_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Depresyon.. C.tesi Haz. 20, 2009 12:57 pm | |
| DEPRESYON
Günümüzde her geçen gün biraz daha sık rastlamaya başladığımız bir rahatsızlık olan Depresyon (ruhsal çöküntü); genellikle çevremizde meydana gelen olaylara bir tepki olarak ortaya çıkar. Pazartesi sabahları yaşadığımız geçici sıkıntılardan derin duygusal kayıpların yaşandığı ve psikiyatrist müdahelesi gerektiren ağır vakalara kadar birçok rahatsızlık depresyon olarak adlandırılır.
İnsanlar zaman zaman kendilerini üzüntülü ve mutsuz hissederler. İşinden ayrılmak sevdiğini kaybetmek veya başarılı olamamak üzüntüye yol açan yaşam olaylarındandır. Kısaca üzüntü normal yaşamın bir parçasıdır. Ancak bu üzüntülü durumun uzaması ve nedensiz ortaya çıkması ruh sağlığı sorunudur ve depresyon olarak tanımlanır. .Depresyon duygu düşünce ve davranışı etkiler. Tedavi edilmediği taktirde aylar yıllar bazen de ömür boyu sürebilir.
Depresyon her yaşta her birey de görülebilecek ruhsal bir hastalıktır. Genetik veya biyokimyasal nedenler çevre koşulları ve psikososyal zorlanmalar depresyonun başlamasında etken olabilir. Tedavi edilmediği durumda bireyin yaşamını ümitsiz karamsar bunalım içinde geçirmeye başlamasına neden oluşturarak " Depresif Psikoz" olarak tanımlanan " gerçekleri görmeyecek kadar bunalım" a ilerleyebilir. Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur.
Yaşam boyunca her 100 erkekten 10'unun ve her 100 kadından 20'sinin Depresyon geçirdiği araştırmalarla saptanmıştır.
Depresyonun Belirtileri : 1. Duygularda kederli üzüntülü hüzünlü hissetme 2. Yaşamdan geri çekilme. İlgi ve isteğin azalması. Daha önce yapılan etkinliklerden keyif almama ve ilgisizlik. 3. Her işi ve duyguyu engelleyen bir enerji kaybı. Bitkin hissetme çabuk yorulma. 4. Uyku bozukluğu. Kişi uyandığında kendini dinlenmemiş hissedebilir. Sabahları erken uyanma uyumakta güçlük çekme ya da " uykuya kaçış " olarak tanımlanan fazla uyuma şeklinde görülebilir. Uyku bozukluğu bir hastalık değildir başka hastalıklarda görülebilen bir belirtidir. Nedeninin araştırılması gerekir. Bedensel hastalıklar (astım kalp hastalığı v.b.) nedeniyle olabileceği gibi psikiyatrik hastalıkların (depresyon mani v.b.) çoğunda görülebilir. 5. Dikkati toplamada güçlük yetersizlik. Konsantrasyon azalmıştır. Bir gazeteyi okuyamayabilir ya da bir filmi izleyemeyebilir. İşini tam olarak yapamayabilir. 6. Değersizlik duyguları. Kendini eleştirme sürekli hale dönüşebilir kendine güven azalmıştır. Cesaret kaybolur. Birey kendini yetersiz başarısız eksik değerlendirmeye başlar. 7. Suçluluk duyguları. Birey geçmiş ve bugünün olumsuz olaylarında kendini gerçeğe uygun olmayan bir tarzda suçlamaya başlar. Vicdan hesaplarına girişir ve sonunda neşesini kaybeder. 8. Yavaşlama. Birey karar vermekte kararlar uygulamakta güçlük çeker. Davranışlarda düşüncenin akışında yavaşlık ortaya çıkabilir. Birey durgundur ya da tam tersi bir şekilde ajitasyon ve aşırı hareket görülebilir. 