masum kedi Administratör
Mesaj Sayısı : 751
Rep Gücü : 1790 Tecrübe Puanı : 1 Kayıt tarihi : 19/06/09 Doğum tarihi : 20/01/91 Yaş : 33 Nerden : ...ßa$keNt... İş/Hobiler : woleybol,tiyatro =) Lakap : kedyciqq =)
| Konu: Necati ÇANKAYA - Çağlar Öncesinden Günümüze Doğu Anadolu Cuma Haz. 19, 2009 10:39 pm | |
| Necati ÇANKAYA - Çağlar Öncesinden Günümüze Doğu Anadolu
KİTABIN ÖZETİ : KİTABIN BÖLÜMLERİ : Eser yazarı tarafından dört bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci Bölüm : Tarihi İkinci Bölüm : Devlet Anlayışı – Bilim – Kültür – Medeniyet – Yazı/Dil Doğu Anadolu Ağizlari -Gelenekler Üçüncü Bölüm : Emperyalist Oyunlar - P.K.K. Dördüncü Bölüm : Ermeni’ler – Ermeni Katliamı BİRİNCİ BÖLÜM Anadolu; insanoğlu’nun var olduğu günden bugüne kadar geçen süre içinde uygarlığın ve medeniyetin beşiği olmuştur. Sahip olduğu stratejik yapısı itibarıyla çağlar öncesinden günümüze kadar çetin mücadelelere sahne olan bu güzel vatan, kısa süreler içinde değişik ırklara, kavimlere, soylara ve devletlere ev sahipliği yapmıştır. Eserin bu bölümün de sümerler, hititler, etiler, asurlar, sakalar, iskitler, kimmerler, persler, abbasiler, emeviler, selçuklular, osmanlılar ve moğollar’ın var oluşları ile bunların birbirleri ile olan mücadelelerine yer verilmiştir. Yapılan bu mücadeleler sonunda yukarıda belirtilen devletlerin kurulduğu, her kurulan yeni devletin bir öncekini yok ettiği, yok olan her devletle beraber bir uygarlığın yok olduğu ve bu uygarlıklardan sadece izlerinin kaldığı görülmüştür. Türk’lerin 1071 malazgirt meydan muharebesi ile ortaya çıkmadığı, tarih öncesi bilinmeyen çağlardan itibaren turani kavimleri ile var olduğu ifade edilmiştir. İKİNCİ BÖLÜM Bir ülke’nin ulusal birliğini ayakta tutan değerlerin başında tarih, kültür, dil, töre, gelenek ve görenekler ile inanç bağları gelir. Bu değerlerden en önemlisi ise dili’dir. Değişik coğrafi bölgelerede yaşayan anadolu insanı da bu değer yargıları ve dili ile birbirine sıkı sıkıya bağlanmıştır. Ancak aynı kökten gelen, aynı dili paylaşan, aynı kültürü teneffüs eden, aynı tarihin ve kaderin çocukları olarak yaşayan insanlarımız amacı türkiye cumhuriyetini parçalamak olan politik maksatlı çevrelerin idolojileri istikametinde kürtçe isimli bir dilin konuşulması uğruna ayrımcılığa ve bölücülüğe itilmiştir. Anayasa’nın üçüncü maddesinde “devletin dili türkçe’dir” denmesine ve atatürk “türk ulusu’nun bir tek dili olduğunu ve bunun da türkçe” olduğunu ifade etmesine rağmen politikacılarımız; Türk dilini ve türkçemizi tarihimizi töreleri gelenek ve görenekleri kültürümüzü sanatsal faaliyetleri YURT İÇİ VE DIŞINDA Kİ HAİN VE İŞBİRLİKCİLERİNE ANLATAMADILAR, YETERSİZ KALDILAR, YASALARI HİÇE SAYDILAR. SONUÇTA BU DEĞER YARGILARIMIZI BÖLÜCÜ VE TERÖRİST UNSURLAR MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA KULLANDILAR. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Örf, adet, tasa ve kıvançta beraber olan anadolu insanı anadolu tarihi’nin teşekkülünde türk ve kürt olarak beraber yaşamış ve aynı rolü oynamıştır. Fakat avrupa’nın 19 ncu yüzyılda sanayi, sermaye ve üretim merkezi haline gelmesi ile yeni pazarlar aramak, stratejik mevkileri ele geçirmek maksadıyla, osmanlı imparator’luğu topraklarına göz dikmiş ve yayılmacı bir politika izlemeye başlamıştır. Sonuçta amacı osmanlı imparatorluğu’nun paylaşılması olan şark meselesi ortaya atılmıştır. Bu mesele, özellikle fransa-ingiltere-rusya-abd tarafından her fırsatta desteklenerek osmanlı imparatorluğu’nun kaynakları sömürülmüş, kapitilasyonlar ile avrupa’ya bağımlı hale getirilmiş ve imparatorluğun çöküşü hızlandırılmıştır. Böylece doğu anadolu halkı batılı devlet’lerin menfaatleri doğrultusunda türkiye’yi bölmeye yönelik sözde kürtçülük ve ermeni sorunu ile karşı karşıya bırakılmıştır. Benzer konular kurtuluş savaşı döneminde nasturi, şeyh sait, sason, ağrı ve diğer isyanlar şeklinde, cumhuriyet kurulduktan sonra sağ – sol, alevi – sünni, kürt – türk, dinci – laik çatışmalarıyla, 1974 kıbrıs harekatı’ndan sonra asala örgütüyle karşımıza çıkmış ama hiç birinde başarılı olamamıştır. 