her 4 ünden 3 ü ise kız çocuğu. Kalıtsal özellikler de katkıda bulunan bir diğer faktör, anne babasında önceden kalça çıkığı bulunan çocuklarda bu ihtimal %25 daha fazla. Kalça çıkıklığı erken teşhis edildiği taktirde hemen tedavi edilebiliyor, ancak farkedilmekte gecikilirse ,ileride yürüme aksaklıklarına ve ciddi sakatlıklara yol açabiliyor. Yeni doğmuş bebekler ,doğumun hemen ardından doktor tarafından tepeden tırnağa kontrol edilir. Doktorların emin olmak istedikleri şeylerden biri de çocuğun kalça kemiklerinin tam olarak yerine oturup oturmadığıdır. Kalça çıkıklığının aileye ilk gelen bebekte görülme olasılığı yüksek. Ayrıca ters meydana gelen doğumlarda eklem yerlerine fazlaca baskı yapılması nedeniyle kalça çıkığı kolaylıkla oluşabiliyor . Bunda relaksin hormonunun işlevi büyük . Doğum sırasında salgılanan bu hormon , kalça kemiklerinin genişleyerek doğumun kolaylaştırılmasını sağlıyor , normalden az salgılanmasıysa doğum sırasında bebeğin eklem yerlerinin sıkışmasına neden oluyor. Kalça çıkığı nasıl farkedilir ? Kalça eklem yerlerinin kenarları leğen kemiği tarafından çepeçevre sarılmıştır. Bazı bebeklerde eklem yerlerindeki oyuklar ,kalça kemiklerinin yerine oturabilmesi için oldukça dardır. Dolayısıyla bunlar tamamen yerlerinin dışına otururlar. Doğumdan hemen sonra doktor bebeğin bacaklarını her yönde hareket ettirerek ,eklem yerlerinin tam olarak yerine oturup oturmadığını kontrol eder . Bu yöntem Barlow testi olarak adlandırılır. İçe doğru basan ayak ,bir bacağın yürürken aksaması ,kalça bölgesindeki derinin gerilmesi kalça çıkıklığının belirtileri arasındadır. Ancak yeni doğmuş bir bebeğin kemiklerinin tam olarak yerine oturmasını beklenemez , 6 ay sonra yapılacak ultrasonla,eklemlerin yerine tam olarak oturup oturmadığı anlaşılabilir. Tedavi Şekilleri Erken farkına varılan kalça çıkığı kolaylıkla tedavi edilebilir. Bunun nedeni doğumdan sonraki ilk aylarda eklem yerlerinin tam yerine oturmamışlığı ve oynak olmasıdır . Çocuk ayakta dikilmeye ve yürümeye başladıktan sonra kalça çıkıklığı varsa kemikler yanlış kaynamaya başlar. Bu daha sonraları yürürken içe doğru basmaya ve aksamaya neden olur. Tedavide çoğunlukla uygulanan yöntem , sargı yöntemidir. Çocuğun ayaklarından itibaren kalça kısmı özel bandajlarla sıkıca sarılır, bu arada ayakları ayrılarak kurbağa pozisyonu verilir. Bu bandaj sabittir ve çocuğun altını değiştirirken çıkarmaya gerek yoktur. 3 ay boyunca uygulanır . Eğer çocuğun kalçasında iki taraflı çıkık varsa ve çocuk 6 aydan büyükse alçıya alınır . Bu konuda ortopedist Dr. Muharrem Babacan alçıya almanın çocuğun kas gelişimini engelleyeceğinden pek tercih edilmediğini, ancak tedavide geç kalınmışsa alçının gerekli olduğunu söylüyor. " Çocuk ilk doğduğu zaman doktor tarafından kontrol edilir, daha sonraki aylarda ise ultrasonla kalça tetkiki yapılır, ultrason kullanmamızın sebebi ise çocuğa röntgen ışınlarıyla zarar vermemek . Çocuktaki anormallik geç farkedilirse tek çözüm yolu ameliyattır. Ameliyatlarda , kalça eklemindeki yumuşak dokuları orjinal pozisyonlarına getiriyoruz. İleri safhadaki çıkıklarda kemiklerdeki açısal bozuklukları gideriyoruz " diyor. Koksartroz (Kalça eklemi kireçlenmesi ) Kalça çıkığı küçük yaşta tedavi edilmediği taktirde, 30 yaşından sonra bel ağrıları, yürüme bozuklukları (yürürken sağa veya sola yalpalamak şeklinde), omurganın statik dengesinin bozulmasıyla oluşan sırt ve bacak ağrıları gibi rahatsızlıklara neden olur. Bu konuda SSK Okmeydanı Hastanesi Fizik Tedavi doktoru Gülçin Gürel şunları söylüyor : "Kalça çıkıklığı bulunan