9. İntihar düşünceleri. Birey ölüm düşünceleriyle ilgilenmeye başlayabilir. Bu durum sıkıntılı olunduğu zamanlarda söylenebilen " ölsemde kurtulsam " duygusundan farklı olarak daha çok ölümle ilgili düşünce sorgulama şeklinde ortaya çıkabilir. 10. Cinsel istekte azalma. Cinselliğe karşı ilgisizlik başlayabilir. 11. Tolerans eşiğinin düşmesi. Çabuk öfkelenme. Birey kolay öfkelenmeye başlayabilir. Tahammülsüzlük gürültüye karşı aşırı duyarlılık kazanma ortaya çıkabilir. 12. Sıkıntılı durum. Birey kaygılı bir bekleyiş içinde olabilir. Sinirli hissetmeye başlar. Bazen sürekli veya sıklıkla bazen de hiç ağlamayabilir. İnsanlardan uzaklaşabilir. 13. Sanrı ve varsanılar. Kişide herkesin öleceği mahvolacağını sonunun geldiğini kimsenin kendisini sevmediğini insanların kendisine kötülük yapabileceği gibi psikotik ataklar görülebilir. 14. Obsesyon. Bireyin anlamsız saçma olduğunu bildiği ama durduramadığı düşüncelerdir. Depresyonlu hastaların %30'unda obsesyon bulunabilir. 15. Somatizasyon. Bazen birey depresyonda olduğunu bilinç düzeyinde farketmeyebilir. Açıklanamayan bedensel yakınmaları gündeme gelebilir. Migren mide ağrısı yan ağrısı saç dökülmesi sedef hastalığı gibi hastalıklarda organik bir neden bulunamazsa depresyonun bir organda somatize olmasından şüphelenilir. Bu durum bilimsel kongrelerde tartışılmaktadır. Bazen de bedensel hastalıklara eş zamanlı olarak depresyon eşlik etmektedir. Kronik ( uzun süren ) bedensel hastalıklarda en sık görülen ruhsal bozukluğun depresyon olduğu açıklanmıştır. Not:Hiçbir neden olmadan da kalıtsal yatkınlık olarak da depresyon ortaya çıkabilir.
Depresyonun Nedenleri
Depresyon sık görülen bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Bu sıklık yaklaşık her dört kişiden biri olarak ifade edilebilir. Depresyon tedaviye cevap verir ve kişilerin çoğunluğu iyileşir. Hiçbir neden olmaksızın depresyon başlayabilir. Nedenleri şöyle özetleyebiliriz :
* Olumsuz yaşam olayları ile karşılaşma * Büyük üzüntülere neden olabilecek kayıplar ve yas * İş yaşamı sorunları * Partner evlilik aile sorunları * Hamilelik ve lohusalık süreci * Kalıtsal yatkınlık * Fazla alkol kullanımı * Bazı hastalıklar ( Kanser Multiple Skleroz Epilepsi Aids gibi ölümcül hastalıklar ) * Bazı ilaçlar ( Kardiyak ve hipertansifler gibi ) * Doğum ve hamilelik süreci * Menapoz - Antrapoz dönemi * Mevsim değişiklikleri • Ülke şehir değiştirme yeni yaşam koşulları • Birçok insanın aynı şartlarda yaşamasına rağmen bazılarının depresyona girdiği bazılarının girmediği araştırılıp tartışılmıştır. Biyolojik-genetik alt yapının depresyona yatkınlık gösterdiği kişilerin dış faktörlerle daha kolay depresyona girdiği ileri sürülmektedir.
Depresyon değişik şekillerde ortaya çıkabilir: Bazısında neden olmaksızın aniden ortaya çıkar Bazısında stresli bir yaşam olayından sonra başlar Bazen tek atak olarak yaşam boyu sürebilir Bazen tekrarlayan ataklar halindedir Bazen semptomların şiddetli olması ile hastalar iş yapamaz hale gelebilir Bazıları ise iş yapabilir ama sürekli mutsuzluk hissederler
Depresyonda Hafıza Dikkat toparlanamaz Konsantrasyon bozulur. Unutkanlık başlar Yeni şeyler öğrenilemez Bu nedenle bir iş performansı ciddi şekilde düşer.