1984 yılında ise emperyalizm hedefine ulaşmak için, başta komşularımız olmak üzere ingiltere – almanya – hollanda – belçika – italya – isviçre – güney kıbrıs – yunanistan – suriye – ırak – iran- ermenistan ve rusya’nın desteği ile kürt devleti kurmak için kanlı terör örgütü pkk ve terörist başı öcalan’ı devreye sokmuştur. Bölümün devamında örgütün özellikle doğu ve güneydoğu’da yaptığı kanlı eylemler ile avrupa ve türkiye’deki siyasi ve askeri faaliyetleri, bebek katili apo’nun yukarda belirtilen ülkelerle olan tehlikeli ilişkileri, cumhurbaşkanı süleyman demirel ile k.k.k.orgeneral atilla ateş’in konuşmaları sonucu apo’nun suriye’den kaçışı, yakalanışı, türkiye’ye getirilişi ve yüce türk adaleti’ne teslim edilişi anlatılmaktadır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Var oldukları tarihten itibaren bağımsız bir devlet olarak yaşamak isteyen ermeniler, 8 nci yüzyıla kadar çeşitli imparatorluk ve devletlere bağlı bir derebeylik veya toprak parçası halinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. 8 nci yüzyılda arap, 10 ncu yülyılda bizans, 11 nci yüzyıl’dan itibaren türk egemenliğinde 20 nci yüzyılda ise rusya’nın peyki olarak yaşamışlardır. Bu süreç içinde bağımsız bir devlet olma emellerine kavuşamayan ermeniler; bağlı oldukları devlet’ler tarafından (türk’ler hariç) her türlü haktan yoksun, zorla ortodoks yapılmak istenen, okul ve dini kuruluşlarına müsade edilmeyen, kendi dilleri ile eğitim yapmaları engellenen ve pislik içinde yaşayan bir toplum idi. Ermeni’lerin ilk defa rahat ve huzur içinde yaşamaları osmanlı idaresi ile başlamış ve fatih’in fermanı ile istanbul’da ermeni patrikhanesi kurulmuştur. Abdülhamit ve abdülmecit döneminde ise benzer haklar verilmeye devam edilmiş ve bu haklar yapılan antlaşma ve konferanslarla teminat altına alınmıştır. Batılı devlet’ler ve rusya ise boş durmayıp bu gelişmelere parelel olarak ermeni’ler ile yakından ilgilenmeye ve doğu anadolu’nun ermenistan olduğu fikrini yaymaya başladılar. Kendilerine verilen bu hakları çok iyi kullanan ermeniler osmanlı topraklarında hızla gelişip iş hayatında olduğu gibi kamu hizmetinde de önemli yerlere geldiler. Batılı devletler ve rusya’nın da desteği ile kendilerine tanınan özgürlükleri fırsat bilen ermeniler, osmanlı devleti sınırları içinde gizli ve açık birçok örgütler, komiteler ve çeteler kurmaya başladılar. Kurulan bu çeteler osmanlı devletinin zayıf olduğu zamanlarda devlete baş kaldırmaya ve eylemler yapmaya kadar uzanmıştır. Bunlar içerisinde en etkili olanları hınçak ve taşnak komiteleri olmuştur. Esas amaçları osmanlı imparatorluğunu parçalamak olan batılı devletler ve rusya tarihi gerçekleri saptırarak ermeni komitelerine her türlü maddi ve manevi destekleri yaparak osmanlı topraklarında ermenilerin teşkilatlanmalarını sağlamıştır. Osmanlı – rus harbinin başlaması ile 1920 yılına kadar geçen süre içerisinde anadolu’nun birçok yerinde özellikle van – bitlis – muş – erzurum – kars – diyarbakır – urfa – maraş – sivas yörelerinde genç – yaşlı, kadın – erkek demeden vahşi katliamlar yapmışlardır. Anadolu’nun işgalci devletlerden ve ermeni katliamından kurtuluşu, kurtuluş savaşı ile mümkün olmuştur. Ancak günümüzde benzer oyunların oynanmasına devam edilmektedir. SONUÇ : Eser ağır dille yazılmış, akıcılığı olmayan, değişik yazar ve bilim adamlarının görüşlerinden kesitler alınarak derlenmiş bir kitap’tır. TEKLİF : Görsel ve yazılı basını takip eden, kitap okuma alışkanlığı olan bir okuyucunun bu esere sahip olmasına gerek olmadığı kanaatindeyim | |
|