kişilerde 20 li yaşların sonlarına doğru, kalça kemikleri tam yerine oturmadığı için kireçlenme olur. Tıp dilinde "Koksartroz" adı verilen bu durum yürümede aksamaya yol açar, zamanla bel ve sırt ağrıları artar. Doğuştan olan ve tedavi edilmeyen kalça çıkığı, kalça bölgesine enfeksiyon yerleşmesi, travmatik kaza sonucu kalça eklemlerinin zedelenmesiyle bu hastalık meydana gelir. Ailede akraba evliliklerine bağlı olarak koksartroz görülme olasılığı yüksektir. Tedavisi ameliyat ile mümkündür. Ancak, ameliyat esnasında hastaya takılan kalça protezlerinin ömrünün kısa olması nedeniyle (10 yıl kadar kullanılabiliyor) 50 yaşından önce bu uygulamayı pek tavsiye etmiyoruz. Ne yazık ki 30 ile 50 yaş arasındaki dönemde ağrılar fizik tedavi ile azaltılmaya çalışılır" diyor. Başlangıçta pek önemsenmeyen kalça çıkığı denen durum ileride çok önemli, tedavisi zor durumlara neden olabilir. Çocuğunuzda böyle bir durumdan şüpheleniyorsanız doktora ***ürmekte sakın geç kalmayın. | |
| | | _CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Çocuk Sağlığı iLe iLgiLi ÖnemLi BiLgiLer Cuma Haz. 19, 2009 8:35 pm | |
| ÇOCUKLARDA KASIK FITIĞI
Bebeğinizin ya da çocuğunuzun kasıklarında ya da torbalarında daha önce bulunmayan bir şişlik, fıtık olabilir.
KASIK FITIĞI NEDİR?
Karın ön duvarının, kasık bölgesindeki zayıf bir bölgesinden karın boşluğunda bulunan bazı yapıların deri altına kadar çıkmasına kasık fıtığı deniyor. Bu yapılar en sık bağırsaklar olsa da bir çeşit zar olan ‘omentum’, mesane ve kızlarda yumurtalıklar ve tüpler de zaman zaman fıtıklaşabilir.
KASIK FITIĞI NASIL OLUŞUR?
Testisin inişi: Kasık fıtığının oluşumu erkeklerde testislerin(yumurtaların) torbaya iniş süreci ile yakından ilgilidir. Testisler, bebeğin anne karnındaki yaşamının 7. ayında kasık bölgesinden torbalara doğru inişe başlar. Bu iniş çoğunlukla bebek doğmadan önce tamamlanmış olur. Bu iniş süreci tamamlanamadığı zaman testis iniş yolu boyunca herhangi bir noktada kalabilir. Buna inmemiş testis adı verilmektedir. İniş süreci normal seyrinde iken eğer bebek erken doğar ise yine inmemiş testis görülecektir(prematürelerde sık görülmesinin nedeni).
Fıtık kesesinin oluşumu: Bu iniş sırasında testise eşlik eden periton(karın zarı) parçacığı bir eldiven parmağı şeklinde torbalara kadar testisle birlikte sürüklenir. Doğumdan sonra bu zar keseciğin duvarları birbirlerine yapışır ve ince bir bant halinde kalır. İşte bu zar keseciğin duvarlarının birbirlerine yapışmaması ya da yapıştıktan sonra çeşitli nedenlerle yeniden açılması sonucu oluşan aralıktan karın içi organların deri altına kadar ilerlerler. Böylelikle karın içi basıncını arttıran her türlü durumda(öksürük, ıkınma, ağlama, vb) karın içindeki organlar bu kanaldan çıkmaya yönelirler ve kasıkta ya da ilerlemiş olgularda torbalarda şişlik meydana gelir.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
Beliren kaybolan şişlik ilk ve en önemli bulgudur. Sağda ya da solda kasıktan başlayarak torbalara (kızlarda büyük dudaklara)kadar olan hat üzerinde, herhangi bir noktada olabilir. Ağlama öksürme gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda bu yapılar, zayıf olan bu noktadan karnı terk ederek deriden kabarık bir şişlik oluştururlar. Başlangıçta ağlama veya öksürük durduğunda yapılar yeniden karın içine dönerek şişlik kaybolur. Daha ileriki dönemlerde ise fıtıklaşan yapılar giderek kendilerine daha geniş bir yer açacağından elle itilmeleri gerekecektir. Çok ilerlemiş durumlarda fıtıklaşma çocuğun torbalarını dolduracak kadar aşağı, testislerin yanına kadar inebilir.