Depresyonda Biyolojik-Vital fonksiyonlar Uykuya dalmada güçlük Sık sık uyanma sabahları erken uyanma İştahsızlık ( Perhizde değilken 1 ayda kilosunun %5'inden fazlasını kaybetme) Cinsel istekte azalma Hareketlerde faaliyetlerde yavaşlama halsizlik yorgunluk bitkinlik.
| |
|
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Depresyon.. C.tesi Haz. 20, 2009 12:58 pm | |
| DEPRESYON TÜRLERİ Maskeli Depresyon Sınıflamalarda yer almamakla birlikte klasik kitapların çoğunda yer alır. Bu durumda klasik depresyon belirtileri yerine: Bedenin değişik yerlerinde ağrılar sızılar uyuşma karıcalanmalar hissiyet azlığı karakter bozuklukları Sexsüel alanda ve beslenme ile ilgili davranışlarda bozukluklar alkolizm madde bağımlılığı gibi sorunlar ön plandadır. Yani temeldeki depresyon bu şekilde dışa yansımıştır.
Tipik depresyon Hastada deprestif duygu durum dikkati çekmekle beraber diğer belirtiler "tipik" depresyon belirtilerine uymaz. Gün içi değişmeler görülür. Kişilik yapısı takıntılara saplantıları yatkın insanlarda takıntılar saplantıar kuruntular ön plana çıkar. Örneğin; su muslukları tüpün düğmesi ütü fişi sürekli kontrol edilir. Bazen yoldan dönülüp tekrar tekrar bakılır. Bedendeki fizyolojik değişiklikler organlardaki bozukluğun habercisi gibi değerlendirilir ve bedensel uğraşlar artar. Çeşitli korkular gelişir. Dışarıdan gösteri rol gibi algılanacak davranışlar görülebilir. A tipik depresyonlu insanlar her zamankinden fazla uyur ve fazla yemek yerler. Aşırı kilo alırlar. Kollarda ve bacaklarda aşırı güçsüzlük vardır. Beklenmedik bir şekilde alkole maddeye kumara düşkünlük. Aile ve iş yaş******* uzaklaşma Açıklanması güç cinsel uyumsuzluklar dikkati çeker.
Çocuklarda ve gençlerde depresyon Çocuklarda ve gençlerde tipik depresyon belirtileri olmayabilir. Daha çok davranış ve tutum değişiklikleri belirgindir. Aşırı ağlama hırçınlık asi davranışlar çabuk sinirlenme alkol ve uyuşturucu kullanımına başlamanın temelinde depresyon olabilir.
Yaşlılarda ve Menapoz Sonrası depresyon Kadınlarda daha sık görülür. Depresyonun tipik belirtileri olmakla beraber; ağır bunaltı (anksiyete) sıkıntı özellikle sabah sıkıntısı uyku bozukluğu ön plandadır. Aşırı telaş ve tedirginlik vardır. Sıkıntıdan dolayı sürekli eller oğuşturulur ve yerinde duramama dolaşma hali vardır. Bedensel uğraşılar daha fazladır. İntihar düşünceleri yoğundur.
Doğum Sonrası depresyonları Doğumdan sonra annelerde görülen depresif tabloya "puerperal depresyon" denmektedir. Bazı anneler doğumdan sonra : Gelip geçici ağlama nöbetleri güçsüzlük halsizlik sıkıntı üzüntü bebeğe karşı ilgisizlikle karakterize "Bebek hüznü " denen bir durum yaşar. Destekleyici tedavilerle olumlu yanıt verir. Doğum sonrası bir ila 3 ay içinde gelişen karamsarlık üzüntü yetersizlik hiçbir şeyden zevk alamama çocuğa ev işlerine bakmamak gibi hallerinde tam bir depresyon geçiriyor denmektedir. Ciddi tedavi gerekmektedir. Hastaların çoğu tedavi ile düzelir. Bazılarında depresyonun belirtileri uzun süre üzerinde kalabilir.
Distimik Bozukluk Eskiden nörotik depresyon depresif kişilik nevrasteni diye nitelendirilirdi. Hastalarda en az iki yıl süren ve çok ağır olmayan depresyon belirtileri vardır. Uyku bozuklukları hiçbir şeyden mutlu olamama müzmin karamsarlık hali yogunluk istek ve ilgi azlığı güvensizlik hissi bedensel yakınmalar dile getirilir. Bu bozuklukta bir kaç gün bir kaç hafta iyilik dönemleri görülebilir. Ancak bu iyilik dönemleri iki ayı geçmez.
Postpsikotik depresyonlar Şizofreni gibi gerçeği değerlendirme yeteneğinin bozulduğu "akıl hastalıklarında da zamanla depresyon gelişebilir. Organik nedenlere bağlı depresyon Bir çok fiziksel bozukluğa bağlı depresyonlar görülebilmektedir. Örneğin; Hormonal sistemdeki bozukluklar Nörolojik bazı hastalıklarda ( Örneğin Parkinson Multipl skleroz) kan hastalıklarında kanserde enfeksiyon hastalıklarının bazılarında kaza ve ameliyetlardan sonra depresyon gelişebilmektedir. Uzun süre kullanılan tansiyon düşürücü ülser giderici bazı ilaçlar bağımlılık yapan uyarıcı ve uyuşturucular kortizollü ilaçlarda depresyon yapabilirler.
Depresyonun Mantığı Depresyondaki olumsuz düşünceler hatalı ve tek yanlı işleyen bir mantık sisteminin ürünü. Bu mantık sisteminin bir tarafından ne verirseniz verin diğer taraftan mutlaka karamsar ve umut kırıcı yorumlar çıkıyor. Umuda çıkan tüm yollar özenle kapatılmış. Söz konusu sistem altı temel mantık hatasına dayanıyor.
1. Keyfi çıkarsamalar: Yeterince kanıt olmamasına karşın yaşanan olaylar ve içinde bulunulan koşullar hakkında olumsuz sonuçlar çıkarılır. Örneğin sınava hazırlanmakta olan bir kişi ortada bir neden yokken başarılı olamayacağı kararına varabilir. Ya da depresyona giren bir işadamı iflasının kaçınılmaz olduğu inancına saplanabilir. 2. Seçici odaklanma: İçinde bulunulan durum ya da yaşanan deneyimlerin kötü yanları üzerinde odaklanılır. Dolayısıyla günboyunca bir çok olumlu ve olumsuz olaylarla karşılaşan kişi akşam olduğunda yalnızca yaşadığı olumsuzlukları anımsar ve berbat bir gün geçirdiği kararına varır.
3. Kişiselleştirme: Kişi kendisiyle ilgili olmayan ya da çok az ilgili olan olayları üzerine alınır. Örneğin yolda karşılaştığı ve muhtemelen onu görmemiş olan bir arkadaşının selam vermemesini 'Mutlaka onu kıracak bir şeyler yapmış olmalıyım' biçiminde yorumlayabilir.
4. Aşırı genelleme: Tek bir olaydan genel sonuçlar çıkarılır. Kişi otobüs zamanında gelmediği için hiç bir işinin yolunda gitmediği yargısına varabilir. Ya da arkadaşı zamanında telefon etmediği için artık hiç kimsenin onunla ilgilenmek istemediği sonucunu çıkarabilir.
5. Ya hep ya hiç biçiminde düşünme: Her türlü olay 'ya hep ya hiç' kuralına göre değerlendirilir. Mükemmel olmayan her şeyin berbat olduğu yargısına varılır. Kişi yalnızca siyah beyazdan oluşan diğer tonları olmayan bir yargılama sistemine sahiptir.
6. Küçümseme veya büyütme: Kişi başarılı olduğu işleri küçümserken hatalarını abartır.
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI ARTIK TEDAVİ EDİLEBİLİYOR İkibinüçyüzyıl önce adı konup tanımlanmış bir insani sorun olan aşırı duygulanma halleri yani aşırı üzülme ve aşırı coşma ancak son elli yıldır etkili bir şekilde tedavi edilebiliyor. Çağımızın çözümlenebilir sorunu olan çöküntü ve taşkınlık artık hekimlerin diğer tedavi edilebilir hastalıklar gibi gördüğü bir sorun. Aslında acısını da çeken bilir. Bir düşünün: Bir zamanlar ne denli iradeli bir insan olsanız da gün gelip bir nedenle çaresiz çekilmez çözümsüz bir insan oldunuz ve hatta size bu işten kurtulmak olası değil gibi geliyor ve bunu çözmenin tek yolunun ortadan yok olmak olduğu bile aklınıza geliyor. Eşiniz dostunuz artık eskisi gibi kolay anlaşılır bir insan olmadığınızı ima ediyor ve sizin kendinizden yakındığınız kadar onlar da sizden yakınıyor. Sonra birisi diyor ki dostum boşuna bu çektiklerin bunun çaresi var! İnanmak ne kadar da zor. Oysa bunun çok uzun bir öyküsü vardı bunlar nasıl düzelir? Yarı inanır yarı inanmaz bir halde bir uzmana gidiyorsunuz ve tanı konuyor: "Bu bir depresyon..." Sunulan çareye inanmamakla birlikte sizi denemeye davet eden çağrıya kulak verdiğinizde bir ay gibi bir sürede dünyaya bakarken kullandığınız gözlükler değişiyor. Kendinize güveniyor dünyayı yaşanır bulur oluyorsunuz. Eskiden kafanızda binlerce kez evirip çevirdiğiniz sorunlar size artık çözülebilir geliyor. Bunu da hekimin size yazdığı bir reçeteye ve/veya sorduğu bazı sorulara borçlusunuz.