Çocukluk çağında görülen fıtık tipi büyük çoğunlukla indirek olanıdır. Direk kasık fıtığı nadiren çocuklarda da görülürse de, daha çok bir erişkin hastalığıdır. İndirek kasık fıtığında karın içinden çıkan organlar kasık kanalı adı verilen bir kanaldan geçerek deri altına ulaşırlar. Direk fıtıkta ise karın duvarındaki zayıf nokta şişliğin hemen altındadır. Barsaklar doğrudan deri altına ulaşırlar.
HANGİ YAŞIN HASTALIĞIDIR?
Kasık fıtığı her yaşta görülebilir. Yeni doğmuş bir bebekten ileri yaşlara kadar herhangi bir çağda başlayabilir.Görülme sıklığı normal süre ve kiloda doğanlarda % 1-3’tür. Prematüre doğmuş olanlarda ise daha sık rastlanır(% 16-25).
TEDAVİSİ İÇİN HANGİ YAŞ UYGUNDUR?
Çocukluk çağında kasık fıtığının tek tedavisi ameliyattır. Hasta tanı konulduğu zaman ameliyat edilmelidir. Beklenmesi gereken bir yaş ya da süre söz konusu değildir. Ancak enfeksiyon geçirmekte olan veya kansızlık saptanan hastaların, acil bir durum söz konusu değilse, bu sorunları tedavi edildikten sonra ameliyat edilmeleri daha uygundur.
AMELİYAT:
Çocuklarda kasık fıtığı ameliyatı günübirlik cerrahi tarzında yapılır. Gerekli hazırlıkların ardından hasta ameliyata alınır.
Kasıkta yaklaşık 2-3 cm’lik bir kesiden gerçekleştirilen ameliyatta, özetle fıtık kesesi karın boşluğu ile bağlantı noktasından bağlanarak çıkarılır(yüksek ligasyon). Ameliyat bitiminde çoğunlukla tercih edilen kapatma yöntemi eriyebilen materyalle yapılan gizli derialtı(subcuticuler) dikişidir. Bu yöntemin avantajı dikiş alma işlemine gerek bırakmamasıdır.
Ameliyattan yaklaşık 3-4 saat sonra hasta evine gönderilebilir.
SIK SORULAN SORULAR:
Fıtık ameliyatsız iyileşmez mi ? İlaç tedavisi söz konusu değildir. Ameliyat dışı tedavi konusunda geçmişte fıtık bağı gibi denemeler olmuş ancak uzun yıllar önce, hem iyileşmeyi sağlamadığı hem de ameliyatı zorlaştırdığı için terkedilmiş. Toplam hastanede kalış süresi 4-5 saat olan bir girişim yerine aylar, hatta yıllarca bağ kullanıp sonunda yine ameliyat olmanın savunulacak bir yanı yoktur.
Beklemenin tehlikesi var mıdır? Kasık fıtığının en önemli tehlikesi boğulma ya da sıkışmadır. Boğulmuş fıtık 3 türlü tehlike içerir.
Sıkışmış bir barsak tıkalı bir barsaktır ve kaka geçişi durur. Süre uzadıkça barsak bir barsak düğümlenmesinin bütün belirtileri görülmeye başlayacaktır.
Tıkalı olması dışında sıkışan barsak zarar görebilir. Bu uzun süre sıkışık kalmış fıtıklarda söz konusu olabilir. Bu durumda sıkışma bölgesinde kızarıklık ve ödem de başlar.