Yanlış anlamadınız çöküntü ve taşkınlık artık tedavi edilebiliyor. Yeterki siz bir uzmanın sizi değerlendirmesine izin verin. Bunu deneyenlerin yaklaşık yüzde yetmişi çare buluyor. Bu hiç de düşük bir oran değil.
Psikiyatrist Doç. Dr. Levent METE
Depresyonun Tedavisi Tedavide iki ana prensip vardır. 1-İlaç tedavisi 2-Psikoterapi metodları.
Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevaplar alınır. Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla psikiyatristinizle görüşmektir. Unutmayın bir kez depresyon geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir.
Depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır Hafif depresyonlarda genellikle aile ve ve dost çevresinin desteği yeterli olur. Ancak uzun süren çalışmayı kişinin günlük yaşamını ve toplumsal yaşama katılmayı aksatan depresyonlarda konuyla ilgili bir uzmanın yardımı gerekir. Depresyon tedavisi için günümüzde psikoterapilere ve antidepresan ilaçlara başvurulmaktadır. Depresyonda kişinin çevreyle ilişkisinin azalması ona yönelik toplumsal desteği azaltmakta ve toplumsal desteğin azalması da çevreyle ilişkileri daha aza indirmektedir. Bu kısır döngü antidepresan ilaçlarla kırılabilirse hastanın normal düşünce biçimine geri dönebilir ve yaşam karşısında yeni bir tutum takınabilir.
Depresyon belirtileri 2 haftadan fazla sürüyorsa mutlaka bir psikiyatrise gidip tedavi olmak gerekir. Günümüzde depresyon giderici çok güçlü ilaçlar geliştirilmiştir. Psikiyatrislerin tedavide bir çok seçenekleri vardır. 2-3 aylık bir tedavi ile ciddi düzelmeler sağlanabilmektedir. Tedavinin süresi hastalığın ciddiyeti süresi tekrar edip etmediğine göre ayarlanır. Psikoterapi ile birleştirilen ve sosyal düzenlemeler ile desteklenen tedaviler daha iyi sonuçlar vermektedir. Depresif hissetme varsa veya depresyona girilmiş ise öncelikle hastanın fiziksel bir rahatsızlığının olup olmadığı araştırılır. Fiziksel bir hastalık görülmüşse konuyla ilgili bir uzmana başvurulmalıdır. Fiziksel rahatsızlık tedavi edilirken ya da tedaviden sonra bir psikiyatrisle görüşülerek hastaya depresyon tedavisi uygulanmalıdır.
"Fiziksel bir hastalığa bağlı olmayan travma" sonrası veya "Bir nedene bağlı olmayan bir depresyon" söz konusu ise bir psikiyatr terapiste başvurulmalıdır. İlaç tedavisi ve terapötik yaklaşımla depresyon tedavi edilmektedir.
Depresyonda psikoterapi her bireyin kendi özgün dünyasındaki dinamikler iş eş sosyal yaşamla ilgili sorunları ve bunlarla başa çıkma yöntemleri hastanın genetik yapısı çocukluğunda yaşadığı travmalar davranış döngülerinin bugünle bağlantısı yaşadığı olaylara getirdiği yorumlar yetersizlik ve çaresizlik hissettiği durumlar yeni bir düşünce sistemi geliştirmeyi öğrenebilmesi algı çarpıklıkları düzeltilerek yapılır. Modern tıp günümüzde tedavisi bittikten sonra da bir süre psikoterapi ve daha sonra da destekleyici psikoterapi ile hastanın güçlenmesini önermektedir.
Dr.Tülay ARSU
Yeni tedavi Depresyon çağımızın ruh hastalıklarının vebası gibi değerlendirilmektedir. Yaygınlığı ve tedavisinin başka psikiyatrik rahatsızlıklara oranla yüz güldürücü olması dikkatlerin hep üzerinde toplamasına neden olmuştur. Ve bu arada hekimler tedavi için hep yeni arayışlar içerisinde bulunmuşlardır. Tedavi için yapılan araştırmalar öncelikle depresyonun nedenine yönelik araştırmaların artmasına neden olmuştur. Yapılan beyin araştırmaları rahatsızlığın kaynağına yönelik bir çok farklı durumu tespit etmiş olmakla birlikte beyinde bulunan bir merkezin (corpus pineale) güneş ışığıyla uyarılması neticesinde beynin daha aktif ve canlı uyarı olduğu keşfedilmiş. Bu buluş özellikle kuzey ülkelerinde kış aylarında havanın kapalı olduğu zamanların çok fazla olması nedeniyle gün ışığından oldukça az faydalandığı tespit edilmiştir. Bu durum güneş ışığının suni olarak verilmesi ile tedavide fayda sağlanabileceği tezinin öne sürülmesine neden olmuş ve denemişlerdir. Bir süre sonra hakikaten faydalı neticeler alınmış insanlar daha az depresif bulunmuştur. Ancak yinede bu tedavi yeterince faydalı bulunmamıştır. Başka tedavi yöntemleri araştırılmaya devam edilmiştir. Bir süre önce gazetelerde gördükleri bir haber neticesinde depresyonlarını bu ampullerden çıkan ışıkla tedavi ettirmek istediğini söyleyen bir grup hastam oldu. Şunu hatırlatmakta fayda var. Bu ışık ne kadar iyi taklit edilirse edilsin güneş ışığının kalitesini asla yakalayamaz. Ve kaldı ki Türkiye en az güneş alan bölgesi olan Doğu Karadeniz bölgesi dikkate alındığında bile böyle bir tedaviye ihtiyaç göstermemektedir. Çünki Türk insanı güneşten faydalanmak adına coğrafi olarak çok şanslı bir noktada yaşamaktadır. Bu anlamda ışık tedavisini dışlarken hatırlatma fayda var şu an depresyon için en etkili tedavi metodu ilaç ve psikoterapinin birlikte uygulanmasıdır.
Yaslılarda Depresyon Londra New York Nantwich ve Liverpool'da yürütülen bir dizi çalışmada 65 yaşın üzerindeki kişilerde depresyonların doğal gidişi ve sonuçları araştırıldı.Bu çalışmalarda Geriyatrik Mental Durum Çizelgesi'nin topluma uyarlanmış şekli ve bilgisayarlı bir tanı sistemi kullanıldı. Normal yaşlılar beklenenin aksine yaşantılarından hoşnut ve oldukça aktiftiler. Yaşlılarda da önemli oranlarda depresyon görülüyor fakat yaşla birlikte depresyona yatkınlık artmıyordu. Depresyonu olan yaşlılarda tedavi görenlerin oranı düşük. Spontan iyileşme olabiliyor fakat bu iyileşme sıklıkla uzun zaman alıyordu. Depresyonu olan yaşlı hastaların önemli bir kısmına tanı konamamaktadır. Bu hastaların çökkün durumlarından daha az yakınmaları hastalıklarını bedenselleştirme ve depresyonu reddetme eğilimleri ya da yaşlıların doğal olarak çökkün olacakları inanışına bağlı olabilir.
J.R.M. Copeland M.E.Dewey
ÖZET Depresyon her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Majör Depresyon ( büyük depresyon) nöbetlerle gelen ve tam düzelen bir özelliğe sahiptir.
Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur. Yaşam boyunca her 100 erkekten 10'unun ve her 100 kadından 20'sinin Depresyon geçirdiği araştırmalarla saptanmıştır.