Kanal içinde sıkışmış olan barsak kanaldan geçen diğer yapılara(testisin damar, sinir ve kanalları) zarar vermeye de başlayabilir. Kızlarda da benzer şekilde yumurtalık ve tüpler zarara uğrayabilmektedir.
Boğulmuş Fıtık Nedir? Fıtıklaşan organların çıktıkları yere sıkışarak, kalmalarına boğulmuş fıtık denir. Bu kalış ne kadar uzun sürerse sıkışan barsağın zarar görme olasılığı o kadar fazladır. Bu konuda ilk bilinmesi gereken boğulmuş fıtık belirtileridir. Kasıkta ağrılı bir şişlik ortaya çıkar. Şişlik genellikle sert ve sabittir. Kusma, karın şişliği, kaka yapamama ya da kanlı kaka görülebilir. Hastanın yaşı küçüldükçe boğulma riski artar. İlk 6 aydaki bebeklerin % 60’ının kasık fıtığının en az 1 kez boğulduğu bildirilmektedir.
Bebeğim-çocuğum ameliyata dayanabilir mi? Fıtık ameliyatı çok küçük doğum ağırlığı olan prematüreler de dahil olmak üzere her yaşta bebeğe ve çocuğa başarıyla uygulanmaktadır. Operasyonda teknik açıdan hayatı tehdit edici risk söz konusu değildir. Modern anestezi teknikleri ve modern teknoloji sayesinde önlenebilir riskler ortadan kaldırılmış, beklenmedik durumlar için de gereken tedbirler alınmıştır. Kuşkusuz her ameliyatta belirli bir risk hala mevcuttur ancak günümüzde bu en aza indirilmiştir | |
| | | _CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Çocuk Sağlığı iLe iLgiLi ÖnemLi BiLgiLer Cuma Haz. 19, 2009 8:36 pm | |
| FARENJİT
“Ya çocuğum farenjit olursa?” Aynı sınıfta okuyan Feride’nin farenjit olduğunu arkadaşınız olan annesinden duydunuz... Farenjit bulaşmaz mı? Bulaşırsa ne olur?
Farenjit bulaşıcıdır. Farenjit hafif ateşle başlar, burun tıkanıklığının yanında burun arkasına akıntı, boğaz mukozasında yer yer kızarıklıklar ve iltihaplı salgılar görülür. Kulak zarı da kızarmış olarak görülebilir. Boyunda ele lenf bezleri gelir. Kendiliğinden 4-5 gün içinde geçen farenjit, genellikle viral bir hastalık olduğundan antibiyotik kullanılması şart değildir, ama ateş 2 günden fazla sürerse o zaman antibiyotik verilebilir. Tedavisinde burun açıcı ilaçlar ve sprey şeklinde antibiyotikler kullanılır. Bazen farenjit aşağı inip bronşite de neden olur.
LARENJİT
Larenjit her yaşta görülebilen iltihabi bir hastalıktır. Virüsler de mikroplar da gırtlağı ve ses tellerini iltihaplandırabilir. Ses kısılır ateş pek yükselmez. Farenjitin bronşite dönmesinde ara geçiş olabilir. Bazen şiddetlenip, çocukları ciddi solunum zorluğuna sokabilir. Sorumlular yine yukarıda adı geçen virüs ve mikroplardır genellikle. Tedavi ise antibiyotik ve solunum zorluğuna bağlı olarak da kortizondur. Solunumun tamamen tıkanıp soluk borusuna delik açma olayından bahis bile açmayalım. Çünkü bu bir annenin yaşayabileceği en sıkıntılı anlardan biridir. Ama trakeotomi denilen bu girişim gerçekten de hayat kurtarıcı bir girişimdir.