Depresyon ruhsal bir hastalıktır. Depresyon çok yaygın bir sağlık sorunudur. Ülkemizde yaklaşık her on kişiden birinde depresyon görülmektedir. Ancak halk ve doktorlar tarafından yeterince tanınmamaktadır. Depresyonlu kişinin iş verimi düşer çalışamaz insanlar ile olan ilişkileri bozulur. Aileye ve topluma getirdiği ekonomik yük çok büyüktür. Depresyon tedavi edilebilen ve tam olarak düzeltilebilen bir hastalıktır. Depresyon tedavi edilmezse intahar ile sonuçlanabilir. İntihar olgularının büyük bir bölümü depresyon geçiren hastalardır. Depresyonun tanınmamasının ve yeterince tedavi edilmemesinin hastaya ve topluma maliyeti çok yüksektir. Tanınması ve tedavi edilmesi halkın ve doktorların eğitimi ile mümkün olabilir.
ABD’de depresyon hastalarının 2/3’ü çeşitli nedenlerle tedavi görememektedir.Türkiyede bu konuda yapılmış araştırma yoktur ancak benim kanıma göre bu oran yurdumuzda çok daha yüksektir. Psikiyatriste başvurmama nedenlerinden bazıları şunlardır: hastalık bilinememekte hastalar çevresi tarafından zayıf oldukları gerekçesi ile suçlanmakta hastalık dolayısı ile iş güç yapamaz durumda olan hastalar yardım isteyecek enerjiyi kendilerinde bulamamakta bazende yanlış tanı konup tedavi yanlış uygulanmaktadır.
| |
|
_CaNSu_ S.Moderatör
Mesaj Sayısı : 1162
Rep Gücü : 2063 Tecrübe Puanı : 3 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 06/08/90 Yaş : 34 Nerden : özgür olduğum heryerden =) İş/Hobiler : öğrenci,gezmek Lakap : janjan
| Konu: Geri: Depresyon.. C.tesi Haz. 20, 2009 12:58 pm | |
| DEPRESYONA YAKALANMA RİSKİNİZ NEDİR? Yaşam boyu depresyon geçirme riski %15 dolayındadır. Kadınlarda bu oran %25’e kadar çıkmaktadır. Hemen hemen tüm toplumlarda depresyon kadınlarda iki kat daha fazladır.Gebelikte doğum sonrası dönemde ve menopozda depresyon geçirme riski artar. Bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir ancak kadınların hormonları bundan sorumlu olabilir. . Sürekli bedensel hastalığı olanlarda daha fazla görülür. Örneğin infertilite(kısırlık) tedavisi gören kadınlarda normal kadınlara göre iki üç kat fazla depresyon görülmektedir.
Hastaların %50’si 20-50 yaş arasındadır. Bununla birlikte çocuklarda ve yaşlılarda da depresyon görülür. Boşanmış ayrı yaşayan veya yalnız yaşayanlarda evlilere göre daha sıktır Sosyal çevre veya ekonomik seviye ile depresyon geçirme oranı arasında ilişki yoktur.Kütürel etkenlerle depresyon arasında ilişki yoktur.Yakın akrabalarda depresyon geçiren birilerinin olması depresyon geçirme riskini artırır.
Depresyon hastalarının yardım istemek için genelde yardıma ihtiyacı vardır. Depresyonun doğası gereği hastalar genelde kendiliğinden yardım istemezler. Hastalar sıklıkla enerji ilgi ve istek azlığından yakınırlar. Bu nedenle depresyonu olan hastaların aileleri arkadaşları veya diğer hekimleri tarafından psikiyatriste yönlendirilmeleri gerekir. İntihar düşüncesi varsa acilen psikiyatriste başvurmak gerekir. Halk arasında yaygın olan inanışa göre intihar düşüncesini ifade eden kişiler pek intihar etmezler. Ancak yapılan araştırmalar bu inanışın doğru olmadığını göstermiştir. Bu nedenle bir yakınınız intihar düşüncelerini sık ifade ediyorsa bunu önemseyin ve en yakın zamanda bir uzmana başvurmasına yadımcı olun. Depresyona yakalanmak sizin tercihiniz değildir ancak tedavi olup olmamak sizin elinizdedir... | |
|