Bunun dışında okulların açılması havaların soğumaya başlamasıyla birlikte çocukların yakalanması olası daha birçok hastalık vardır. Sık görülmemekle beraber çocuklarda boyun abseleri, sellülitler, soğuğa bağlı yüz felçleri, lenf bezi iltihapları gibi çeşitli hastalıklar görülebilir. ANJİN Çocuğunuz okuldan ateşler içinde ve boğaz ağrısıyla gelir, tükürüğünü bile yutamaz durumdaysa; ağzını açtırıp, içine baktığınızda, kocaman, üzeri beyaz noktalarla kaplı, iki kırmızı bademcikle karşılaşırsınız. Çocuğunuz anjin olmuştur. Bazı çocuklar en azından bir kez boğaz ağrısı ve ateşle yatağa düşer ve 3 gün okula gidemezler. Bazıları ise her ay bir kez anjin olurlar. Anjin, ateşli boğaz ağrısı, bademciklerin şişip üstlerinin beyaz iltihap odaklarıyla kaplanması durumudur. Çocukluğunda bu hastalığı geçirmemiş kimse hemen hemen yok gibidir.
Bademcikler, lenf dokuları olup, boğazın girişinde, iki tarafa yerleşmiş küçük organlardır. Görevleri vücudun bağışıklık sisteminin oluşmasına yardımcı olmaktır. Boğaz yoluyla gelen mikroplar bademcik üzerinde tutularak, onlara karşı antikor denilen bağışıklık proteinleri oluşturulur. Bu görev, vücudun bağışıklık sistemi kurulana, yani 5-6 yaşına kadar devam eder. Anjinler çok çeşitli mikroplarla oluşmakla beraber daha çok beta hemolitik streptokoklarla oluşur. Beta hemolitik streptokokların romatizma ile ilişkisi bilindiğinden, bu hastalıktan korkulmaktadır. Çocuğunuzun anjini, birçok sıradan mikropla oluşabileceği gibi, bazen de enfeksiyoz mononükleoz gibi, özel mikroplarla da oluşabilir. Öpücük hastalığı da denilen bu hastalık daha çok büyük çocuklarda görülür. Bu hastalıktaki bazı özellikler arasında boyunda çok sayıda lenf bezi şişmesi, yüksek ateş, genel durum bozukluğu ve bademcikler üzerinde kötü kokulu tabaka oluşumu sayılabilir. Epstein Barr virüsünün yaptığı bu hastalıkta, karaciğer büyüyebilir ve deri döküntüleri olabilir. Bu hastalığın teşhisini koymak çok kolaydır. Laboratuarda yapılan bir MNI test birkaç saat içinde tanıyı koydurur. Tedavisinde bazı penisilin türü antiyotikler dışında, bir antibiyotik, bazen de kortizon kullanmak gerekebilir.
Anjinlerden, neden oldukları akut eklem romatizması ve buna bağlı kalp kapakcığı sorunları nedeniyle korkulmaktadır. Ancak ilaç sorunu olmayan ülkelerde bu komplikasyon hemen hemen tamamen ortadan kalkmıştır. Anjinin diğer bir özelliği abseye yol açmasıdır. Abseleşirse boşaltılması gerekmektedir. Sık tekrarlayan anjinler kronik hale gelebilir.
Üç yıl üst üste 3 kez anjin, 2 yıl üst üste 5 anjin, bir yılda 7 den fazla anjin kronikleşme gösterir. Bademciklerin görüntüsü ve rengi de kronikleştiğinin habercisi olmaktadır. Bademcikler kronik hastalıklı hale gelirlerse ameliyatla alınmaktadırlar.
SİNÜZİT
Çocuklarda en sık görülen hastalıklardan biri de sinüzittir. Sinüzitlerde de en çok rastlanan mikroplar, orta kulak iltihaplarında görülen hemofilus influenza ve streptokkous pnömonia cinsi mikroplardır. Burun tıkanıklığı ve iltihaplı akıntının yanında, yüz kemiklerinde şiddetli ağrılar başlar. Ağrı, baş öne doğru eğilince artmaktadır. Göz yaşarması, göz etrafında şişlik, 38 i geçmeyen ateş, yüze basma ile ağrının artması sinüzitin diğer belirtileri arasındadır. Muayenede bütün burun mukozasının şiş ve ileri derecede kızarık olduğu görülür. Tedavi, antibiyotikler ve burun açıcı ilaçlarla yapılır. Tedavi süresi 10 günden az olmamalıdır. İyi tedavi edilmemiş sinüzitler komplikasyon yaratabilir. İltihap göz ve beyin zarına yayılabilir. Ancak bu komplikasyonlar çok sık görülmez. | |
| | | | Çocuk Sağlığı iLe iLgiLi ÖnemLi BiLgiLer | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|